Ahzab 37

(BİR misal / örnekleme ile şu olayı sana anlatarak demiştik ki); hani sen (Ey Muhammed), Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine Allah’ın nimetinden ikrâm ederek iyilikte bulunduğun kişiye şöyle diyordun: “(İşte o kişi, haklarında yayılan dedikodulardan bunalarak hanımını boşamak için sana baş vurduğunda / sana geldiğinde sen): “Eşini / hanımını nikâhında tut / sakın boşama, Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakın! İnsanlar[ın dedikoduların]dan çekinerek Allah’ın (seninle hanımının arasında yaşanılan sıkıntıları) açığa vuracağı / ortaya çıkaracağı şeyi kendi içinde saklı tutmasan iyi olur![1] Oysa Allah; kendisinden çekinmene / korkmana[2] çok daha lâyıktır! (Ey Zeyd) artık ona / hanımına karşı olan içinde sakladığın tutkunu (Allah ta evliliğini sürdürmeyi dileyip) ziyâdesiyle (zeydun) / fazlasıyla (bu isteğini fevkalâde doğru bulup) desteklemektedir! (Hatırla ki; Muhammed olarak, nikâh için hanımınla bana geldiğinizde) biz de onu seninle evlendirmiştik / (sevdiğin kadını) sana nikâhlamıştık ki, (Allah’ın izniyle senin örnekliğinde bunun gibi başka olaylarla karşılaşan) müminler üzerine bir güçlük / sıkıntı olmasın”. (Verdiğimiz bu örnek olayla, senin hanımını boşama sözün yerini bulsun için) Allah’ın emri yerine getirilmiştir.

______________________
[1]  Bu ayeti Tarihi Vesikalar ve Hadis Kaynaklarında geçen olaylarla / kişilerle okursak hata ederiz, diye düşünüyorum; en başta konuya girmeden bunu dile getirmek durumundaydım.

ZEYDUN = Bu ayette zeydun bir şeyin ziyâdesiyle / ziyâde olması anlamındadır. Rivayetlerle insanların beynini meşgul edenler bunu Zeyd isminde özel isim yaparlar. Kur’an’ın rivayetlerle harmanlanması böyle saçmalıklar doğurur.

Zeyd adlı Sahabe olarak ta anılsa bir sıkıntı olmaz, ancak işte (haşâ) Zeyd’in karısında Muhammed as.’ın gözü vardıya getirildiği için biz kabul etmiyoruz. Evlâtlığı olarak anılan genç olduğu için Allah bir ayetinde: O (Muhammed) sizin erkeklerinizden herhangi bir kimsenin babası değildir, (Ahzab 40) Hatta yine Ahzab 5 ‘te: Onları babalarına nispet ederek çağırın, şeklinde gelir. Yani Ahzab 37 ‘de evlâtlığı diye bilinen ve çağrılan ZEYD ‘te olsa, bu şekilde okunsa bizce bir beis yoktur. Dediğimiz gibi; buradan TARİHİ VESİKALARA gidilerek yok onu boşadı da karısını kendisi aldı İFTİRALARINA karşıyız ve bu gibi göndermelere meydan vermemek için DOĞRU ANLAMLANDIRMANIN bizim verdiğimiz şekliyle olabileceğini düşünüyorum. En doğrusunu Allah bilir.

Ahzab 37’de: “Ve hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye şöyle diyordun” ifadesinden sonraki tüm cümleler Rasûlün o kişiye söylediği cümlelerdir. Allah’ın Rasûl’e söylediği cümleler değil.

Dikkat edilirse Allah; “Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine Allah’ın nimetinden ikrâm ederek iyilikte bulunduğun kişiye şöyle diyordun” diye Nebisini bilgilendiriyor?! En başta böyle diyeceğine: “Allah’ın Zeyd’e nimet verdiği ve senin de Zeyd’e Allah’ın nimetinden ikrâm ederek iyilikte bulunduğuna” diye gelmeliydi ayet, lütfen bir düşünün?!

Ahzab 37: “Ve hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye şöyle diyordun: “Eşini yanında tut ve Allah’a takvâlı davran! İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi (Ey Zeyd sen) kendi içinde saklı tutuyorsun. Oysa Allah, Kendisine haşyet duymana çok daha lâyık. Artık ona karşı olan arzuna ziyadesiyle olur aldığında biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle arzuladıkları kişilerle kabul / olur aldıklarında, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın”. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.

“Ed’îyâ” kelimesi evlâtlık anlamına gelmez. DUA kökünden türemiş bu kelime; “Kendisine ait olduğu iddia edilen şey” demektir. İddia etmekte DUA kökünden gelir.

Arapça’da evlatlık (الربيب) el-rebib kelimesidir. Ve bu kelimenin çoğulu olan “rabaib” kelimesi Nisa 23’te geçer.

İçinde saklayan kişi Muhammed as. değil, söz konusu olan genç. Bir genç bir kızı seviyor. Ama toplum bu gencin bu kızla evlenmesine karşı olduğu için genç bu aşkını içinde saklıyor. Nebi Muhammed as. bu gençle konuşuyor ve şöyle diyor:

~ “Sen insanlardan çekinerek bu arzunu neden içinde saklıyorsun, nasıl olsa Allah o arzunu açığa vuracaktır. Sen insanlardan değil Allahtan çekinmelisin ancak. Sevdiğin kız da ona karşı olan arzuna ziyadesiyle olur verdiğine göre sizleri Allah’ın emriyle evlendiriyoruz. Ki bütün müminler bundan ders alsınlar ve her bir kimse arzuladığı kızla, eğer kız da olur verirse evlenmesine engel çıkarılmasın.”

Ayrıca rebib kelimesinin anlamı için klasik sözlüklere bakalım ne diyorlar?

Nisa 23’de Rebib kelimesini üvey kız diye çevirmişler ama klasik sözlükler rebib kelimesi için şunu diyor:

“Rebib” kendisine; “rab” olduğunuz kimse demektir. Kendisine baktığınız kendisini büyüttüğünüz kimsedir rebib.

“Ed’îyâ” kelimesi ise sadece Ahzab 37’de değil Ahzab 4’de de geçer.

Bu kelimenin her iki ayettede anlamı AYNIDIR. “Kendisine ait olduğu iddia edilen şey”.

ed’îyâi-him = Onların kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri / kendine ait olmasını istedikleri şey.

ed’ıyâe-kum = Sizin kendinize ait olduğunu kendinize / iddia ettikleriniz ait olmasını istediğiniz şey.

Ahzap 37’de iddia edilen şey veya istenilen şey = eşler.

Ahzap 4’te iddia edilen şey veya istenilen şey = evlâtlar.

ZEYDUN = Bir şeyin ziyade olması (Türkçemizde de vardır ziyâde olsun) / ziyadesiyle Ahzab 37’deki: “Ve hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin / iyilikte bulunduğun kişiye şöyle diyordun” ifadesinden sonraki tüm cümleler Resulün sözleridir. Resul bir gence seni onunla evlendirdik diyor; Allah, Rasûlüne seni onunla evlendirdik demiyor.

Ahzab 37: «”Ve hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin / iyilikte bulunduğun kişiye şöyle diyordun:

“Eşini yanında tut ve Allah’a takvâlı davran! İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyorsun. Oysa Allah; kendisine haşyet duymana / korkmana çok daha lâyık. Artık ona karşı olan arzuna ziyadesiyle olur aldığında (Allah’ın Rasûlü olarak) biz onu (o kadını) seninle evlendirdik / sana nikâhladık ki böylelikle arzuladıkları kişilerle kabul / olur aldıklarında, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın”. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.»

Pek çok Meal sahibinin (tamamen yalan ve iftira üzerine kurulmuş olan tarihi vesikalara dayanarak) nasıl işlerine geldiği şekilde Kur’an tercümesi yaptığına yığınla yine kendi tercümelerinden örnekler verilebilir.

Ama en bariz örneği Meallerindeki bazı Arapça kelimeleri Türkçe’ye çevirmeden olduğu gibi bırakmaları değil midir? Bu adamlar neden yığınla arapça kelimeyi Türkçe’ye çevirmeden olduğu gibi bırakırlar?

Kıble, iman, müslim, mümin, cennet, cehennem, hicret ve daha bir çoğu.

İnsanları kendi elleriyle yazdıkları Ciltler dolusu Tefsirlere yönlendirmek için değil mi?

Şimdi şöyle bir şey de var. Geleneksel anlayıştan yola çıkılarak yapılan ateist eleştirisi de saçma, çünkü ayette “evlendirdik” diyor. Yani ayet evlilikten sonra gelmiş / yazılmış demek ki. Muhammed halkın tepkisini önlemek için bu ayeti uydurmuş olsa o zaman “evleneceksin” veya “evlen” olarak emir şeklinde olurdu. Geleneksel anlayışa yapılan eleştiri de yerli yerine oturmuyor.

Ahzab 40. ayet ne diyor? Yalancı değil dediğiniz adamların tercümesine göre? “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirisinin babası değildir” diyor doğru mu?

Bir kimse üvey oğlunun nesidir? Üvey de olsa babası değil midir? Muhammed Zeyd’in neyiydi?

Öyle birşey demiyor ayette. Ayetin mealini biz yukarıda verdik. Ahzab 37: «Ve hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin / iyilikte bulunduğun kişiye şöyle diyordun: “Eşini yanında tut ve Allah’a takvâlı davran! İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyorsun. Oysa Allah; kendisine haşyet duymana çok daha lâyık. Artık ona karşı olan arzuna ziyadesiyle olur aldığında (Allah Rasûlü olarak) biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle arzuladıkları kişilerle kabul/olur aldıklarında, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın”. Allahın emri yerine getirilmiştir.»

Yani eğer Muhammed as. sizin iddia ettiğiniz gibi Zeyd diye bir şahsın üvey babası idiyse, yani öz babası DEĞİL idiyse ayette neden ”MUHAMMED as. sizin adamlarınızdan hiçbir kimsenin VALİDİ (öz babası) değildir denmiyor? Bu yarattığınız çelişkiyi nasıl açıklarsınız?

MUHAMMED sizin adamlarınızdan hiçbir kimsenin EBU’su değildir yazıyor. Bir an için Ahzab 40’ta geçen EBAAA kelimesinin baba olduğunu varsayalım; eğer bu ayette biyolojik baba kastediliyor ise VALİD kelimesi kullanılırdı EBU kelimesi değil. Dolayısıyla bu ayette biyolojik babadan bahsedilmiyor. Biyolojik babadan bahsedilmiyor da üvey babadan bahsediliyorsa; Allah Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirisinin üvey babası değildir diyor sonucu çıkar. Bunu göremiyor musunuz?

[2] Bkz. Ahzab 4-5, 40. Aşağıda bağlantılı ayetler kısmında linkler konulmuştur.


Bağlantılı Ayetler: 4/35 4/129 33/54 33/4 33/5 33/40 2/77 11/12



« | Ahzab 37 | »


Ayetin Kelime Karşılıkları

#KelimeAnlamKök
1ve izve haniوَإِذْ
2tekuludiyordunتَقُولُ
3lillezikimseyeلِلَّذِي
4en'ameni'met verdiğiأَنْعَمَ
5llahuAllah'ınاللَّهُ
6aleyhionaعَلَيْهِ
7ve en'amteve senin ni'met verdiğinوَأَنْعَمْتَ
8aleyhikendisineعَلَيْهِ
9emsiktutأَمْسِكْ
10aleykeyanındaعَلَيْكَ
11zevcekeeşiniزَوْجَكَ
12vettekive korkوَاتَّقِ
13llaheAllah'tanاللَّهَ
14vetuhfifakat gizliyordunوَتُخْفِي
15fiفِي
16nefsikeiçindeنَفْسِكَ
17maşeyiمَا
18llahuAllah'ınاللَّهُ
19mubdihiaçığa vuracağıمُبْدِيهِ
20ve tehşave çekiniyordunوَتَخْشَى
21n-naseinsanlardanالنَّاسَ
22vallahuAllah'tırوَاللَّهُ
23ehakkulayık olanأَحَقُّ
24enأَنْ
25tehşahuçekinmeneتَخْشَاهُ
26felemmane zaman kiفَلَمَّا
27kadakesinceقَضَىٰ
28zeydunZeydزَيْدٌ
29minhao kadındanمِنْهَا
30vetaranilişiğiniوَطَرًا
31zevvecnakehabiz onu sana nikahladıkزَوَّجْنَاكَهَا
32likeyiçinلِكَيْ
33laلَا
34yekuneolmamasıيَكُونَ
35alaüzerineعَلَى
36l-mu'mininemü'minlerالْمُؤْمِنِينَ
37haracunbir güçlükحَرَجٌ
38fihususundaفِي
39ezvacievlenmekأَزْوَاجِ
40ed'iyaihimevlatlıklarıأَدْعِيَائِهِمْ
41izazamanإِذَا
42kadevkestikleriقَضَوْا
43minhunnekadınlarıyleمِنْهُنَّ
44vetaranilişkileriniوَطَرًا
45ve kaneveوَكَانَ
46emrubuyruğuأَمْرُ
47llahiAllah'ınاللَّهِ
48mef'ulenyerine getirilmiştirمَفْعُولًا