SURAT ASTI/SURATINI EKŞİTTİ ve sırt çevirerek görmezlikten geldi.
Abese Suresi
İniş Sırası: 24 • Mushaf Sırası: 80 • Mekki Sure • 42 Ayettir
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
(Rahman sıfatıyla bütün İnsanlara merhametiyle muamele eden ve Rahim sıfatıyla da bütün Müslümanlara rahmetiyle davranıp lütfu geniş olan Allah ın adıyla)
Abese 2
Kendisine o bilgi körü/gerçekleri görmeyen adam geldi diye.[1]
______________________
[1] Tarihi kaynaklara göre; Rasûlullah bir gün Mekke’nin ileri gelen kabile reislerine getirdiği mesajın doğruluğunu anlatırken, ilk müslümanlardan âmâ (biz bilgi körü diyoruz) Abdullah b. Ümmi Mektum gelerek Kur’an’ın ilk ayetlerinden bir kısmının tekrarlanmasını ve açıklamasını istedi. O anda araya girildiği için bu davranıştan rahatsız olan Rasûlullah as. biraz surat astı, ancak derhal uyarıldı, diye geçer. Bu kişi koşarak yani büyük bir heves ile isteyerek geliyor, olarak bu ayet okunurca bikişinin âmâ olmadığı anlaşılır, öyle de olsa farketme. Bugün doğruyu araştıran /Kur’an’a koşan herkesi anlarsak ona göre kişilere yöneliriz, diye düşünüyoruz.
Peki burada biraz tefekkür etmekte yarar var?!
Eğer bu tarihsel vesikalarda geçtiği üzere gerçekten bildiğimiz anlamda kör biri olmuş olsaydı, Allah; “kör bir adam geldi” demezdi, getirildi diyebilirdi. Yani o kör adamı getiren birinin olduğuna illa vurgu yapardı, diye düşünüyoruz. Onun için biz gerçekleri görmeyen olarak verdik. Çünkü bugün bizler bu şekilde kullanırız: Görmüyor musun, gözün kör mü?! deriz gerçekleri bir türlü anlamayan/görmeyen insanlara, öyle değil mi?!
Abese 3
Ne bilirsin, belki o arınacak?!..
Abese 4
Ya da öğüt dinleyecek, bu da ona fayda verecek!..
Abese 5
Kendisini yeterli gören kimseye gelince;
Abese 6
sen onun tasasını çekiyorsun/onun için endişeye kapılıyorsun.
Abese 7
Onun arınmak istememesinden sana ne?
Abese 8
Koşarak sana gelen ise;
Abese 9
korkarak gelmişken,
Abese 10
sen ona aldırmıyorsun/yönelmiyorsun!
Abese 11
HAYIR HAYIR! Bu (Kur’an) bir hatırlatmadır/öğüttür!
Abese 12
(Öğüt almayı) dileyen / isteyen / tercih edip seçen kimse onu düşünüp öğüt alır.
Abese 13
O, ŞEREFLİ SAHİFELERİN içindedir;
Abese 14
yüceltilmiş, tertemiz!
Abese 15
Taşıyıcıların/elçilerin ellerindedir;
Abese 16
çok kıymetli güvenilir elçilerin/taşıyıcıların!
Abese 17
KENDİNİ kahretmek isteyen insan! Ne nankör şeydir o!
Abese 18
Hangi şeyden onu yarattı?
_____________________
ADEM AS.’IN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER LİNKİ;
Yukarıdaki ayette şöyle bir parantez koymuştuk: (Allah ilk/sıfır yaratılışın devamı olarak bugün) diye. Biz parantezleri konuyla ilgili Kur’an Bütünlüğünde geçen ayetlerden alıp koyduk ki; İlköğretim, Ortaöğrenim ve Lise Seviyesindeki kardeşlerimiz konuyla ilgili bağlantıyı daha rahat kurabilsinsinler. Aynı zamanda Kur’an Kültürüyle henüz yeni tanışan bütün insanları düşünerek koyduk. Zaten Mealimiz: KELİME KELİME, MOTOMOT yani bir Çeviri/Meal değil biliyorsunuz, nedir peki: KUR’AN’IN KUR’ANCA ANLAM OKUYUŞU diye sunduk bu yüzden.
Bkz. Bakara 2/30; İsa’nın Yaratılışta durumu Adem’n durumu gibidir olarak gelen Ayeti Al-i İmran 59; Araf 7/189; Müminûn 23/12; 25/Furkân 54; 32/Secde 7; 35/Fâtır 11; 37/Saffât 11; 38/Sâd 71; 38/Sâd 72; 40/Mü’min 67; 53/Necm 32.
Abese 19
Nutfeden (eril ve dişil üreme hücrelerinin birleşmesi sonucu oluşan zigottan) onu yarattı[*]. Onu biçimlendirdi.
______________________
[*] Embriyo ve Zigot hakkında detay bilgi için Bkz. Wikipedia İnternet Ansiklopedisi;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Embriyo
https://tr.wikipedia.org/wiki/Zigot
Kur’an, insan hayatının orijini meselesinde, insanın süreç olarak “varoluşuna dikkat çeker. Farklı aşamalarda gerçekleşen bu varoluş yolculuğu, Adem için üç temel durakta incelenebilir. Bunlardan ilki, turâb (toprak) aşamasıdır ki bu, yaratılışın temel malzemesidir. Sırada ise insan organizmasının mayasını oluşturacak çamurdan süzülen öz vardır. Canlı hücrenin, ondan da doku ve organların yaratıldığı tesviye ise ayrı bir yaratılış mucizesidir ve bu mucize ilahî nefhâ ile taçlandırılır. Benzeri bir yaratılış öyküsü diğer insanlar için de gerçekleşmektedir. Biyolojik varlığın ilk aşaması olan nutfe, çoğu yerde yetersiz ve kimi zaman da yanlış karşılıklarla çevrilmektedir. Dölleyici sperm, zigot ve embriyo gibi geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğunu tespit ettiğimiz bu safha, -çamurdan süzülen özde olduğu gibi- biyolojik varlığın esasını oluşturur. ‘Alaka’nın “rahim duvarına yapışmış embriyo” olarak açıklanması da bu tashihi tamamlayıcı kılmaktadır. Mudğa aşaması ise henüz bir insan şeklini andırmayan ve fakat doku ve organları teşekkül etmeye başlamış embriyo olarak anlaşılabilir.
I) Hz. Adem’in Yaratılış Evreleri: (İnorganik) Topraktan Eşref-i Mahlûk İnsana
Adem’in topraktan gelerek ilahî nefhâ ile tamamlanan yaratılış süreci Kur’ân’da zengin bir kavram çeşitliliğine sahiptir. Genel olarak, yaratılış malzemesi olan toprağın farklı devrelerdeki durumunu ifade eden bu kavramların anlam alanlarını doğru tesbit edebilmek, güç olduğu kadar bu hususta son sözü söylemekten de uzaktır. Konunun bir diğer problematik yönü ise nutfe ile başlayan ve anne rahminde devam eden gelişim aşamalarının aksine, Hz. Adem’in biyolojik yaratılışının Kur’ân’da belli bir sıra dahilinde sunulmamasıdır. Ancak, gerek konuyla ilgili kavram ağının Kur’ân bütünlüğünde incelenmesinden gerekse de tefsir kitaplarında ana hatlarıyla oluşturulan sıralama esas alınarak, her bir aşama arasında anlamsal mantıksal uyum yakalanmaya çalışılmıştır. Mâturîdî’nin “Hz. Adem’in yaratılışındaki farklı haller” olarak nitelediği bu evreler, topraktan yaratılma ile başlar.
1- Turâb (Toprak)
2- Tîn-i Lâzib (Yapışkan çamur)
3- Sülâle min Tîn (Çamurdan süzülen öz)
4- Hame-i Mesnûn (Değişime uğramış kara çamur)
5- Salsâl (Kuru çamur = DNA)
6- Tesviye (Düzenleme)
Salsâl[*] (Kuru Çamur)
[*] Min salsalin deniyor. Yani salsal’dan deniyor. Min den, dan anlamındadır. Mikroorganizmalar , bitkiler ve bütün hayvanlar da (min) dan yaratılmıştır. Min turabi gibi, turab topraktır. bütün bitkiler ve hayvanlar topraktan yaratılmıştır. min main gibi , ma su demektir. sudan anlamına gelir. Bütün canlılar sudan yaratılmıştır.
II) İnsanın Yaratılış Evreleri
1- Nutfe (Dölleyici sperm)
2- ‘Alaka (Rahme asılmış embriyo)
3- Mudğa (Bir çiğnem et).
Müminun 12-14 teki sıralama; topraktan süzme-nutfe-alak-mudga-izam-lehm-inşa.
Sülaletin min tin: Topraktan bir süzülüm, topraktan yaratılmış bir şey.
Nutfe: Eşey üreme hücresi, sperm, yumurta.
Alak: Zigot, tohum, aşılanmış (döllenmiş eşey hücresi)
Mudga: Embriyo, bir çiğnem et parçası.
İzam: Kemikler, cüzleri olan bir bütün nesne.
Lehm: Et
İnşa: Bir şeyin meydana gelmesi, bir şeyin oluşup yavaş yavaş büyümesi.
Bu ayet insanın embriyonik gelişimi ile bire bir örtüşmektedir.
İşte tüm bunlar mikroskopların adının bile anılmadığı dönemde, bu ayetlerde görüldüğü gibi, Kur’an’ın diğer ayetlerinde de bildirilmiştir. Tek hücreli zigottan insanı yaratan Mutlak Güç Sahibi Allah; elbette, ne dilerse, onu yapmaya gücü yetendir. Ve hüküm sahibi O’dur.
Kur’an tefsiri yapılırken kullanılan Lisan’ül-Arap veya daha eskisi olan Kitab’ul-Ayn kusursuz, kutsal kitaplar değildir. Allah yazanlardan razı olsun. Bunu bu kitapların içeriğinden de anlayabilirsiniz. Bir kelimenin ne anlamda olabileceği hakkında değişik fikir ve bilgileri içeren kitaplardır. Bazen bir kelime için hiç bir bilgi veremez. Bazen çok farklı anlamlar içeren bilgiler verir.
Arapçanın çölde oluşmuş bir dil olduğunu iddia edenler gerçekçi ve tutarlı bir açıklama yapmamışlardır. Arap dili aslında Akadça ve sonrasında Asurca’nın devamıdır. Bu nedenle Ugaritik, İbranice ve Aramca ile hemen hemen aynı gramer ve kelimeleri kullanırlar yani diller aşağı yukarı aynıdır.
Araplar bu dili çölde geliştirmiş olsalardı ki bu mümkün değildir.
İbranice, Aramca ve Ugaritik diller arasında bu kadar yoğun benzerlik olamazdı. Demek ki bu dillerin geçmişi Akadça’da birleşmektedir.
İbrahim as. bir Akadlı’dır. Ve gelip Mekke’yi kurmuştur. Mekke’de Kureyş Arapçası yani gelişmiş, medeniyet dili olan Akadça’yı yerleştirmiştir. Bu nedenle Kur’an dilinde Kureyş yani aslında Akkad dili kökenli ve ağırlıklı Arapça makbûldür.
Bizim arkadaşlarımızdan pek çokları araştırmalarında Lisan’ül-Arap, Kitab’ul-Ayn gibi kaynakları kullandığı gibi Akadça, Asurca, İbranice, Aramca gibi kaynakları da kullanıyorlar.
Şunu da unutmamak gerekir Kur’an kendinden önce gelip geçen kitapları doğrulamıştır, bunu yaparken Tevrat ve İncil ve diğer kitaplarda geçen kelimeleri de düzeltir. Tevrat’ın orijinal dili İbranice, İncilin orijinal dili Aramca’dır. Eğer bu kitapları ve hangi kelimeleri düzelttiğini bilemezseniz, bazı ayetleri anlayamazsınız. Çünkü Kur’an İbranilere, Aramlar’a ve diğerlerine de gelmiş son kitaptır.
SALSAL KELİMESİNİN GEÇTİĞİ AYETLERE GELİNCE;
“Salsal” kelimesi, bu kelime için eski kaynaklarda ikna edici bir bilgi maalesef yoktur, diye düşünüyorum. Salsal kelimesi zincir anlamına gelen silsile kelimesi ile akrabadır.
Salsal kelimesi Kur’an’da 4 ayette geçmektedir: 9/Hicr 26; Hicr 28; Hicr 33; 55/Rahman 14.
Hicr 26. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun örneklenen (duplike olan) demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş demektir. Yani kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Bu ayette çamur, kuru, şekillenme, balçık kelimeleri geçmemmektedir. Oysa Kuranda çamur “tin” … demektir.
Hicr 28. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun ikil sıralanmış demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş, himaye edilen demektir. Yani kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Ayette çamur kelimesi geçmiyor.
Hicr 33. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun sıralanan örneklenen (kopyalanan) demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş demektir. Yani kendini örnekleyen kopyasını üreten kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Ayette çamur kelimesi geçmiyor.
Rahman 14: Burada ise fehhar gibi salsal dan yarattık deniyor. Akadça fehhar çömlekçi veya çömlekçi çarkı (tornası) demektir.
Bu durumda yukarıdaki ayetlerden şu anlaşılmaktadır: “Biz insanı kopyalanan kalıp şeklinde korunmuş iplik gibi veya çömlekçi çarkı gibi kendi etrafında dönenden, parke taşı gibi döşenmişten yarattık”
Bu bilgi de bize DNA’yı hatırlatmaktadır. Kopyalanan adenin, timin, sitozin, guanin pürin bazları ve onların sırasıdır. Kalıp olan ise gen’lerdir. İlgili Bilim İnsanları bunları doğrulayacaklardır.
ADEM AS.’IN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER LİNKİ;
Yukarıdaki ayette şöyle bir parantez koymuştuk: (Allah ilk/sıfır yaratılışın devamı olarak bugün) diye. Biz parantezleri konuyla ilgili Kur’an Bütünlüğünde geçen ayetlerden alıp koyduk ki; İlköğretim, Ortaöğrenim ve Lise Seviyesindeki kardeşlerimiz konuyla ilgili bağlantıyı daha rahat kurabilsinsinler. Aynı zamanda Kur’an Kültürüyle henüz yeni tanışan bütün insanları düşünerek koyduk. Zaten Mealimiz: KELİME KELİME, MOTOMOT yani bir Çeviri/Meal değil biliyorsunuz, nedir peki: KUR’AN’IN KUR’ANCA ANLAM OKUYUŞU diye sunduk bu yüzden.
Bkz. Bakara 2/30; İsa’nın Yaratılışta durumu Adem’n durumu gibidir olarak gelen Ayeti Al-i İmran 59; Araf 7/189; Müminûn 23/12; 25/Furkân 54; 32/Secde 7; 35/Fâtır 11; 37/Saffât 11; 38/Sâd 71; 38/Sâd 72; 40/Mü’min 67; 53/Necm 32.
Abese 20
Sonra yolu ona kolaylaştırdı.
Abese 21
Daha sonra onu öldürdü, kabre koydu.
Abese 22
Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.
Abese 23
Hayır hayır! (İnsan) kendisine (Allah’ın) emrettiğini yapmadı.
Abese 24
İNSAN yiyeceğine bir baksın!
Abese 25
Şüphesiz Biz, suyu bol bol akıttık/döktük.
Abese 26
Sonra yeri gereği gibi yarıverdik.
Abese 27
Orada taneyi bitirdik.
Abese 28
Üzümler, yoncalar…
Abese 29
Zeytinler ve hurmalar…
Abese 30
Sık ağaçlı bahçeler…
Abese 31
Meyveler, otlaklar…
Abese 32
Sizin ve hayvanlarınızın geçimi/yararı için!..
Abese 33
O KULAKLARI sağır edici ses geldiği zaman;
Abese 34
o gün kişi kaçar kardeşinden,
Abese 35
anasından, babasından,
Abese 36
eşinden ve çocuklarından!
Abese 37
Çünkü o gün onlardan her birinin, kendisine yetecek bir işi/derdi vardır.
Abese 38
O GÜN yüzler olacak ışıl ışıl,
Abese 39
güleç, sevinçli!
Abese 40
Yine o gün, yüzler olacak üzerleri tozlanmış,
Abese 41
onları bir karartı sarıp kaplamış!
Abese 42
İşte onlar; suç batağına saplanmış, kâfir[gerçekleri bildikleri hâlde gizleyen]lerdir.