ANT OLSUN birbiri ardınca ma’rufu/iyiliği/doğruluğu tebliğ etmek üzere gönderilen[melek/nebi]lere,
Mürselat Suresi
İniş Sırası: 33 • Mushaf Sırası: 77 • Mekki Sure • 50 Ayettir
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.
Mürselat 2
(onunla bâtılı/doğru olmayan bilgi ve değeri) darmadağın ederek esip savuranlara,
Mürselat 3
(ma’rufu/iyiliği/güzel ve doğru olanı) yaydıkça yayanlara,
Mürselat 4
(bâtıl ile yanlışı/doğru ile kötü olanı sürekli) ayırdıkça ayıranlara,
Mürselat 5
bir hatırlatma/öğüt/zikir/doğru olan bilgiyi bırakanlara;
Mürselat 6
(Bütün bunları) gerek (kendileri için) bir özür olsun gerekse (başkaları için) uyarı olsun diye yapanlara yemin olsun!
Mürselat 7
Size söz verilen şey muhakkak gerçekleşecektir.
Mürselat 8
YILDIZLAR görülmediğinde,
Mürselat 9
gök yarıldığında,
Mürselat 10
dağlar ufalanıp savrulduğunda,
Mürselat 11
elçiler için vakit belirlendiğinde!
Mürselat 12
Bunlar hangi gün için ertelenmiştir?
Mürselat 13
Ayırma günü için.
Mürselat 14
Ayırma günü nedir, sen nereden bileceksin?
Mürselat 15
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 16
BİZ öncekileri helâk etmedik mi?
Mürselat 17
Sonra arkadan gelenleri de onların ardına takarız.
Mürselat 18
Suçlulara işte böyle yaparız.
Mürselat 19
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 20
SİZİ basit bir sudan yaratmadık mı?
Mürselat 21
Onu sağlam bir karargâha yerleştirdik,
Mürselat 22
belirlenmiş bir süreye kadar.
Mürselat 23
Bir ölçüyle biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz!..
Mürselat 24
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 25
YERYÜZÜNÜ bir toplantı/toplanma yeri kılmadık mı?
Mürselat 26
Dirilere ve ölülere!
Mürselat 27
Orada sabit yüksek yüksek dağlar oturtup, size tatlı bir su içirmedik mi?
Mürselat 28
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 29
HAYDİ, yalanlıyor olduğunuz şeye gidin,
Mürselat 30
üç kola ayrılmış bir dumanın gölgesine gidin;
Mürselat 31
ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
Mürselat 32
O cehennem, ağaç gövdesi gibi kıvılcımlar atar.
Mürselat 33
Her biri, sanki kızgın sarı madenden oluşmuş, dev gemi halatları gibidir!
Mürselat 34
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 35
BU konuşamayacakları bir gündür.
Mürselat 36
Onlara özür dilemeleri için izin de verilmez.
Mürselat 37
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 38
Sizi ve öncekileri, bir araya topladığımız hüküm / karar verip ayırma günüdür bu!
Mürselat 39
Eğer bir tuzağınız varsa haydi hemen Bana bir tuzak kurun!
Mürselat 40
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 41
ŞÜPHESİZ kötülüklerden sakınanlar gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.
Mürselat 42
Gönüllerinin/canlarının çektiği meyveler arasındadırlar.
Mürselat 43
(Kendilerine): “Yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyin ve için” (denir).
Mürselat 44
Biz iyilik edenleri işte böyle mükâfatlandırırız.
Mürselat 45
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 46
YİYİN ve biraz yararlanın. Doğrusu siz batağa saplanmış suçlu kişilersiniz.
Mürselat 47
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 48
ONLARA: “(Allah’a) rüku edin/saygıyla eğilin” denildiği zaman, (Allah’a) saygıyla eğilmezler/rüku etmezler.
Mürselat 49
O gün yalanlayanların vay haline!
Mürselat 50
Peki onlar bu sözden-hadisten[1] (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?
______________________
[1] Hadis / Söz: اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَۗ ~ “Allah Kitabını / Kur’an’ını hadisin / sözün en güzeliyle ikişerli (bir sistemle yani olumlusu olumsuzuyla çok anlamlı) örnekler vererek indirdi” diye de muhteşem bir ifâde vardır. Kur’an’da; Kur’an’ın çok farklı isimleri vardır; şimdi bunları sırasıyla ele alalım. Kur’an’ı en güzel tanımlayan, ne demek olduğunu anlatan, özelliklerini belirten de şüphesiz bizzat kendisidir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kur’ân, Furkān, Kitâb, Zikr, Hadîs, Ahsenu’l-Hadîs, Nûr, Rûh” isimleriyle geçmektedir. “Mushaf, Hûdâ, Hakîm, Tenzil, Kelâmullah, Vahy” gibi çeşitli isimler ve sıfatlarla kullanılagelmiştir. “Anılan, hatırlanan, öğüt” anlamına gelen “Zikr” kelimesi Kur’an-ı Kerim’in yüce isimlerindendir. Allah “ŞÜPHESİZ (bu) Zikr’i (Kur’an’ı Levh-i Mahfuzdaki Orijinalinden / Ana Kitap’tan); Biz indirdik / veri olarak aktardık ve elbette onun koruyucusu da Biziz!” (Hicr 9) buyurmaktadır. “Hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayıran” anlamında “Furkân” kelimesi de Kur’an’ın yüce isimlerindendir. Allah’ın sözü için söz anlamında “Hadîs” ismi de bir ayette yer almış, Hadîs’in / Kur’an’ın alemlerin Rabbinden indirildiği vurgulanmıştır. Hadis kelimesinin geçtiği yerler Nebi as.’a atfedilen hadislerle kıyaslanmamalı. Kur’an-ı Kerim’in yüce isimlerinden “sözün en güzeli” anlamına gelen “ahsenu’l-hadîs” de yer alır. Allah, sözün en güzelini uyum ve ahenkte, müjde ve tehdit, rahmet ve azap, cennet ve cehennem gibi karşılıklı ifadeli bir kitap olarak indirmiştir.