Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.

Yasin 1

Ya, Sin.[*]

_____________________
[*] Bu harflere huruf-u mukattaa /birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir. Yoksa müşrikler bunu dillerine dolar, Nebîmizi sürekli rahatsız ederlerdi. Bununla ilgili sorular, İslam’ın Arap yarımadası dışına yayılmasından sonra başlamıştır.

Bu harflerle başlayan yirmi dokuz sureden yirmi beşinde Kur’an’a, dördünde de önemli konulara vurgu yapılıyor olmasından, onların dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılır. Türkçede böyle bir kullanım yoktur.

Yasin 2

HÜKÜM ve tüm bilgileri doğru olan[1] Kur’ân’a[2] yemin olsun ki!

_____________________
[1] Hakîm, hikmetli demektir. Hikmet, Allah’ın indirdiği ve yarattığı ayetlerden çıkarılan doğru bilgidir. Allah Teâlâ, Kur’ân’dan hikmet çıkarma yöntemini ayrı bir ilim olarak ortaya koymuştur. (A’raf 7/52)

Yasin 3

Gerçekten/şüphe yok ki sen gönderilmiş elçilerdensin.

Yasin 4

Dosdoğru bir yol üzerindesin;

Yasin 5

üstün ve merhametli olanın indirdiği (ile doğru yol üzerindesin).

Yasin 6

Bir toplumu uyarman için (seni gönderdik). Daha önce Ataları da uyarılmıştı. Onlar gaflet içinde kalmayı tercih ettiler.

Yasin 7

GERÇEKTEN o söz, onların birçoğunun üzerine hak oldu. Onlar inanmadılar.

Yasin 8

Sanki onların boyunlarında, çenelerinde halkalar var, kafaları kalkık, kibirlidirler.

Yasin 9

Sanki önlerinde arkalarında set var. Gerçekleri duymak görmek istemiyorlar.

Yasin 10

Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmıyorlar.

Yasin 11

SEN ancak zikre (Kur’an’a) hatırlatıcıya uyan kimseyi ve görmeden Rahmân’dan korkanı uyarabilirsin. Onu bir bağışlanmayla ve güzel bir mükâfatla müjdele!

Yasin 12

Şüphesiz, ölüleri Biz diriltiriz/yeniden hayata döndürürüz. Önceden yolladıkları ve geride bıraktıkları (bütün iyi kötü) izleri/eserleri yazarız. Böylece herşeyi merkezi bir sistemde kayıt altında tutarız.

Yasin 13

ONLARA misal olarak, kendilerine elçilerin geldiği şu kent halkını anlat:

Yasin 14

Onlara iki elçi gönderdik, ikisini de yalanladılar. Biz de onları üçüncü biriyle destekledik. Dediler ki: “Şüphesiz biz size gönderilen elçileriz.”

Yasin 15

Dediler ki: “Siz de ancak bizim gibi birer beşersiniz[1] / insansınız, Rahmân bir şey indirmemiştir, siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

______________________
[1] Kur’an’da yer alan “Beşer” ve “İnsan” kavramları her ne kadar eş anlamlı gibi görünseler de ilgili ayetler incelendiğinde farklı bağlamlarda kullanıldıkları göze çarpar. Kavramlar arasındaki ortak nokta ise ikisinin de aynı varlığı ifade etmeleridir.

Rabbimiz, “kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan” yarattığını ifade ettiği Adem için birbirini takip eden ayetlerde hem “insan” hem de “beşer” kavramlarını kullanıyor. Bu da Adem’in ve onun türünün yaratılış itibariyle bu iki vasfı taşıdığını gösterir. Bu vasıflar arasındaki farkın ne olduğunu da ilgili diğer ayetlerden öğreniyoruz.

a) Beşer

Kur’an, insan türüyle ilgili fizyolojik yapısı bağlamında bir şey söyleyeceği zaman “beşer” kavramını kullanmaktadır. Örneğin Yusuf’un (a.s) güzelliği karşısında ellerini kesen kadınlar onun bir “beşer” olamayacağını söylüyorlardı. (12/31) İnsanüstü bir varlık olduğuna gönderme yapıyorlardı da diyebiliriz.

Allah’ın elçileri de gönderildikleri toplumlarda “yeme-içme” gibi fizyolojik bazı özelliklerinden dolayı dışlanmışlardır. Zira toplumlar kendileri gibi etten kemikten bir beşer değil, bir melek talep ediyorlardı. İlgili bazı ayetler (23/33-34), (17/95-96).

Ölümlü bir varlık olarak yaratılmış olmamız da biyolojik yapımızla ilişkilidir. Rabbimiz bu gerçeği ifade ederken “beşer” kavramını kullanmaktadır (21/34).

b) İnsan

“İnsan” kavramının geçtiği ayetlerde insan türünün sosyal bir varlık olması özelliğinden bahsedilmektedir. Mesela, Rabbimiz insana öğrettiği şeylerden bahsederken bu kavramı kullanmaktadır (96/5), (55/3-4).

İnsanın özgür iradesiyle ortaya koyduğu davranışlarla ilgili de bu kavram kullanılır (103/2-3), (96/6-7).

Ayetlerde “sorumluluk ve imtihan” söz konusu olduğunda yine “insan” kavramı devreye girmektedir (33/72), (76/2).

İnsanın ahiretteki durumuyla ilgili ayetlerde de bu kavram kullanılır (79/34-35), (75/10), (89/23).

Sonuç olarak, ayetlerde “beşer” kavramı, insanın etten kemikten bir varlık olması bağlamında kullanılırken; “insan” kavramı irade ve sorumluluk sahibi sosyal bir varlık olması bağlamında karşımıza çıkmaktadır. Fakat başta ifade ettiğimiz gibi beşer de insan da farklı iki varlığın değil; aynı varlığın iki ayrı vasfıdır / özelliğidir.

Yasin 16

Dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki, gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz.

Yasin 17

Üzerimize düşen görev açıkça duyurmaktır.”

Yasin 18

Dediler ki: “Biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık, eğer vazgeçmezseniz sizi taşlarız/kovarız ve bizden size acı bir azap dokunur.”

Yasin 19

Dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi? Aksine, siz aşırı giden bir toplumsunuz.”

Yasin 20

Kentin öte ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim elçilere uyun!

Yasin 21

Sizden bir ücret istemeyen kimselere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.

Yasin 22

Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de O’nun katına döndürüleceksiniz.

Yasin 23

Ben O’ndan başka ilâhlar edinir miyim hiç? Eğer Rahmân bir zarar dilerse, onların kayırıcılığı hiç işime yaramaz ve beni kurtaramazlar!

Yasin 24

İşte o zaman ben apaçık bir sapıklık içinde olurum.

Yasin 25

Şüphesiz ben Rabbinize inandım, haydi beni dinleyin.”

Yasin 26

(Şehit edildikten sonra ona) ‘cennete gir’ denilince, dedi ki: “Ah, ne olurdu kavmim bilseydi!

Yasin 27

Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan/ikram edilenlerden kıldığını!..”

Yasin 28

Kendisinden sonra, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de değildik.

Yasin 29

Sadece bir çığlık!.. Hemen hepsi bir kül yığınına dönüverdiler.

Yasin 30

YAZIK şu kullara! Onlara hiçbir elçi gelmedi ki onunla alay etmesinler.

Yasin 31

Görmediler mi? Kendilerinden önce nice kuşakları yıkıp imha ettik. Onlar geri dönüp kendilerine gelemeyecekler.

Yasin 32

Ancak hepsi huzurumuzda hazır olacaklardır.

Yasin 33

ÖLÜ TOPRAK onlar için bir göstergedir; Biz onu dirilttik ve ondan taneler çıkardık, ondan yiyorsunuz.

Yasin 34

Orada, hurma bahçeleri ve üzüm bağları var ettik, orada pınarlar fışkırttık.

Yasin 35

Onun ürünlerinden ve ellerinin emeğiyle ürettiklerinden yesinler, diye. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

Yasin 36

O, eksiklikten uzaktır! Yerin bitirdiklerinden, (insanların) kendilerinden ve bilmedikleri nice şeyden bütün çiftleri yaratandır.

Yasin 37

GECE de onlar için bir göstergedir/delildir. Gündüzü ondan soyup çıkarırız, onlar birden karanlıkta kalıverirler.

Yasin 38

Güneş de kendi yörüngesi içinde akıp gider. Bu, üstün ve bilenin takdiridir.

Yasin 39

Ay’a da menziller (konaklar/duraklar/dolaşım yerleri) takdir ettik, kuru bir hurma dalına (hilal şekline) dönüşünceye kadar!

Yasin 40

Güneş Ay’a erişemez, gece de gündüzü geçemez. Ve her biri, kendisi için belirlenmiş bir yörüngede akar gider.

Yasin 41

DOLU gemide zürriyetlerini taşımamız da onlar için bir göstergedir.

Yasin 42

Kendileri için, bunun benzeri binecekleri daha nice şeyler yarattık.

Yasin 43

Dilesek, onları batırır boğarız; kendilerinin imdadına koşan bulunmaz ve kurtulamazlar.

Yasin 44

Ancak, Bizden bir rahmet ve bir süreye kadar faydalanma vardır.

Yasin 45

ONLARA: “Önünüzdeki ve arkanızdaki şeylerden sakının. Belki merhamet olunursunuz” denildiği zaman (aldırmazlar).

Yasin 46

Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyegörsün, mutlaka ondan yüz çeviricidirler.

Yasin 47

Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden verin”, denildiği zaman inkârcılar iman edenlere dediler ki: “Allah’ın dilerse kendisini doyuracağı kimseyi biz mi doyuracak mışız? Siz apaçık bir sapıklık içindesiniz.”

Yasin 48

“Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bu tehdit ne zamanmış?” diyorlar.

Yasin 49

Onlar sadece tek bir çığlık bekliyorlar! Onlar çekişip dururlarken o (çığlık) kendilerini yakalar.

Yasin 50

Artık ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.