Ona: “Eline (yanında bulunan) bir tutam (ilâç kıvamına getirmek için şifalı) ot al, onu (elde ettiğin ilâcı yaralarının üzerine -fedrib ederek- üst üste sürerek/vura vura yedirerek tenine) sarıp bağla.[1] Günaha girme!”[2][*] dedik. Onu pek sabırlı bulduk. O ne güzel kuldu! Sürekli Rabbine yönelip başvururdu.
______________________
[1] “Ayette geçen (darb = ضرب) kelimesinin kök anlamı, bir şeyi bir şeyin üstüne vurma veya sabitlemedir (Müfredat). Hemen hemen her iş için kullanılan bu fiilin anlamı, vurulan veya sabitlenen şeye göre değişir (el-Ayn)
[2] Ayette geçen “la tahnes (لَا تَحْنَثْ)” ifadesine, İsrailiyatın etkisiyle, tefsir ve meallerde; “Yeminini bozma!” anlamı verilmiştir. Oysa bu fiilin mastarı olan “hıns (حنث)” kelimesi Kur’an’da bir ayette daha geçer ve günah anlamında kullanılır (Vakıa 56/46). Sözlükler, “hıns” kelimesinin “günaha veya sıkıntıya girmek” anlamına geldiğini belirtmekle beraber, yeminle ilişkilendirilmesinin tali bir anlam olduğunu da ima ederler (Mekâyîs). Bu ifadeye “yeminini bozma!” anlamı vermek, Kur’an bütünlüğüne aykırıdır.
[*] Eyyûb as.’a yapılan uyarının nedeni, hastalığı Allah’tan değil Şeytan’dan bilmesiydi. Günaha girme, derken Allah (daha iyi bilir) bu düşüncede olmasını kasdetmişti. Oysa, bir nebi olarak, Şeytan’ın insanlar üzerinde böyle bir etkisinin olmadığını aklından çıkarmamalıydı.