Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.

Mürselat 1

ANT OLSUN birbiri ardınca ma’rufu/iyiliği/doğruluğu tebliğ etmek üzere gönderilen[melek/nebi]lere,

Mürselat 2

(onunla bâtılı/doğru olmayan bilgi ve değeri) darmadağın ederek esip savuranlara,

Mürselat 3

(ma’rufu/iyiliği/güzel ve doğru olanı) yaydıkça yayanlara,

Mürselat 4

(bâtıl ile yanlışı/doğru ile kötü olanı sürekli) ayırdıkça ayıranlara,

Mürselat 5

bir hatırlatma/öğüt/zikir/doğru olan bilgiyi bırakanlara;

Mürselat 6

(Bütün bunları) gerek (kendileri için) bir özür olsun gerekse (başkaları için) uyarı olsun diye yapanlara yemin olsun!

Mürselat 7

Size söz verilen şey muhakkak gerçekleşecektir.

Mürselat 14

Ayırma günü nedir, sen nereden bileceksin?

Mürselat 17

Sonra arkadan gelenleri de onların ardına takarız.

Mürselat 23

Bir ölçüyle biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz!..

Mürselat 25

YERYÜZÜNÜ bir toplantı/toplanma yeri kılmadık mı?

Mürselat 27

Orada sabit yüksek yüksek dağlar oturtup, size tatlı bir su içirmedik mi?

Mürselat 30

üç kola ayrılmış bir dumanın gölgesine gidin;

Mürselat 32

O cehennem, ağaç gövdesi gibi kıvılcımlar atar.

Mürselat 33

Her biri, sanki kızgın sarı madenden oluşmuş, dev gemi halatları gibidir!

Mürselat 36

Onlara özür dilemeleri için izin de verilmez.

Mürselat 38

Sizi ve öncekileri, bir araya topladığımız hüküm / karar verip ayırma günüdür bu!

Mürselat 39

Eğer bir tuzağınız varsa haydi hemen Bana bir tuzak kurun!

Mürselat 41

ŞÜPHESİZ kötülüklerden sakınanlar gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.

Mürselat 42

Gönüllerinin/canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.

Mürselat 43

(Kendilerine): “Yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyin ve için” (denir).

Mürselat 44

Biz iyilik edenleri işte böyle mükâfatlandırırız.

Mürselat 46

YİYİN ve biraz yararlanın. Doğrusu siz batağa saplanmış suçlu kişilersiniz.

Mürselat 48

ONLARA: “(Allah’a) rüku edin/saygıyla eğilin” denildiği zaman, (Allah’a) saygıyla eğilmezler/rüku etmezler.

Mürselat 50

Peki onlar bu sözden-hadisten[1] (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?

______________________
[1] Hadis / Söz: اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَۗ ~ “Allah Kitabını / Kur’an’ını hadisin / sözün en güzeliyle ikişerli (bir sistemle yani olumlusu olumsuzuyla çok anlamlı) örnekler vererek indirdi” diye de muhteşem bir ifâde vardır. Kur’an’da; Kur’an’ın çok farklı isimleri vardır; şimdi bunları sırasıyla ele alalım. Kur’an’ı en güzel tanımlayan, ne demek olduğunu anlatan, özelliklerini belirten de şüphesiz bizzat kendisidir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kur’ân, Furkān, Kitâb, Zikr, Hadîs, Ahsenu’l-Hadîs, Nûr, Rûh” isimleriyle geçmektedir. “Mushaf, Hûdâ, Hakîm, Tenzil, Kelâmullah, Vahy” gibi çeşitli isimler ve sıfatlarla kullanılagelmiştir. “Anılan, hatırlanan, öğüt” anlamına gelen “Zikr” kelimesi Kur’an-ı Kerim’in yüce isimlerindendir. Allah “ŞÜPHESİZ (bu) Zikr’i (Kur’an’ı Levh-i Mahfuzdaki Orijinalinden / Ana Kitap’tan); Biz indirdik / veri olarak aktardık ve elbette onun koruyucusu da Biziz!” (Hicr 9) buyurmaktadır. “Hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayıran” anlamında “Furkân” kelimesi de Kur’an’ın yüce isimlerindendir. Allah’ın sözü için söz anlamında “Hadîs” ismi de bir ayette yer almış, Hadîs’in / Kur’an’ın alemlerin Rabbinden indirildiği vurgulanmıştır. Hadis kelimesinin geçtiği yerler Nebi as.’a atfedilen hadislerle kıyaslanmamalı. Kur’an-ı Kerim’in yüce isimlerinden “sözün en güzeli” anlamına gelen “ahsenu’l-hadîs” de yer alır. Allah, sözün en güzelini uyum ve ahenkte, müjde ve tehdit, rahmet ve azap, cennet ve cehennem gibi karşılıklı ifadeli bir kitap olarak indirmiştir.