Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.

Zümer 1

BU kitabın indirilmesi / verilerinin aktarımı / anlatımı; aziz (üstün, çok güçlü ve her şeye hâkim) olan / doğru ve isâbetli karar veren Allah tarafındandır.

Zümer 2

Şüphesiz Biz (görevli meleklerimiz aracılığıyla) sana gerçekleri haber veren kitabı indirdik. Öyleyse (başkalarına değil yalnız) Allah’a kul ol, dini yalnız Allah’tan (Kur’an’dan) öğren!

Zümer 3

İyi bilin ki; hâlis (bütün Nebilere gönderdiğimiz ve içerisinde hiçbir bid’at -sonradan ekleme şeyler- parâlel yapılanmaların kabûl görmeyeceği), yegâne ve tek din yalnız Allah’ındır. O’ndan başkasını evliyâ / dostlar edinenler: “Onlar bizi Allah’a daha yaklaştırıcı[1] olsunlar diye onlara kulluk[2] ediyoruz / etraflarında toplanıp tapınıyoruz” (derler). Elbette ki Allah; aralarında ihtilâf ettikleri konuyla ilgili hükmünü / isâbetli kararını verecektir. Şüphesiz Allah; yalancı, kâfir (gerçekleri bilerek gizleyen ve Allah’a yaklaştırıcı aracılar edinen inkârcı) kişiyi doğru yola iletmez!

______________________
[1] Geçmişte ve bugün Allah’a ‘vesile / aracı / yaklaştırıcı olarak’ edinilen nelerdi? Geçmiş ümmetlerden bir kısım müşrikler bazı Rasûlleri / Elçileri ‘Allah’ın oğlu’ diye kabul ederek; bir kısmı da ‘Melekleri Allah’a yaklaştırıcı / aracı’ edinerek ortak koştular. Bugün ise; şeyh, veli, evliyâ gibi belirli şahıslar kurumsallaştırılarak aracı / vesile edinilmiştir. Yaklaşım tarzı aynı; “Kendilerince uydurdukları güya onların günahsız oldukları için emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız teslim olmalıyız” anlayışı bu sonucu doğurmuştur?! Ve daha dehşeti; kendilerini suçlu, günahkâr gören insanlar, bu gibilerini ise; güzel insan, suçsuz, günahsız, Allah dostu, Allah’ın veli (seçilmiş) kulu gibi vs. tanımlayarak (bu tanımlamalar genelde, ya bu cahil insanlar tarafından veya bizzat kendilerini, evliyâ/şeyh/veli diye adlandıranlar tarafından uydurulmuş iddialardır!) Böylece Allah’tan başkasına kulluk etme/tapınma/uyma fiilini gerçekleştirmiş oluyorlar. Ama onlar, bu işin bilincinde değiller! Oysa Allah’a kul olmak için, bakın dikkat edin “Allah’a yakın olmak için” demiyorum; ne demek Allah’a yakın olmak, bunlar sorgulanmalı?! (Allah’a yakın olma hâli ancak Melekler için Kur’an’da zikredilmiştir). Dünyada Allah’a yakın olmanın ölçüsü nedir?! Kim tespit edecek, kimin Allah’a daha yakın olduğunu?! Ölçü TAKVA’dır ve takvalı kişiyi de ancak Allah bilebilir/ayırdedebilir, biz değil?! Ama bugün herkes kendi efendisini, şeyhini Allah’a yakın, Allah’ın dostu kabul ediyor. (Hele bir de sakallı, sarıklı, cübbeli ise ve başını da önüne eğerek konuşuyor ise; takvalı olarak ona biçilen değer bu?!) Onun için: ‘Af, bağışlanma ve tövbe dilemek; ne kadar kötü ve suçlu olursanız olun, direkt Allah’tan bağışlanma dilenilmeli’. Allah’ın aracılara ihtiyacı yoktur; “Bana dua ettiğinizde işitir/Beni çağırdığınızda cevap veririm” buyurur. Yani sizin adınıza birisinin “tövbe dilemesi” veya sizin o kişiden “tövbe almanız” gibi inanışlar kesinlikle ŞİRK kavramı içine girer ve Allah korusun “şirkin asla affı yoktur” ve çok tehlikelidir. Bu durumda olanlar, yani; herkes kendini çok rahatlıkla şu şekilde denetleyebilir, eğer: Ben Allah’a tek başıma gidemem, illâ ki bir aracıya ihtiyacım var; dünya krallarına ulaşmada aracılığı benimseyenler gibi bir zihniyete sahipseniz, bilin ki düşüncenizde müşriksiniz. Böyle olan kişi hemen Allah’a dönsün/tövbe etsin, af ve bağışlanma dilesin! Çünkü Allah bu fiili işleyen kişilere ayetin sonunda yalancı ve kâfir diyor?!

[2] Kulluk: Severek, isteyerek, baskı altında olmaksızın, gönülden kayıtsız ve şartsız itaat etmek ve değer verilen herhangi bir şeyin etrafında toplanmadır.

Zümer 4

ŞAYET ALLAH; bir çocuk[1] edinmek / sahibi olmak isteseydi yaratmakta olduklarından dilediğini seçerdi. O böyle bir şeyden (münezzeh) uzaktır / yücedir. O tek olan kahredici Allah’tır!

______________________
[1] İhlas 3: “O, baba değildir ve evlât da değildir!”

Zümer 5

Gökleri ve yeryüzünü hak ile / her şeye haklar (hakkını gereği gibi) vererek yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneş’i ve Ay’ı emri / buyruğu / yönetimi altına almıştır. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar (dönerek) akıp gider! İyi bilin ki O; üstün olandır, çok çok bağışlayandır.

Zümer 6

(Bugün Yüce Allah ilk / sıfır yaratılışın devamı olarak) sizi bir tek nefisten (candan / canlıdan / hücreden / döllenmiş yumurtadan) yarattı[1] sonra da ondan (aynı hücreden / nefisten) eşini vâr etti / belirledi. Ve sizin için hayvanlardan da sekiz çift oluşturdu. Sizi annelerinizin karınlarında bir yaratıştan bir yaratışa geçirerek üç katlı karanlık (ana rahim) içinde (evreden evreye geçirerek) yaratıyor! Sizin Rabbiniz Allah işte budur! Mülk O’nundur. O’ndan başka İlâh yoktur. Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?

______________________
[1] Her ikisini (kadın ve erkeği) bir tek nefisten / candan / canlıdan yarattı. Yani, kadını Adem’in kaburga kemiğinden yarattı anlayışı / iddiası bâtıldır. Rasûlullah’a söylettirilmiş olan Hadis te uydurmadır! Ayrıca bkz. En’am: 98 ve dipnotu.

Zümer 7

EĞER nankörlük ederseniz; şüphesiz Allah size muhtaç değil (tam aksine O her şeyden müstağnidir, çok) zengindir! O kulları için inkâra / küfre razı olmaz! Eğer şükrederseniz sizin için onu kabul eder. Hiçbir günahkâr başkasının günâhını yüklenmez! Sonra dönüşünüz (hesap vermek üzere) Rabbinizin huzurunadır. O size yapmış olduklarınızı (bir bir) haber verecektir. Çünkü O gönüllerin saklamakta olduklarını çok iyi bilendir.

Zümer 8

İŞTE (böyle): İnsana bir darlık dokunduğu zaman Rabbine içtenlikle yönelerek O’na yalvarır. Sonra ona katından bir nimet verdiğinde daha önce O’na yalvarmış olduğunu unutur! Ve Allah’a; O’nun yolundan sapmak / saptırmak için (O’na yaklaştırıcılar edinerek) ortaklar koşar. De ki: “İnkârınla / küfrünle biraz daha zevklenerek yararlan! Şüphesiz sen ateş halkındansın.”

Zümer 9

HİÇ bu (kâfir / inkârcı / nankör) kimse; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi midir? De ki: ‘Hiç bilen[iman eden]lerle bilmeyen[iman etmeyen kâfir]ler bir olur mu?’ Doğrusu ancak aklını doğru kullananlar anlar / düşünüp öğüt alır.

Zümer 10

DE Kİ; “(Allah şöyle buyurur): Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkup sakının. Bu dünyada iyi davranan kimselere iyilik vardır. Allah’ın arzı / yeri / toprağı geniştir! Ancak sabredenlere, ücretleri hesapsız olarak ödenecektir.”

Zümer 11

DE Kİ: “Şüphesiz bana; dini (yalnız) O’na halis / özgü kılarak, Allah’a ibadet etmem emredildi!

Zümer 12

Ve bana (aklederek, anlayarak, içtenlikle) Allah’a itaat edenlerin/ teslim olanların ilki / emrine ilk uyanlardan olmam emredildi.”

Zümer 13

De ki: “Eğer Rabbime isyan edersem; doğrusu büyük bir günün azabından korkarım.”

Zümer 14

De ki: “Ben hiçbir baskı altında olmaksızın Allah’a ibadet ediyorum.

Zümer 15

Siz de O’nun yanında dilediğiniz şeye / tercih ettiğiniz her ne ise ona kulluk ediyorsunuz / onun etrafında toplanıyorsunuz!” De ki: “Şüphesiz hüsrâna uğrayanlar kendilerini ve ailelerini kıyâmet günü hüsrâna uğratan kimselerdir. Dikkat edin işte bu apaçık hüsrândır.”

Zümer 16

Onların üstlerinden kendileri için ateşten gölgeler[1] ve altlarından da öyle gölgeler vardır! İşte Allah kullarını bununla sakındırıyor. “Ey kullarım! Öyleyse Benden korkup sakının!”

______________________
[1] Ateşten bulutlar, ateş tabakaları.

Zümer 17

TAĞUT’a[1] (insanları kendine kul köle edinen şeytanın yolunda giden din adamlarına), kulluk etmekten kaçınan ve Allah’a yönelenlere müjde var! Müjdele kullarımı!

______________________
[1] Tağut: Dini bilen fakat ihtiraslarına kapılarak Allah’a ve O’nun adını kullanarak (insanları aldatarak) yalan söyleyen ve iftira atanlardır. Bkz. bu Surenin 3. ayeti ve dipnotunda açıklandığı üzere; Allah adı ile aldatan / Allah’a yaklaştırıcılarız iddiasında bulunanlardır?! Onun için onlardan uzak durun! Aynı zamanda Allah’a ve O’nun dinine karşı (dinini eğriltmek için) savaş açmış olan kişiler, kurumlar ve devletlerdir; tağut / şeytan ve taraftarı olanlar!

Zümer 18

Onlar (o mümin kullarım) sözü dinlerler ve (ancak) onun (sözlerin) en güzeli olan Kur’an’a / Allah’ın sözüne uyarlar! İşte onlar Allah’ın önerdiği / tavsiye ettiği yolda giden kimselerdir. Temiz akıl / sağ duyu sahipleri (ulu’l-elbab) işte onlardır!

Zümer 19

Üzerine azap kelimemiz / kararımız / sözümüz hak olmuş kimseyi ateşte iken sen mi kurtaracaksın?

Zümer 20

Fakat, Rablerinden korkanlara gelince; onlar için üst üste yapılmış altlarından nehirler akan yüksek konaklar vardır. Bu Allah’ın vadidir / sözüdür! Allah sözünden / vadinden caymaz!..

Zümer 21

GÖRMEDİN Mİ / gözünde canlandırmadın mı (ki hayatında çok şahit olmuşsundur?!) Allah gökyüzünden bir su indirdi, onu yerin içindeki menbalara / kaynaklara geçirdi. Sonra onunla rengârenk / renkleri çeşitli ekinler çıkarıyor. Sonra ekin kurur sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra onu kurumuş çerçöp yapar. Şüphesiz bunda temiz akıl sahipleri için bir öğüt vardır.

Zümer 22

ALLAH’ın göğsünü İslâm’a açtığı kimse (rasûl/elçi), Rabbinden bir ışık/yol gösterici (Kur’an) üzere olmaz mı? Allah’ın zikrine (Kur’an’a) karşı önyargılı olanlara, yazıklar olsun! Apaçık bir sapıklık içinde olanlar, işte onlardır!

Zümer 23

Allah Kitabını / Kur’an’ını; sözün eşsiz güzelikte olanıyla ikişerli (bir sistemle yani olumlusu olumsuzuyla çok anlamlı) örnekler vererek indirdi. Rablerinden korkan kişiler (onu ve anlamını okuyorlarken onun etkisinde kalır) ondan derileri ürperir! Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın Zikri / Kur’an ile (yaşayarak) yatışır / huzur bulur. İşte bu Allah’ın yol göstermesidir! Böylece dileyen / tercih eden (doğru yola gelmek isteyen) kimseyi doğru yola iletir. Allah; sapıklığı tercih ederek seçip (doğru yoldan sapmak / çıkmak yönünde) bir şeyler yapanı da içine düştüğü karanlıkta / daldığı sapkınlığında bırakır. Artık onun doğru yolu gösteren bir kılavuzu yoktur.

Zümer 24

Kim yüzünü kıyamet günü azabın en kötüsünden koruyabilir? Zalimlere: “Kazanmış olduğunuzu tadın!” denilir.

Zümer 25

Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Fakat azap onlara farkına varmadıkları bir yönden geldi!

Zümer 26

Allah onlara, dünya hayatı içinde rezilliği tattırdı. Elbette ahiretin azabı daha büyüktür. Şayet bilmiş olsalardı!

Zümer 27

İŞTE BİZ, ant olsun ki, insanlar için; bu Kur’an’ın içinde her türlü misali verdik. Düşünüp ibret alsınlar, diye.

Zümer 28

Arapça (anladıkları dilde) bir Kur’an olarak. Eğrisi büğrüsü olmayan çelişkisiz (bir Kur’an!) Umulur ki, korunup sakınırlar!

Zümer 29

Allah; birbiriyle çekişip duran ortakları olan bir adam ile, yalnız bir kişiye bağlı bir adamı örnek verdi. Örnek olarak, o ikisi hiç bir olur mu? Övgü yalnız Allah içindir. Fakat onların birçoğu bilmiyor.

Zümer 30

Şüphesiz, sen öleceksin. Şüphesiz, onlar da ölüp gidecekler!

Zümer 31

Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız!

Zümer 32

ALLAH HAKKINDA iftira atıp yalan uyduran ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim / hain kim olabilir? Cehennemde kâfirler / gerçeği gizleyenler için yer yok mudur /kalmamış mıdır?!

Zümer 33

Kim ki; doğruyu getirdi ve onlardan kimi de o doğruyu tasdik ederek benimseyip doğruladı, işte onlardır korunup sakınanlar!

Zümer 34

Onlara Rablerinin katında diledikleri / istedikleri / arzu ettikleri her şey vardır. İyi davrananların yaptıklarının karşılığı / ödülü işte budur!

Zümer 35

Allah onların önceden yaptıklarının en kötüsünü örtsün ve onları yapmış olduklarının en güzeli ile ödüllendirsin…

Zümer 36

ALLAH kuluna kâfi / yeterli değil mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar?! Allah kimi (yanlış hayat tarzını seçen kişiyi) kendi sapıklığında bırakırsa artık onun için doğru yola getiren yoktur!

Zümer 37

Allah; kimi (Rasûlleri ve düzelmek isteyenleri de) doğru yola iletirse, artık onun için saptıran olamaz. Allah; üstün olan, intikam alan değil midir?

Zümer 38

Eğer onlara: “Gökleri ve yeryüzünü kim yarattı?” diye sorsan, elbette; “Allah!” diyeceklerdir. De ki: “Peki öyleyse, Allah’tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? (Bana haber verin!) Allah bana bir zarar vermek istese, onlar O’nun vereceği zararı kaldırıp uzaklaştırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet/iyilik vermek istese, onlar O’nun rahmetini/vereceği iyiliği durdurabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! Güvenenler, yalnız O’na dayanıp güvenirler!”

Zümer 39

De ki: “Ey halkım! Durumunuza göre yapacağınızı yapın. Şüphesiz ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz!

Zümer 40

Rezil edici azap kime geliyor? Bitmeyen azap kimin üzerine iniyor?”

Zümer 41

ŞÜPHESİZ Biz kitabı sana (Levh-i Mahfuz’daki Orijinalinden / Ana Kitap’tan) insanlar için hak ile / gerçekleri bildiren olarak (Cebrail’e) indirdik / verileri aktardık / (cebrail aracılığıyla senin hafızana) transfer ettik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir! Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur! Sen onların üzerinde bir vekil / onlardan sorumlu değilsin.[1]

______________________
[1] Sen onların seçim ve davranışlarından sorumlu değilsin.

Zümer 42

ALLAH; ölmekte[1] olan[insanlar]ın canlarını alır, ölmeyenlerin de uykularında (ruhlarını yanına / katına alır, ancak kulaklarına ağırlık koymaz en ufak bir tıkırtıda hemen ayağa kalkarlar).[2] Sonra (uyuyorken), ölümüne hükmettiğini[n ruhunu] yanında tutar ve diğerlerini (uykuda öldürmediklerini ise) yaşamaları için (ruhlarını bedenlerine tekrar) salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır!

_________________________
[1] Ben bir ayetin zihinde canlanmasına çok dikkat ederim. O yüzden bir ayeti zihinde canlandırabilmek için parantezler zorunluydu! Bu ayet, Yüceler Yücesi Rabbimizin de buyurduğu gibi: “Şüphesiz bunda (anlattıklarımızda) iyice düşünen bir toplum için ibretler vardır”. Rabbime sonsuz şükrediyorum. Ayrıca başka açıdan tefsiri için bkz. Mümin: 67. ayet.

Bu ayette hem yeteveffa, hem de mevtiha geçer. İlki kesin bir ölüm değil, daha sonra bedenine kişinin ruhu gönderilerek hayatına devam eder. Mevtiha, ölümüne hükmettiklerinin ruhunu da katında alıkoyar. Her iki anlam da ölümü ifade eder. Maide 5/117 ‘de İsa as. ile ilgili teveffeyteni kullanılmıştır; “Sen beni vefat ettirince” şeklinde anlam verildi ya da “Sen beni vefat ettirerek / öldürerek katına alınca” olarak ta verilebilir. Maalesef, israiliyat kökenli bir anlayış Bizim Mealcilere ve Tefsircilere de dokunarak Maide 117’de geçen bu yeteveffa kelimesine: İsa bedeniyle birlikte Allah katına çekildi, daha sonra tekrar yeryüzüne indirilecek / gönderilecek şeklinde bu kelimeden sebep bir anlam verildi. Böyle bir anlam vererek yanlışa düştüler. Zamanla pek çok Meal Sahibi kendisini (anlayışını ve mealini) düzeltti. Zaten Allah’ın yarattığı her kul vefat ettirilerek ruhları Allah katına (ruhlar alemine) yükseltilir, bedenlerimiz toprağa defn edilir, gömülür biliyorsunuz. Kıyamet Günü ve Hesap Zamanı ruhlar tekrar bedenlerine gönderilir YENİDEN DİRİLİŞ (ayağa kalkış) gerçekleşir, bu inancı bize Kur’an verir.

yeteveffa vefat ettirir يَتَوَفَّى
mevtiha ölümleri مَوْتِهَا

[2] Bir konuyu daha burada dile getirmek isterim, dikkat edilirse UYKU sırasında bir ses duyulduğunda ya da biri seslendiğinde ANINDA uyanırız?! Burada dikkat çekmek istediğimiz şey KULAĞIMIZ (kulak organımız uyku esnasında Allah tarafından kapatılmamıştır) en küçük tıkırtıyı duyar ve ayağa kalkarız. Ashab-ı Kehf ile ilgili ise Allah onları uyuttuğuna vurgu yapar. Bütün organları ile uyutmuştur. Duyu organları olan KULAKLARA bir ağırlık koymuştur, kapatmıştır, damga vurmuştur ki herhangi bir sesten etkilenmesinler. Bir ses işitip de uyanıp ayağa kalkmasınlar (Kehf 11).

Zümer 39/42 ‘de ise DUYU ORGANLARI KULAKLAR AÇIKTIR, kapatılmamıştır, bir ağırlık konulmamıştır; en küçük bir tıkırtıda hemen uyanıp ayağa kalkılır. Daha açık ve net bir ifadeyle gece uyku esnasında DUYU ORGANLARI kısa süre (gece boyunca, bir ses duyuncaya kadar) DEVRE DIŞI BIRAKILIR. Kehf 11 ‘de ise tamamen kapatılmıştır, kulaklara (duyu organlarına) bir ağırlık konulmuştur ki, bir ses ile uyanıp ayağa kalkmasınlar.

Zümer 43

Yoksa Allah’tan başka (kulluk edip etraflarında toplandıkları) birtakım aracılar / şefaatçiler (kendilerini ateşten kurtaracak kişiler) mi edindiler? De ki: “Onlar hiçbir şeye sahip olamayan ve aklını kullanamayan varlıklar olsalar da mı?”

Zümer 44

De ki (onlara şöyle diyerek bilgilendir): “Bütün şefaat / şahitlik (şefaatçilere / şahitlik edecek başka aracılara ihtiyacı olmayan) Allah’ındır. Göklerin ve yeryüzünün egemenliği / mülkü / krallığı / yönetimi O’nundur. Sonra (ölümünüz sonrası ruhunuz bedeninizden çekilip alınarak) O’nun katına döndürülürsünüz.”

Zümer 45

Allah tek olarak / tek başına anıldığı zaman; ahirete inanmayan kimselerin kalpleri nefretle kasılır! Ama O’nun dışındakiler[1] anıldığı zaman onlar hemen sevinirler!

______________________
[1] Yani tabi oldukları, etrafından toplandıkları. Bkz. bu Surenin 3. ayet ve dipnotu.

Zümer 46

De ki: “Ey gökleri ve yeryüzünü yaratan, görülmeyeni/gaybı ve görülebileni/şehadeti bilen Allah’ım! Sensin Sen, kullarının arasında; ihtilâf ederek ayrılığa düştükleri şeyler hakkında doğru hüküm/karar verecek olan!”

Zümer 47

EĞER, yeryüzünde bulunanların tümü, zulmedenlere/yanlış yapanlara/hainlere ait olsaydı ve-beraberinde bir o kadarı da onlara ait olsaydımutlaka onu, kıyamet gününün kötü azabından (kurtulmak için), fidye olarak verirlerdi. Çünkü Allah tarafından, hiç hesap edemedikleri şeyler karşılarına çıkarılmıştır!

Zümer 48

Kazanmış oldukları şeylerin karşılığı, onlara görünmüştür. Ve alay ediyor oldukları şey onları kuşatmıştır.

Zümer 49

İŞTE (böyle): İnsana bir darlık/zarar dokunduğu zaman Bize yalvarır. Sonra, ona Bizden bir nimet/iyilik verdiğimiz zaman; “Elbette bu bana sadece bilgim sayesinde verildi” der. Hayır, öyle değil! Bu bir açığa çıkar(ıl)madır! Fakat onların birçoğu bilmiyor.

Zümer 50

Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama onlara, kazanmış oldukları şeyler hiçbir fayda sağlamadı.