Kur’an’ın bütün Sure ve Ayetlerini aşağıda ayet ayet detay bilgi verdiğim bu 3 örnek sure doğrultusunda tertil ederek / programlayarak hayatımıza fert ve toplum olarak uygulamalıyız!

BİR KUR’AN MEALİ’NDEN HÜKÜM ÇIKARMADA ÖRNEK BİR ÇALIŞMA-1
(İşte hepimizin imrendiği ÖRNEK ASHAB NESLİ böyle oluştu).
KUR’AN MEALİ OLARAK BİZİM MEALİMİZDEN YARARLANDIK. Akıl, Bilim, Kâinat Ayetleri ve Allah’ın Koyduğu Yasalarla Çelişmeyen; GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE İNİŞ SIRASINA GÖRE TASARLANMIŞ, AKICI VE KOLAY ANLAŞILIR: KURAN’IN KUR’ANCA ANLAM OKUYUŞU (Allah’ın Muradını Gerek Meal, Gerekse Parantez İçi ve Dipnot Açıklamalarıyla Anlamaya Çalıştık)
ALAK SURESİ
İniş Sırası: 1 • Mushaf[1] Sırası: 96 • Mekki Sure • 19 Ayettir
I. ÜNİTE
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
(Herkese İyilik Eden ve İyilere Lütfu Geniş olan Allah’ın Adıyla)
- YARATAN Rabbinin adıyla oku![3] (Yarattığımız kâninat ayetlerini tefekkür edip düşün; yere ve göğe koyduğumuz bilimleri araştırıp açığa çıkar, öğren).
- O insanı alaktan (embriyodan/bir hücreden)[4] yarattı.
- (Gönderdiğimiz kitabın ayetlerini) oku! (Öğren, öğret, kitaba çağır, tebliğ edip duyur, paylaş)[5]; Rabbin sayısız ikrâm edendir.
- O, kalem ile (yazarak öğrenmeyi) öğretti.
- İnsana bilmediklerini (okuyup araştırarak ve yazarak) öğretti.
[1] Mushaf/Tertip Sırası: Surelerin uzundan kısaya doğru tertip edilerek oluşturulan mevcut Sure sıralamasına denilir.
[2] İlköğretim Okulları BİRİNCİ SINIF DERSİ olarak, öğretmenler tarafından işlenmesi tavsiye edilir.
[3] ikra/Oku: Bu ayette doğayı, çevreyi, kültürleri, insanları ve bilim dallarını yani; ‘Yaratılan Ayetler’ ile ‘İndirilen Kur’an Ayetlerini’; “Akıl ve Bilim Işığında” doğru bir şekilde oku emri olduğu gibi; okuyup kavradıklarını bir başkalarına öğretme ve okuma (anlatma/duyurma/ilân etme) emri de olabilir.
[4] Embriyonik Süreç; ALAK: “Kan pıhtısı, alaka, ilişki, sevgi” anlamlarını da kapsar. Yani bu durumda: “Allah, insanı; alakadan, ilişkiden; bugün için sevgiden doğan ilişkiden yarattı” diye de açıklanabilir. Onun için insanda ‘sevgi’ ağır basar.
Embriyo için bkz.: http://tr.wikipedia.org/wiki/Embriyo (İnternet Ansiklopedisi).
[5] En iyi öğrenme ve öğrendiklerimizi hafızamızda kalıcı hâle getirme şekli: Öğrendiğimizi öğretmektir/paylaşmaktır.
II. ÜNİTE
- KESİNLİKLE (okumamaktan) sakın! Her insan (Kur’an’ı anladığı dilde okumaz ve Rabbini Kur’an’dan tanımazsa) azar/azgınlaşır,
- kendini müstağni/yeterli görmekle!
- Oysa dönüş Rabbinin huzurunadır.
[6] İlköğretim Okulları İKİNCİ SINIF DERSİ olarak Öğretmenler tarafından işlenmesi tavsiye edilir. Bu SİSTEM Alak Suresi’nde görüldüğü üzere diğer tüm Sureler: Ortaöğrenim (İlk, Orta, Lise’de Mekki Sureler) ve Yüksek Okullarda da (Medeni Sureler) okutulabilir.
- ENGELLEYENİ gördün mü;
- gelen vahyi/ayetleri ileten/aktaran/anlatan bir kulu?
- Gördün mü, ya o (engellenen) doğru yol üzerindeyse?
- Yahut takvayı/kötülüklerden uzak durmayı emrediyorsa?
- Gördün mü; ya o (engelleyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyorsa?!
- BİLMEZ mi ki, Allah kesinlikle her şeyi görüyor!
- Kesinlikle; eğer vazgeçmezse onu alnından/perçeminden (yaptıkları günahlarıyla) yakalayacağız/hesaba çekeceğiz;
- o yalancı günahkârın perçeminden/alnından.
- O hâlde çağırsın adamlarını!
- Biz de zebanileri[6] çağıracağız.
- KESİNLİKLE hayır, ona (engelleyene) boyun eğme; (sen yalnız Allah’a) secde et/itaat et ve (itaatinle/secdenle O’na) yaklaş/bağlılığını göster.
[6] İlâhî azap güçlerini.
ALAK SURESİNDEN İSTİNBAT EDİLEN (ÇIKARILAN) HÜKÜMLER
A- EMİRLER: (Bunları yapmaya hasta olanlar hariç gücümüz yeter).
1- Ayetleri oku.
2- Sayısız menfaatlere kavuşacağını düşünerek oku.
3- Ayetleri manasıyla anlat.
4- Ayetlere itaat et.
5- Allah’tan kork.
6- Emirleri yapmaktan seni men edenlere boyun eğme.
7- Sadece Yüce Allah’a SECDE et!
8- …………………………………………..……
B- NEHİYLER: (Şayet yapıyorsanız, vazgeçiniz, terkediniz).
1- Azgınlaşmış isen terket.
2- Kendini müstağni görüyorsan vazgeç.
3- Ayet anlatana engel oluyorsan vazgeç.
4- Namaz kılana engel oluyorsan vazgeç.
5- Bir başkasının da doğru yolu hatırlatabileceğine ihtimal vermiyorsan bu tutumundan vazgeç.
6- Ayet anlatanlardan yüz çeviriyorsan bu davranışını terket.
7- Yalan söylüyorsan, hatalı işler yapıyorsan bunları terket.
8- …………………………………………..……
C- TAVSİYELER:
1- Kalem aracını kullanarak, kağıt üzerine yazarak öğrenmeye çalışınız.
2- …………………………………………..……
D- BİLİNMESİ GEREKENLER: (Din hakkında hafıza sıfırlandıktan sonra yazılması ve tefekkür edilmesi gerekenler).
1- Allah Rahman’dır. Allah Rahim’dir.
2- Bu Kur’an-ı Kerim kelimeleri Yüce Allah tarafından gönderilmiştir.
3- Allah emredendir.
4- Allah yaratandır.
7- İnsanlara bilebilme kabiliyetini ve bilemeyecekleri bilgileri Allah vermiştir.
8- İnsanlarda azgınlaşabilme özelliği bulunmaktadır.
9- Azgınlaşma, ayetleri anlamaya çalışmamaktan, kendimizi yeterli görmekten oluşmaktadır.
10- Doğru yolu Kur’an Ayetleri ile Allah bildirmiştir.
11- Allah korkulması gerekendir.
12- Allah yaptıklarımızı görendir.
13- Ayet okumayan, anlamaya yanaşmayan, yalanlayan, yüzçeviren, emirleri yapanları men edenler alınlarının üzerindeki saçlarından (cehenneme) sürükleneceklerdir.
14- Engelleyenler taraftarlarının, müttefiklerinin çokluğuna güvenirler.
15- Allah bu çokluğuna güvenenleri tehdit etmektedir.
16- Allah nehyedendir.
17- Yalnız Allah bizi sevsin, beğensin, hoşnut olsun diye düşünmek ve davranmak lazımdır.
18- Nehiyleri terkederek, emirleri kesinlikle yaparak, tavsiyeleri gücün yettiğince yaparak, bilinmesi gerekenleri hafızana yazarak, Yüce Allah’ın mükafatlarına, ikramlarına doğru yaklaşmak için ilerlemek gerekir.
Not: Manası açıkça anlaşılmayan (birkaç manâya çekilebilecek) ayetlere MÜTEŞABİH ayetler denir. Bu ayetlerin bulunmasının sebebi münafıkları tanıtmak içindir. Kim bu ayetlere manâ vermeye kalkarsa münafıktır. Anlamadığınız müteşabih ayetlere “İman ettik. Rabbimiz ne kasdettiyse odur. Bunlar kişilerin gerçek hallerinin açığa çıkarılması içindir” diye söyleyiniz. Manâsı açık olanlar ise Muhkem ayetlerdir. Bu ayetlerden Alak Sûresi üzerindeki örnek çalışmada olduğu gibi emirler, nehiyler, tavsiyeler, bilinmesi gerekenleri yazınız. Müteşabih ayetler itikad konusudur. Örnek; Kalem Suresindeki “Nun” ibaresi gibi. Bu konudaki EMİR şöyle algılanmalıdır: “Manâsını anlamadığım ayetlere; ‘iman ettim’ diyerek geçiniz. Anladığınız ayetleri yaşayınız.” Kur’an’da, Müteşabih kelime ve ayetler %1 civarında, Muhkem ayetler ise %99 civarındadır.

BİR KUR’AN MEALİ’NDEN HÜKÜM ÇIKARMADA ÖRNEK BİR ÇALIŞMA-2
(İşte hepimizin imrendiği ÖRNEK ASHAB NESLİ böyle oluştu).
KALEM SURESİ
İniş Sırası: 2 • Mushaf Sırası: 68 • Mekki Sure • 52 Ayettir
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
- Nûn. KALEME ve (kalem ile) satır satır yazılanlara ant olsun.
- Sen Rabbinin nimeti (Kur’an) yolundasın, mecnun değilsin!
- Gerçekten sana tükenmez/kesintisiz bir karşılık/ödül vardır.
- Şüphesiz sen yüksek bir ahlâk[1] üzerindesin.
- Sen de göreceksin, onlar da görecekler;
- hanginizin fitnelenmiş (mecnun/fitne çıkaran) olduğunu.
- Şüphesiz Rabbindir kendi yolundan sapanı en iyi bilen ve yine O’dur doğru yolda olanı en iyi bilen.
- ÖYLEYSE yalanlayanlara uyma/itaat etme!
- Kısmen onlara uymanı arzu ettiler, kendileri de kısmen sana uyacaklardı.
- ŞUNLARIN hiçbirine uyma: Yemini alışkanlık haline getirmiş alçağa,
- işi gücü birilerini çekiştirmek olan dedikoducuya.
- Hayrı engelleyen, saldırgan, çok günahkâra.
- Kaba, katı (kalpli), üstelik karaktersiz ve kötü bir ün ile ünlenmiş olana[2];
- mal ve evlât sahibi olmuş diye:
- Ayetlerimiz ona okunduğu zaman; “Öncekilerin masalları/yaşanmış hayat hikayeleri!” dedi.
- Biz yakında onun (burnunu sürterek) kibrini kıracağız!
- GERÇEK şu ki, Biz onlara belâ (yaptıklarının karşılığını) vereceğiz. Bahçe sahiplerine, yaptıklarının karşılığı olanı (belâyı) verdiğimiz gibi! Hani onlar; bahçeyi mutlaka toplayacaklarına dair yemin etmişlerdi, sabahleyin erkenden gitmeyi plânlamışlardı.
- Ve hiçbir istisna[3] da yapmıyorlardı.
- Orayı/bahçeyi Rabbinden gelen doğal bir afet/tayfun sardı. Onlar uyuyorlarken!
- Sonunda o (bahçe) kapkara kesiliverdi.
- Nihayet sabahleyin birbirlerine seslendiler:
- “Haydi eğer mahsûlünüzü toplayacaksanız erkenden gidin”.
- Derken aralarında şöyle fısıldaşarak çıkıp gittiler:
- “Bugün aranıza sakın bir yoksul girmesin”.
- MAHSÛLÜ toplayacaklarına emin olarak erkenden gittiler.
- Onu (bahçeyi) gördükleri zaman şöyle dediler: “Mutlaka biz yolu şaşırmış olmalıyız.
- Galiba biz yoksun bırakıldık.”
- Onların anlayışlı olanı/orta yolda gideni dedi ki: “Ben size Allah’ı yüceltmeniz gerekmez miydi, (O izin vermeden mahsûlümüzü kaldıramayız) demedim mi?
- Dediler ki: “Rabbimizi yüceltiriz, gerçekten bizler zalimler-mişiz.”
- Birbirlerini kınayarak döndüler.
- Dediler ki: “Gerçekten bizler azgınlarmışız[4], yazıklar olsun bize!”
- “Belki Rabbimiz bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şüphesiz biz, yalnızca Rabbimize rağbet edeceğiz/yöneleceğiz.”
- İşte azap böyledir! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür, ne olurdu bilselerdi!
BÖLÜM 2
- ŞÜPHESİZ Kİ; korkup sakınarak kötülük yapmayanlar için Rableri katında nimet cennetleri vardır.
- Müslüman olanları suçlular gibi yapar mıyız?
- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz öyle?
- Yoksa ders yaptığınız özel bir kitabınız mı var yanınızda?
- Onda ‘hayâl/arzu ettiğiniz her şey sizindir’ diye (yazan!)
- Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmet gününe kadar sürecek yeminler mi var? ‘Hükmettiğiniz her şey olacak’ diyen.
- Sor onlara; onlardan hangisi buna kefil/bu iddianın savunucusu olacak?
- Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını getirsinler doğru sözlü iseler?
- PERDENİN kalktığı/her şeyin açığa çıktığı ve secdeye davet edildikleri o gün, güç yetiremezler (secde etmek isterler ama edemezler).
- Gözleri perişandır/düşük bir hâlde onları bir zillet kaplamıştır. Halbuki onlar (dünyada) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
- Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz onları derece derece bilmedikleri bir yönden azaba yaklaştıracağız.
- Onlara mühlet veriyorum (biraz zaman tanıyorum). Şüphesiz Benim kurduğum düzenim/plânım sağlamdır.
- Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar borçtan ezilmişler mi?
- Yoksa gayb (bilinmeyen) onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
- ŞİMDİ SEN Rabbinin hükümlerini yerine getirmeye çalış ve balık/balina sahibi (Yunus) gibi olma; hani o seslenmişti hıçkırıktan boğulur bir hâlde iken!
- Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı perişan bir hâlde meçhûlde kalacaktı.
- Rabbi onu seçti ve salihlerden/iyilerden kıldı.
- İNKÂRCILAR neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi[5]; Zikri (Kur’an’ı onlara kendi lisânlarında okurken) işittiklerinde! Diyorlar ki: “O gerçekten bir mecnundur!”
- Oysa o (Okunan/Kur’an sadece içinde yaşadığın topluma değil) âlemler için/tüm insanlık alemi(nin anlayarak okumaları) için bir öğütten/uyarıdan başka bir şey değildir.
[1] Üstün bir mizaç ve karakter.
[2] Veya sosyal anlamda hiç kimseye yararı olmayan faydasız kişi.
[3] Başka bir ihtimal (Allah’ın dilemesi) ile karşılaşabileceklerini de hiç düşünmüyorlardı.
[4] Küstahça davranmışız.
[5] Kızgınlık ve öfke ile bakıyorlardı. “Göz ile devirmek” bir deyimdir. Söylenmek istenen bakışlardaki öfke, kızgınlık, kin, nefret anlatılıyor.
KALEM SURESİNDEN İSTİNBAT EDİLEN (ÇIKARILAN) HÜKÜMLER
A- EMİRLER (Ferdi emirler, herkesin tek tek yapması gerekenler).
1- Ayetleri insanlara oku, manâsıyla anlat. [15. ayet]
2- Allah’a rağbet ederek, aff edilmenizi dileyiniz. [32. ayet]
3- Naim Cennetlerine konulmanızı dileyiniz. Muttakilerden (Allah’tan gereği gibi korkarak, Allah’ın emirlerini yapmaya, nehiylerini terk etmeye çalışanlardan) olmaya gayret ediniz. (34. ayet)
4- Bir iddiada bulunana, Kitap’tan (Kur’an’dan) yerini sorunuz. İtikad’ta kıyasa sapmadan yerini gösteremezse iddiasını reddediniz. [38. ayet]
5- İnsanların ve bazı insanların her ne isterlerse, Allah’ın yapacağına dair bir söz verdiğine, DELİLLERİ neymiş? SOR İDDİA EDENLERE. [40. ayet]
6- Allah’a SECDE ediniz. [43. ayet]
7- Ayetleri yalanlayanları Allah’a bırak. (Münakaşaya dalma!) [44. ayet]
8- Rabbinin (senin asıl sahibin ve büyüteninin) hükmüne (emir ve yasaklarına) sabret! (Zor gelse de katlan, gereklerine uymaya çalış!) [48. ayet]
B- NEHİYLER
1- Allah yolunda (Kur’an’daki BİLGİ, EMİR ve NEHİYLERDEN) sapma. [7. ayet]
2- Yalanlayanlara itaat etme! (8. ayet)
Not: Yalanlayanlar teriminin kapsamını bu ayetten evvel gelmiş bütün ayet ve surelerde arayacaksınız. Ayetler geliyor, İkra (Alak) Suresi’nde ve buraya kadarki Kalem Suresi’ndeki ayetleri, hükümleri insanlara anlatıp kendiniz de tatbik ediyorsunuz. Bazıları ayetlerin Allah’tan gelmediğini, insanın yazdığını ve bu işlerden vazgeçmenizi istiyorlar. İşte böylece Allah’ın ayetlerini yalanlamış oluyorlar. Bu kişilerin söylediklerine uyma!
3- Taviz verme [9. ayet]. Emirleri tatbikten, nehiyleri terkten taviz verme!
4- Alçak (adi, yalancı, yalanlayan, menfaat, makam, şöhret için taviz veren) olma! [10. ayet].
5- Bilir, bilmez, yerine getirmen mümkün olmadığı halde, yalan yanlış yemin etme [10. ayet].
6- Koğuculuk (laf götürüp getirme) yapma! [11. ayet]
7- Kendini kınamayı unutan, sürekli başkalarını kınayanlardan olma! [11. ayet]
8- Günahları terket! [12. ayet]
9- Saldırgan taraf sen olma! [12. ayet]
10- Hayrı engelleme [12. ayet].
Not: Hayr müşterek bir kelimedir. Hem bütün insanların zararlarını önleyen, yararlarını sağlayan işler, hem de Kur’an’ın insanlara anlatılmasıdır.
11- Karaktersiz (yaşadığım yerde akrabalarım, soyum, sopum yok diye kalabalık güruhlara dalkavukluk) olma! [13. ayet]
12- Katı kalpli (acımasız, vicdansız) olma! [13. ayet]
13- Nehyedilmiş işleri yapanlara evlâtları (insan güçleri) ve malları (çeşitli ekonomik güçleri) var diye itaat etme! [14. ayet]
Not: Demek ki, herkes birbirini sağlam karakterli olmaya teşvik edecek, aksi takdirde reddedecektir. Bu red onlarla konuşmama değil, Allah’ın nehyettiği işleri sana emrettikleri zaman bu emirlerini yerine getirmemektir.
14- Ayetler okunduğu zaman, anlatıldığı zaman “eskilerin masalları” deme! [15. ayet]
15- Yoksulların aleyhine gizli veya açıktan konuşma! [24. ayet] Not: Demek ki, yoksulların bostanı yoktu. Onları da bostan, (iş, güç) sahibi yapmak bütün toplumun, toplum adına hareket eden kamu görevlilerinin vazifesi olmalıdır.
16- Bir belaya maruz kaldığında hemen başkalarını suçlama! [30. ayet] (Kendini suçla!)
17- İnsanın eline sevindirici mallar, ürünler geçmek üzereyken (büyük karlar, kazançlar elde edeceklerini sandıklarında) bile/veya geçtiğinde azma özelliği artıyor. Dikkat et! Azgınlaşma! [31. ayet]
18- Başına belâ gelmiş olsa da af dile; Rabbinden ümidini kesme! [32. ayet]
19- Allah’ın nehyettiği işleri yaparak, mücrimlerden (suçlulardan) olma! [35. ayet]
20- Kitapta (Kur’an’da) olmadığı halde, kitaptan okuyormuş gibi yapma! [38. ayet]
Not: Bu hastalık, herkesin anlayacağı manayı bırakıp, batıni manalar çıkarma sevdasına kapılarak, kitabın herkesin anlayacağı sözlerine ters, çelişkili manalar çıkarmak yolu ile yapılmaktadır.
21- Ayetleri okumana, anlatmana karşılık insanlardan ücret isteme! [46. ayet]
22- İnsanlara ayetleri okurken, anlatırken, kabul etmezlerse ümitsizliğe kapılarak tebliğden vazgeçme! [48. ayet]
C- TAVSİYELER (Gücün ne kadar yetiyorsa, o kadar yapmaya çalış).
1- Sana mecnun diyenlere üzülme! [2. ayet]
2- Ahlakını, Peygamberimizin ahlakını örnek alarak yükseltmeye çalış! [4. ayet]
3- İlerdeki işlerin için ihtimal payı bırak! [18. ayet]
4- Yaşanan zamandaki büyük felaketleri/olayları insanlara öğüt almaları, düşünmeleri için hatırlat! [19. ayet].
Örnek: Türkiye 1999 depremi, ABD 11 Eylül İkiz Kuleler olayı ve 2005’te dünyanın çeşitli yerlerinde; Endonezya’da çevre ülkelerin sahil şeritlerinde yaşanan TSUNAMİ, İngiltereyi kasıp kavuran Tayfun, Pakistan büyük depremi vs. gibi, olayları anlat!
5- Rabbimizi tesbih et! [28. ayet]
Not: SübhanAllah: Allah; insanlara ve hiçbir şeye benzemez! Tüm noksanlıklardan uzaktır! Noksanlıklar melek, cin, insan, kainat ve alemler için bahsedilir. Allah, Arşın fevkindedir. Arş’tan sonra zaman ve mekan yoktur. Haşa, Allah maddenin içinde, kişi ile kalbi arasında hulul değildir. Kişi ile kalbi arasında geçen bütün düşünce ve duyguları Allah bilendir. İlmi, herşeyi kapsar ve bilir. Zatı ise Arş’ın fevkindedir. Arş’tan sonra ise zaman ve mekan yoktur. “Şah damarından yakındır” ibaresi diğer ayetlerle Allah tarafından açıklanarak cahil araplara “Allah içinizden geçenleri bilir”, buyurulmuştur. Kur’an bir bütündür. Birbirini açıklar. Asla çelişki yoktur. Hiçbir ayet diğer ayetlere zıt olarak anlaşılmamalıdır. Allah’ın zatını düşünmek yani bir şeylere benzetmeye çalışmak uygun görülmemiştir. Allah akla gelen şekil ve suret değildir. Allah’a sadece Kur’an’da bildirildiği gibi iman edilir. Allah tesbih edilir. Allah’ın yarattıkları düşünülür. Tefekkür edilir. İman kesin bir bilgi ile duygularımızın kabulü, zihnimizin kabulü ve açıklamaktır, gerekenlerini yapmaya azami gayrettir. Allah, Kur’an’da ne söylemişse doğru söylemiştir. İnsan yanlış anlayabilir. Bu nedenle birbirlerimize anlatarak (zikrederek) birbirlerimizin anlayışını düzeltmeye çalışalım. Ve Rabbimizi SübhanAllah diyerek tesbih edelim.
6- Bütün yalanlayanların, küfredenlerin ve herkes tarafından muhkemce anlaşılacak terimlere, Kur’an bütünlüğüne aykırı mana verenlerin adiliklerine sıkılma! Bilemeyecekleri bir noktadan azaba yaklaştırılmaktadırlar. [44. ayet]
7- Sen tebliğ yaparken, kabul etmeyenlerin gözlerinin bakışlarından üzülme! [51. ayet]
D- BİLİNMESİ GEREKENLER (Zihnin Bilgi Depolama bölümüne kaydedilecek kesin bilgiler).
Bu bilgiler Emirlerin doğru dürüst yapılmasına, nehiylerin terk edilmesine, tavsiyeye dikkat edilmesine %100 yardımcı olmaktadır, bu nedenle çok mühimdir. Zihinde bulunacak bir tek ŞİRK (Allah hakkındaki Kur’an’a aykırı bilgi) zihnin bütün devrelerinde kontakt yaparak bütün davranışları karıştıracak, bazen İslâm adına zulme yol açarak, insanları İslâm’dan soğutacaktır).
1- Kaleme ve Kur’an kelimelerine Rabbimiz büyük bir değer vererek üzerlerine yemin etmiştir. [1. ayet]
2- Resul Muhammed sav., Rabbimizin nimet verdiği seçilmiş bir insandır. [2. ayet]
3- Resul Muhammed as. büyük bir ahlak üzerinde yaşayan bir insandı. [4. ayet]
Not: Aişe ra.’den rivayetle: “Allah Rasulü’nün ahlâkı Kur’an ahlakı (EMİR, NEHİY, TAVSİYE, BİLİNMESİ GEREKENLERİN GEREKLERİNİ YAŞAMA) idi.”
5- Yalanlayanlar mutlaka Allah’ın sözünün doğruluğunu görecekler ve biz de göreceğiz. [5. ayet]
Not: Öldükten sonra görmeleri kendilerine bir yarar sağlamayacaktır.
6- Kimse Hidayete ermiş olduğunu, cennete gideceğini %100 olarak iddia edemez. Ancak umar, aff diler. Ve kimse filanın %100 sapıklıktan kurtulamayacağını iddia edemez. Ancak çalışır, tebliğ eder. [7. ayet]
7- Diğerleri tavize zaten alışıktır. Bir tek ayetin hükmünü tersine çevirmek (şirk, küfür, Allah hakkındaki çelişkili düşünce, iman esaslarında artma veya eksiltme yapma) dahi olsa, asla taviz vermemiz mümkün değildir. [9. ayet]
Not: Ancak Dünya malları üzerindeki anlaşmalarda taviz vermemiz mümkündür. [Siyer’den]
8- Bostan sahipleri bir örnek olarak anlatılmıştır. Her gün dünyada benzer olaylar olmaktadır. [17-32. ayetler] İMTİHAN kavramını bu çerçevede anlayabiliriz.
Fitne/imtihan: BİR AÇIĞA ÇIKARILMADIR… Yani bize verilenler; bizim fitnemizdir!.. Biz Çeviri’de ‘Fitne/İmtihan kelimesini: Açığa çıkarılma olarak verdik. İmtihana yol açan etmenler/itici güçler şunlardır:
a) Allah’ın emirleri, nehiyleri, tavsiyeleri, bilinmesi gerekenlerle imtihan. Bunların gereklerine kimler riayet edecek, şu üç günlük dünya hayatında.
Allah’tan bir lütuf olarak, iyilikler vermek. (Petrol serveti gibi).
c) İnsanlar kötü işler yapıyorlar. Allah birçoğunu affediyor. Birçoğunun ise cezasını dünyada da veriyor. Bakalım akılları başlarına gelecek mi? (Bostan sahiplerine yapıldığı gibi).
d) Allah, makro plandaki emirlerinin kazaya dönüşmesi ile imtihan. Bu emirlerin tahakkuk zamanı geldiğinde kazaya dönüşmüş olur. Örneğin: Her eceli gelen ölecektir. Ecel ne bir saniye ertelenir, ne de bir saniye ileri alınır.
Not:Ecelin değişmeyeceğine iman ne zor bir iştir düşününüz. İşte mantığa bunun için kılavuz lazımdır. Bizim mantığımız bu kılavuzu tasdik etmiştir. Küfredenlere mantıksız gelse de, bizlere mantıklı gelmektedir.
Böylece imtihan terimini kısaca izah etmeye çalıştık. (a, b, c, d) etmenleri ile imtihan edilmekteyiz (açığa çıkarılmaktayız!) Umulur ki, bostan sahipleri gibi olmayız. Kazaya dönüşen işlerde insanların yaptığı suçlar mahkemeye sevkedilir. Çünkü (a) etmeni ile Allah’ın nehiylerini çiğnememeleri gerekiyordu. Lakin hiçbir insanın suçu yoksa mahkemeye gidilmez. Olmuş bitmiş olaylara, geçmişe üzülmek de gerekmez. Bu dört etmeni birlikte düşünmezsek KADER anlaşılamaz. İslamiyet bir bütündür. Bunca araba bolluğuna rağmen geniş yol ihtiyacını karşılamayanlar bir farz-ı kifayeyi yapmamış oluyorlar. Ve farz-ı kifayeyi yapmak bütün topluma farz olduğu için, farz-ı kifaye yapılmayınca bütün toplum farzı yapmamış oluyor. İşte manzara! Binlerce trafik kazası. Kazalar oldu bitti. Biz bunlardan sonra geniş yollar vs. yapmaya çalışmalıyız. Bunlar da Allah’ın farz-ı kifayeleridir. Yani kafi, yeterli miktarda yapılınca emir yerine getirilmiş olmaktadır.
9- Ahiretin azabı, dünyadaki azaplardan çok daha büyüktür. [33. ayet]
10- Allah katında mücrimler ile müslimler bir tutulmaz. [35. ayet]
11- Bilelim ki, bazıları sanki kitaptan okuyormuş gibi bizleri aldatmaya çalışır. Uyanık olunuz. [38. ayet]
Uyanık olmanın yolu, kitabı kendimiz okuyup, öğrenmemizdir. Böylece kontrol edebilelim.
12- Bazıları her ne hükmederse olacağını zannediyor, bu yanlıştır. [39. ayet]
Not: Bazıları diyor ki, filan adam Allah’ın velisidir, her ne isterse Allah yapar. Allah onun yürüyen ayağı, eli, gören gözü, duyan kulağı olur diyorlar. Böyle anlayışlar bu ayete çelişki arzediyor. Böyle anlayışlar batıldır. Olsa olsa bir kul Allah’ı sevince, Allah’ın kitabını okur, anlar, fakih olur. Allah’ın emirlerini elleri ile yapar, Allah’ın bilin dediklerini gözüne gözlük yaparak dünyayı bunlarla seyreder, Allah’ın nehyettiklerine ayakları gitmez, Allah’ın tavsiyeleri, kendisine hatırlatılınca işitir, yapmaya çalışır. İlgili hadis böyle anlaşılır. Hiçbir hadisi Kur’an’a zıt olarak yorumlamayınız. Kur’an’a zıt yorumlarsanız Allah iman ve amelinizi sıfırlar. Allah kimseye, her ne isterse yapacağına dair bir yemin vermemiştir. [39. ayet]
13- Kimse gaybdan (Levh-i Mahfuz’dan) birşeyler yazamaz. [47. ayet]
Not: Bazıları filan Levh-i Mahfuz’a baktı, yazdı, söyledi, Allah buna öyle bir şey yapmaya izin verdi, diyorlar. Bu dedikleri batıldır. Cin Suresi 26-27 ile de bu tefsir edilmiş ve Allah’ın ancak seçip razı olduğu Resullere gaybtan bildirdiği buyurulmuştur. Son Resul ölmüştür. Kıyamete kadar hiçbir kimseye gayb bildirilmeyecektir. Biz buna itikad ederiz.
14- Keramet haktır. Haktır demek gerçektir, olmaktadır demektir. Lakin keramet nedir? İkra/Alak Suresi’nde Allah’ın “Kerim” olduğunu öğrendik. Kalem 49’da bu duruma bir örnek verilmiştir. Yunus as tebliğ yapmaktadır. İnsanlar kabul etmiyorlar. Canı çok sıkılır. Tebliğ bölgesini gemiye binerek terkeder. Gemidekiler bir vesile ile kendisini denize atarlar. Yunus as.’ın elinden gelebileceği bir şey kalmamıştır. Yalvarır, dua eder, aff diler. Allah kendisini affeder. Ve balina balığı vasıtası ile karaya ulaştırır. [49. ayet]
Boğaz köprüsünden atladığı halde, sağ salim kurtulan insanlar yok mudur? Bunları rüzgar vesilesi ile kurtaran Allah’tır. Bu Allah’ın bir nimetidir, ikramıdır. “Ben keramet gösteririm” diye iddia etmek ise insanı küfre düşürür.
15- Bütün Peygamberler Allah’ın salih kullarıdır. Kur’an’da ismi geçen kulların dışında hiç kimseye %100 salih kuldur, denemez. [50. ayet]
16- Allah’ın ayetlerini insanlara anlattığın zaman, kabul etmeyenler (küfredenler) gözleri ile kin ve nefretle bakarlar. [51. ayet]
17- Kur’an-ı Kerim; Alemlere, bütün insanlara gönderilmiş (EVRENSEL) bir Zikir’dir. [52. ayet]
Not: Evrensel bir ağız birliği gibi Orijinalini herkes gücü yettiğince ezberlemeye çalışmalı ve her insan kendi ana dili ile manasını öğrenmelidir.
Zikr: Konuşma demektir. “Dün zikrettiğim gibi yine söylüyorum enflasyon %50’den aşağı düşmez” örneğinde olduğu gibi. Kur’an ise Allah’ın konuşmasıdır. Hitabıdır, kelamıdır. Bu konuşması Levh-i Mahfuza yazılmıştır. Melek Cebrail, Allah’ın emirleri üzerine buradan öğrenerek, getirip Allah’ın Resul seçtiği Hz. Muhammed sav.’e aktarmıştır. Orijinalini kıyamete kadar kimse tahrife güç yetiremeyecektir. Şu gün araplar dahi Peygamberimizin yürüttüğü tebliğ şekli gibi Kur’an’a yönelmedikleri için, arapça bilmeleri, Kur’an’ı tam anlamalarına yetmiyor. O halde biz araplardan öğrenerek lügat manalarını, Peygamberimizin ilk günden başlayarak Kur’an’ı nasıl öğrendiğini, nasıl tatbik ettiğini araştırarak bu yolu izlersek, umulur ki; Kur’an kelimelerini tahrif edenler devrileceklerdir. Bu evrensel Zikri, Peygamberimiz ve sağlığındaki sahabeler nasıl anlamış ve tatbik etmişlerse bunu araştırmak her müslümanın boynunun borcudur. (Belamlar) Kur’an’dan bahseder. Hz. Muhammed’in ayağının tozuna kurban olduğunu söylerler. Lakin ne yapar ederler bu Belamlar; Hz. Muhammed ve ashabının tatbikat ve anlayışına aykırı anlayış ve tatbikatlar geliştirirler, yaparlar. Bunu farketmeyen insanlar ise, böylece bu insanları büyük zatlar olarak vehmeder, algılar. O halde bu ZİKRİ ANLAMAK ve tatbik etmek için bütün Kur’an ayetlerini LÜGAT manâları olarak öğreneceğiz. İlk sureden itibaren Peygamberimizin as. tatbikatını izleyeceğiz. Böylece; umulur ki, gerçekten ZİKRİ anlamış olacağız.
Kur’an Surelerini bu şekilde (örnek bir çalışma sunduğum tarzda) okumaya devam ediniz… Size 3 SUREYİ örnek olarak ÇALIŞTIK; bugün ikincisini sizlerle paylaştım. Yıllarca bu çalışmaları EVLERDE yaptık… Toplantılarda, Seminerlerde dile getirdik: BİZİM MEAL İŞTE BÖYLE OLUŞTU… Ömrünüzü bu stres içinde geçirmeyin. Arapça öğrenemedim vs. diye… Allah sizi Arapça lisanını öğrenmediniz diye hesaba çekmeyecek. Kur’an’ı anladığınız dilde okuyup ve bu şekilde hayatınıza alıp almadığınızdan sorguya çekileceksiniz.
114 KATLI BU KİTABI (BİNAYI), yavaş yavaş acele etmeden Allah’ın ömür verdiği sürece TAM 23 YIL SABIRLA ÇIKINIZ. Peygamber as. ve beraberindekiler için 23 yıl sürdü, belki bizim için Kur’an’ı anlayıp hayatımızda tamamlamamız 33 yıl alabilir. Ancak ölüm gelip çatıncaya kadar bu iman/anlayış ile mücadeleye devam etmeliyiz.
KUR’AN AYETLERİ sizin kalbinize de indirilmiş olan Kitap’tan kalbinize: İNMEYE VE DOLAYISIYLA SİZLER DE ANLAMAYA BAŞLAYACAKSINIZ…
YANİ KUR’AN’DAN UZAKLAŞTIRICI: Sen kimsin de Kur’an’ı anlayacaksın, diyen insan şeytanlarından da uzak durunuz…
BU VE BENZERİ ŞEYLERDEN AKLINIZA NE GELİRSE HEPSİ ŞEYTANIN; KUR’AN’DAN BU ŞEKİLDE UZAKLAŞTIRMA PLANI, METODU OLDUĞUNU BİLİN!..
ŞEYTAN VE ADAMLARI; KUR’AN ANLAŞILMASIN DİYE BÜYÜK BİR GÜRÜLTÜ ÇIKARTMAKTADIRLAR…
İnsanlar şöyle düşünebileceklerdir doğal olarak; BEN BU KİŞİ GİBİ AKILLI DEĞİLİM Kİ?!
Bu EĞİTİMLİ, ben değilim ki?
AKIL NİMETİ -deliler müstesna- HER İNSANDA VARDIR…
Kıymetli Arkadaşlarım;
Aklımızı VAHYİN hizmetine vererek KULLANACAĞIZ… Aklımızı BU YÖNDE ÇALIŞTIRACAĞIZ. Akıl nimeti Vahiy nimeti ile buluştuğu zaman ÇELİŞKİSİZ BİR ANLAYIŞ ortaya çıkacaktır.
Akıl nimeti bir şekilde gidebilir ama VAHİY (KUR’AN) NİMETİ kıyamete kadar baki kalacaktır…
Akıl nimeti elinizden alındığında kimse size değer vermeyecektir. Gençlikte gitmese bile İHTİYARLIKTA AKLIMIZIN GİTTİĞİNİ yakınlarımızdan görüyoruz. Allah hepimize sağlıklı bir şekilde ömrümüzü tamamlamayı lütfetsin… Peygamberimizin en büyük dualarından biri: “EY RABBİM, SEN BENİM AKLIMI KORU!” olmuştur. Allah hepimizin aklını korusun…
Lütfen AKIL NİMETİNİ VAHYİ ANLAMAKTA KULLANALIM… İnsanlar için KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRALIM… Sağlıcakla ve Allah’a emanet kalın.

BİR KUR’AN MEALİ’NDEN HÜKÜM ÇIKARMADA ÖRNEK BİR ÇALIŞMA-3
(İşte hepimizin imrendiği ÖRNEK ASHAB NESLİ böyle oluştu).
MÜZZEMMİL SURESİ
İniş Sırası: 3 • Mushaf Sırası: 73 • Mekki Sure • 20 Ayettir
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
- EY SEN; kendisine ağır sorumluluk yüklediğimiz kişi/insan![1]
- Gecenin büyük bir bölümünde ayakta dur/uyanık kal;
- gece yarısında veya ondan biraz eksilt
- ya da onun üzerine biraz ilâve et ve Kur’an’ı[] tertil[*] üzere (Kur’an’ın bütününde yolculuk yaparak ve diğer ilgili/ilintili ayetlerle bağlantı kurarak) oku.
- GERÇEK ŞU Kİ; Biz seni ağır bir sorumlulukla görevli kılacağız/tutacağız.
- Şüphesiz gece (kalkışı Kur’an’ı okuma/anlama bakımından), tesirce şiddetli (anlayışça daha uygundur) ve özümleme (kavrayış) bakımından daha etkilidir.
- Çünkü senin için, gündüz vaktinde uzunca bir meşguliyet/uğraşı vardır.
- Rabbinin ismini an/hatırla/bahset ve (din adına edindiğin bütün muktesebatı/bilgileri şimdi bir tarafa bırakarak) tüm yeteneklerinle ona (Kur’an’a) yönel/odaklan!
- (O) doğunun ve batının Rabbi’dir (Sahibi’dir). O’ndan başka İlâh[2] (ibadet edilecek) yoktur. Öyleyse, yalnızca O’nu vekil edin[3].
- ONLARIN söylediklerine (karşı) sabret/dayan/direnç göster, onlardan güzellikle ayrıl.
- Nimet sahibi bolluk içinde yüzen o yalanlayıcıları Bana bırak, onlara biraz mühlet ver.
- Bizim yanımızda bukağılar/boyunduruklar/kelepçeler ve yakıcı ateş vardır.
- Gırtlağı tıkayan bir yemek ve can yakan/pek acıklı bir azap vardır.
- O gün yeryüzü ve dağlar şiddetle sarsılır, dağlar savrulmuş kum yığınları[na dönüşür] gibi olur.
- DOĞRUSU Biz size, üzerinize/yaptıklarınıza şahit olan bir elçi gönderdik, Firavun’a gönderdiğimiz bir elçi gibi!
- Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek şiddetli bir tutuşla yakalayıp mahvettik.
- Eğer inkâr ederseniz nasıl korunacaksınız; çocukları yaşlılara[4] çeviren o günden?
- O günün şiddetinden gökyüzü çatlamıştır. Ve O’nun sözü yerine getirilmiştir.
- Şüphesiz bu (Kur’an, Rabbinden gelen); bir öğüttür (dileyip isteyen; okur, üzerinde düşünür ve öğüt alır). Artık (bu öğüdü okuduktan sonra) dileyen kimse; Rabbinin rızasına giden bir yol tutar.
BÖLÜM 2
- HİÇ KUŞKUSUZ Rabbin; senin gecenin üçte ikisinden biraz azında, yarısında, üçte birinde, ayakta/uyanık dur[up Namaz kıldığını ve Kur’an oku]duğunu biliyor. Ve seninle birlikte olan bir topluluğun da (böyle yaptığını biliyor). Gece ve gündüzün ölçüsünü koyan Allah’tır. (Zamanlamayı iyi) hesap edemeyeceğinizi bildiğinden, tövbenizi (zamana uyamayacağınızı hoş görerek) kabul etti. Bundan böyle; sizin için tamamı kolaylaştırılmış olan Kur’an’ı; kolayınıza geldiği gibi (okuyabildiğiniz kadar, dilediğiniz yerden, bölümler hâlinde) okuyabilirsiniz! Allah bilir ki; içinizden hastalananlar olacak, bir kısmınız; Allah’ın fazlından aramak için yeryüzünde dolaşacak[5] ve bir kısmınız da saldırganlara karşı sizi savunmak için, Allah’ın belirttiği savaş hukukuna uygun olarak; kıtal[6] edecekler/savaşacaklar. Öyleyse sizin için tamamı kolaylaştırılmış olan Kur’an’ı, kolayınıza geldiği gibi (okuyabildiğiniz kadar, dilediğiniz yerden, bölümler hâlinde) okuyabilirsiniz! Salâtı ikâme ediniz/Namazı (sürekli ve vakitlice farz kılınan bu badeti) anında/vaktinde ve asla geciktirmeden kazâ[*] ediniz/yerine getiriniz, Zekât vererek/ederek pislikten arınınız! Bütün insanlık için verirseniz, Allah karşılığını size ahirette verecek. Allah katında verdiğinizi daha hayırlı ve karşılık olarak ta daha fazlasını bulursunuz. Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz ki Allah; çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
[1] Hitap özelde Vahyin/Kur’an’ın ilk muhatabı Nebi olmakla birlikte bütün inanan insanları kapsayıcı/kuşatıcı bir özelliğe sahiptir. O gün nasıl ki; Nebi, böyle bir şey ile ilk kez karşılaşması hasebiyle işin farkına varamamıştı. Bu sebeple: Ne ile karşı karşıya olduğunu kavrayamayan, henüz meselenin özüne vakıf olamayan, bilincinde olamayan olarak ta izah edilebilir. Bugün Kur’an ve Mealleriyle yeni tanışan herkes için geçerlidir bu hitap?! Sadece bu hitap değil, Kur’an’ın tüm ayetlerini insan, Allah kendisine hitabediyor gibi algılayıp öyle yaklaşmalı ayetlere ve öyle okumalı ki; ancak gereği gibi faydalanarak hayatına alıp uygulayabilsin.
[*] Bu Kitabı eline alıp okuyan kardeşimiz, bu ayette Allah, Arap isen kendi ana dilinde, Acem yani yabancı ve Arapça bilmiyorsan anlamak için kendi ana diline çevrilmiş meallerinden Kur’an’ı; ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne, anlamaya çalışarak (tabiat ayetleri [bilim dalları] ile bağlantı kurarak çelişkiye yer vermeden) oku önerisinde bulunmaktadır. Bugün biz böyle anlıyoruz (en doğrusunu Allah bilir).
[**] Ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne anlamaya çalışarak ve tabiat/kâinat ayetleri -bilim dalları- ile bağlantı kurarak çelişkiye yer vermeden oku.
[2] İlâh: Kâinattaki her şeye izin veren veya vermeyen; ölmeyen ve uyumayan, yorulmayan sonsuz güç.
[3] Vekil edinmek: Gücümüzün yetmediği işlerde Yüce Allah’a; işimizi havale etmek, sığınmak, istemek, güvenmek, bizden istediği şeyleri yerine getirmek.
[4] Bu ifade korkunç olaylarla ilgili olarak kullanılan bir deyimdir: “Çocukların saçlarının beyazlaştığı gün”. “Çocukların saçlarını ağartan gün” olarak ta tercüme edilebilir.
[5] Yeryüzünün çeşitli ülkelerine ticari maksatlı iş gezileri düzenleyecek.
[6] Kıtal; hem kişinin bireysel olarak kendisini kötülüklerden koruması, hem de savunma amaçlı olmak şartıyla saldırgana karşı çıkmasıdır.
[*] Kazâ: Bugün maalesef kazâ deyince Namazın kazaya bırakılması olarak algılanmış, bu yanlıştır. Bir trafik kazâsını düşünün, anında olup bitmiş bir olay olarak ele alınır. Namaz da tam vaktinde kılınan/kazâ edilen/yerine getirilmesi gereken Allah’ın bir emridir. Biz böyle anlıyoruz. (En doğrusunu Allah bilir).
Allah Rasûlü ile birlikte yaşayıp ÖRNEK BİR TOPLUM olan toplum nasıl oluştu?!
Ayetleri Hayatlarına Birazdan Anlatacağımız Şekilde Uygulayarak Meydana Geldi: YÜCE RABBİMİZİN KALEM SURESİ’NDEN KENDİMİZ İÇİN HANGİ HÜKÜMLERİ (KARARLARI) ÇIKARIP ALARAK; EMİR, YASAK, TAVSİYE VE BİLGİ NOKTASINDA KENDİ İYİLİĞİMİZ İÇİN HAYATIMIZA UYGULAMAMIZ GEREKTİĞİNİ HEP BİRLİKTE ÖĞRENECEĞİZ İNŞAALLAH.
BAKARA SURESİ’nden;
Allah’ın adıyla;
«121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler var ya;
ancak onlar onu gereği gibi/(Allah’ın öğrettiği şekilde) okurlar.»
O’NUN ÖĞRETTİĞİ VE GEREĞİ GİBİ OKUMAK NE DEMEK, MÜZZEMMİL SURESİNDE ANLATILAN SİSTEM ÜZERE OKUMAK ANLAMINDA ELE ALINMALIDIR: BEN MÜZZEMMİL’İ KİTABIN ÖNSÖZÜ OLARAK ALGILIYORUM. (Burada bir Kitap yazan bir insanı örnek ver, neden ÖNSÖZ yazar; “Kitabımı bu anlattıklarıma, söylediklerime dikkat ederek okursanız daha iyi anlarsınız” demek istemektedir.
Her Ayeti okuduğunuzda BU ŞEKİLDE SORGULAYINIZ:
1) Bu Ayetteki EMİR ya da EMİRLER nelerdir?
2) Bu Ayette NEHİY/YASAK ya da YASAKLAR nelerdir?
3) Bu Ayette TAVSİYE ya da TAVSİYELER nelerdir?
4) Bu Ayette BİLİNMESİ GEREKENLER nelerdir?
MÜZZEMMİL SURESİNDEN İSTİNBAT EDİLEN (ÇIKARILAN) HÜKÜMLER
A- EMİRLER
1- Gecenin bir kısmında kalkarak, Kur’an kelimelerinin manasını tek tek düşünerek, ağır ağır okuyarak, gece namazı kıl. [2. ayet]
2- Gündüz işlerinle meşgul ol. [7. ayet]
3- Her türlü benliğini saran ihtiraslardan uzaklaşarak, Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak için meşru işler yap. Rabbinin azametini, emir ve nehiylerini konuş. [8. ayet]
4- Gelecekten kaygıya kapılma. Allah’tan gelecek önerilere (açık ol) uy! Allah’tan gelmiş ve gelecek (Kur’an tamam olmamıştı o zaman) önerilere uy. Böylece; Vekil yaptığın zatın (Allah’ın), senin hakkında yanlış kararlar alarak seni zarara uğratacağını sanma! [9. ayet, 3. cümle].
5- İnsanlara ayetleri anlatırken sana gösterecekleri tavra katlan. Onlardan kavga, gürültü, münakaşa etmeden güzellikle ayrıl. [10. ayet]
6- Tebliği yalanlayanlara ne olacağını Allah’a bırak. [11. ayet, 1. cümle]
7- Tebliği kabul etmeyenler konusunda acele etme. [11. ayet, 2 cümle]
8- Her gece kalktığında sıhhat durumuna göre Kur’an’ı okurken, tefekkür ederken zorlandığında bırak. Gücüne göre kolay geldiği kadar oku. [20. ayet, 7. cümle]
9- Normal hastalıkta, ticaret yaptığınızda, savaştığınızda yine Kur’an okumayı ihmal etmeyin. Ne miktar? Kolayınıza geldiği miktar ve her gece. [20. ayetten]
10- Namazı kılınız. Nasıl kılacaksınız? Peygamberimizin yaptığı-kıldığı gibi. (Bugün için, Sahih Sünnet’inde tarif edildiği üzere. Ve Kabe’yi, Medine’yi esas alarak! Hacca gidip gelenlere sor, nasıl namaz kılıyorlar! Sen de onlar gibi kıl! Çünkü orada Peygamberimizden bugüne kadar Namazın şekli hiç değişmemiştir.)
11- Zekatı veriniz.
12- Gönül hoşluğu ile borç veriniz Allah’a. Bu emri anlamak için Fıkıh Usulüne ihtiyaç var. Yani anlayış usulüne. Bu emri nasıl anlayacağız. Biliyoruz ki Allah, Samed’dir. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Eğer Allah’ın borca ihtiyacı var şeklinde düşünürsek, İHLAS Suresine aykırı düşer. Peki nasıl anlayacağız? Bütün ayetleri ziyaret ederiz. Siyeri ziyaret ederiz, tefsirleri ziyaret ederiz. Ve bütün bunlardan bir kural buluruz. Artık bundan sonra buna benzer ayetleri bu kurala göre anlayacağız demektir.
Hemen burada birkaç kaide ve kural hakkında kısa bilgi verelim:
KAİDE 1- Bir surenin kelimeleri kendi içinde dengelenmiştir. Birbirine paralel anlaşılır, birbirine zıt anlaşılmaz.
KAİDE 2- Örnek: Alak 19’u düşün. Bu ayetin kelimeleri evvel gelen 18 ayete paralel anlaşılacak, bundan sonra gelen (bir kavle göre 6236, başka bir kavle göre ise 6666) ayete aykırı anlaşılmayacak.
Kural 1: Parantezler kelime manası değildir. Kaide 1, 2 ve Arapça öğrenme metodumuzun uygulamasından doğan tefsirlerdir (açıklamalardır).
Kural 2: Türkçe “ve” harfi, Arapça’da da “ve” orijinal bağlacı ile aynı mana-dadır. Arapça’da “Ev” ise, “Veya”, “Kella” ise Lügat olarak “Hayır” manasına gelir. Bu hayır, iyi işler manasındaki “hayr” değildir. İlgili işin olumsuzluğunu belirtir.
Kural 3: Maksat balık tutup vermek değil, insanlara nasıl balık tutulacağını öğretmek olmalıdır.
Kural 4: Her Türkçe kelimenin Arapçası, Türkçe kelime veya deyimin (kelime grubunun) başlangıç noktasından başlar.
İşte tam burada yukarıda, 12. maddede geçen; bütün ayetleri ziyaret ettik, siyeri ziyaret ettik, tefsirleri ziyaret ettik ve bütün bunlardan bir kural buluruz, demiştik ya, kural şudur:
Kural 5: Kur’an’da; “Allah’a borç veriniz” şeklinde geçen bütün ibareler şu demektir: “Bütün insanların zararlarını önleyecek, yararlarını sağlayacak yatırımlara masraf ediniz.” Bir yol yapar, bir su getirirseniz; bu yoldan kafir geçemez, kafir bu sudan içemez şeklinde bir yasak koyamazsınız. Bu yatırımlarınız boşa mı gidecek? Hayır! Mükafatını Allah verecektir. Bu hayırlı/yararlı (ameli) işi yapan kişi Müslüman ise, cennetteki dereceleri değişecek; kafir ise, cehennemdeki değişik azap tabakalarına konulacaktır. Azabın en hafifi yine azaptır. Yoksula verilen zekat ise farklıdır. Bu yoksulların hakkıdır. Bunun karşılığı ise yine verilecektir. İnsanlar Allah’a borç vermiş olsalar, yeryüzünde iş sahaları çoğalacak, yoksulluk asgariye çekilecektir. Bugün işadamlarımızın faydalı yatırımları bu türdendir. Keşke çoğunluğu müslüman olsalardı; hem Dünya’da, hem Ahiret’te mutlu olurlardı.
Ayrıca, Allah’a verilen borçlar (bütün insanların zararlarını önleyen, faydalarını sağlayan işlere yatırılırsa bütün insanlığın barışına hizmet edecek -insanların paralarının lüzumsuz eğlence mahallerine değil- gerekli yatırımlara kaymasını sağlayacaktır. Yeter ki insanlara Allah’ı, Kur’an’ın bildirdiği gibi bildirmeye çalışalım. İnsanlar Rablerinin kitabını (emir ve nehiylerini) okuyarak, gereklerine can-ı gönülden uyabilme özgürlüğüne sahiptirler.
13- Allah’tan mağfiret, bağışlanma, af edilme dileyiniz. Geçmişiniz ne olursa olsun TÖVBE ederek Kur’an’ı, manasını öğrenmeye çalışınız. [20. ayet, 18 cümle]. Yine bir kaideyi burada kullanalım. (KAİDE: 1) Burada “Mağfiret dileyiniz” sözünü nasıl anlayacağız. Kaideye göre, önceki ayetlere paralel anlayacaktık. Önceden, Allah’ın kınadığı, nehyettiği davranışlara bir göz atınız. Bu davranışları şayet yapıyorsanız, TÖVBE EDİNİZ. Yapmıyorsanız yine tövbe ediniz.
Bu nehiyleri ileride yapmayacağınız malum değildir. Bu nehiyleri tek tek sıralayarak tövbe ediniz ki, ileride yapmamanıza kolaylık sağlansın. Uyarı olsun! Eğer kaideyi kullanmazsak “Allah’tan mağfiret dileyiniz” der geçeriz. Bu geçiş ise bizim “fıkıhsız – anlayışsız” biri olduğumuzu gösterir. Sadece bu kadar değil, sureler ilerledikçe bu kaideler de verilmeye çalışılacaktır.
Yanlış anlayışları önlemek için bir kural yazalım:
Kural 6: Kural 5’i tatbik ederken bu kuralın uzanamadığı bir boşluk var. Bazıları, Allah’a borç vermenin mümkün olmadığını bildikleri için; bakınız, demek ki Allah: “İnsanlar” demektir, şeklinde sapıkça yalnış bir anlayışa gitmişlerdir. Bunu önlemek için bir kural gereklidir.
Hiçbir şey (insan, dağ, taş, kainat) Allah değildir ve Allah’tan bir parça da değildir. Aynadaki yansıma değildir. Allah, insan vs. hiçbir surette değildir. Allah, insanı kendi suretinde yaratmamıştır. Böyle diyenler apaçık iftirada bulunuyorlar. Allah aklımıza gelen şey değildir.
O halde Allah, Adem’i kendi suretinde yaratmamıştır. Adem Peygamberi Allah, insan olarak en güzel biçimde yaratmıştır. Allah, önce ruhları yarattı. Sonra balçıktan Adem’e suret verdi. Ve sonra Allah; Adem için yarattığı ruhu/Adem için yaratılan ruhu Adem’in bedenine üfledi. Allah’ın emirlerinden bir emir olan ruh ile Adem canlandı. Ayağa kalktı!.. Allah’a ruh denilemez. Allah ruhtan münezzehtir. “Allah’ın ruhu vardır, Adem’e geçmiştir, insana geçmiştir” iddiası küfürdür. Allah hiçbir yaratığa benzemez.
Yüce Allah’ın, Peygamberimize sav. öğrettiği metod takip edilirse kimse Kur’an’ı birbirine zıt anlamaz. Anlayış farkı ise aynı paralel düzlemde olduğu için rahmettir. Böylece “ben müslümanlardanım” diyenler aynı paralel fikirlere yükseleceklerdir.
Ve Yüce Allah, Kur’an’ı aşama aşama, tatbik edile edile 22 küsur (23) yılda Resulüne öğretmiştir. İnsanlar ise acele ediyor, lakin 22 yılların defalarca geçtiğinin farkına varmıyor. Az öğrenelim, tam öğrenelim, sonra diğer sureye geçelim. Dr. Osman Keskioğlu Diy.Vakfı Yy. “Nüzulünden Günümüze Kur’an-ı Kerim Bilgileri” kitabı, sh: 78, paragraf 4’e bkz.: “Onlar, Peygamberden sav. on ayet öğrendiler mi; onlarda ne var ne yok, hepsini öğrenme-den, ilim ve amel meselelerini anlamadan, diğer ona geçmezlermiş”.
Paragraf 6’da ise: “İşte Kur’an bu şekilde ezberlenince maksad hasıl olur. Yoksa manasını düşünmeden okumakla maksad hasıl olmaz. Asıl hüner manasını düşünerek, anlayarak tedebbürle okumaktır.”
Amel demek ise davranış, hareket demektir. Yani Allah’ın emirlerini yapmak, nehiylerini terketmektir. İlim ise “BİLİNMESİ GEREKENLERİ” bütün emir, nehiy, tavsiyeleri bilmektir. İhlas ise, bütün bunları yaparken, yalnız Allah’ın hoşnutluğunu gözeterek yapmaktır.
İhlasa, amele, ilme; ilme, amele, ihlasa hangi yol ile gidilir. Peygamberimiz sav. Kur’an’ı nasıl öğrendi öğretti, tatbik etti ise adım adım izleyerek gidilir. Başka yoldan asla gidilemez. İşte Sünnet’e uymak budur!
B- NEHİYLER:
1- Allah’tan başka hüküm koyucu, itaat edilecek ilah tanımış isen eğer, bu tutumunu terket. Yeryüzünde hiçbir insana, cinne, meleğe, Peygambere itaat edilmez. Ancak Allah’ın emirlerine itaat edilir. Peygambere uyun talimatı da Allah’ın emirlerinden bir emirdir. Devlet başkanının Allah’ın emirleri parelelinde verdiği emirlere uyun, emri ise yine Allah’ın emir-lerinden bir emirdir. ALLAH KENDİSİNDEN BAŞKA İTAAT EDİLECEK bir güç tanımaz. Allah mütekebbirdir. Kibriya ve azamet sahibidir. Allah’ın emir ve nehiylerini Kur’an’dan öğrenmeyenlerin vay haline! Halbuki bunu öğrenmek çok kolaydır.
2- Kur’an’ı reddedenlerle münakaşaya girme. [11. ayet] Manası konusunda zıtlıklar sergileyenleri de Allah’a havale ederek, güzelce ayrıl.
3- İnsanlar kabul etmiyorlar diye üzülme. Acele etme. [11. ayet, 2 cümle]
4- Allah’ın ayetlerini reddetme. Küfretme. [17. ayet, 1. cümle]
Zikrin içinde Allah’ın EMİRLERİ, ALLAH’IN NEHİYLERİ, TAVSİYELERİ VE ALLAH’IN BİLMEMİZİ İSTEDİĞİ BİLGİLER VARDIR.
Ve Zikir bundan başka da bir şey değildir. Kur’an ne fal bakma kitabı, ne mızraklara takma kitabı, ne ölmüşlerin işiteceği bir Kitap’tır. Biri öldüğü zaman, bu hadiseden ibret alarak, bunu fırsat bilip dirilere okunur. Diriler bunu dinler ve ölmeden evvel uyanmaya çalışırlar. Ve Kur’an, Zikir olup ayrıca Zikirden başka bir şey de değildir. Nasıl bir Zikir? Alemler için Evrensel bir Zikir!.. Ey insanlar, Kur’an’a dönün!..
5- Ben Allah’tan af dilemem deme! Tövbeye ihtiyacım yok deme! [20. ayet, 18 cümle].
C- TAVSİYELER
1- Her gece kalkarak Kur’an okumak gücünün sınırlarını zorluyorsa, bunu bir tavsiye olarak zinde olduğun günlerde yap. [20. ayetten]
D- BİLİNMESİ GEREKENLER
1- Eskiden elektriğin olmadığı bölgelerde yatsıdan sonra yatılır ve güneş doğmadan evvel kalkılırdı. Gece terimi ile yatma ve kalkma noktası arasındaki zaman anlaşılmalıdır. Ayetlerdeki gece kalkış zamanlamalarını buna göre değerlendirmek lazımdır. [2. ayet]
2- Yatsıdan sonra yatılır ve daha sonra yeterli bir miktar uyuyarak kalkıldığında insan algılarına en müsait ortamı bulmak mümkündür. [6. ayet] Bu alışkanlık olursa öğle vaktinden sonra az bir miktar uyumak sünnettir.
3- Allah, batının (Avrupa, Amerika vs.) doğunun (Asya vs.) Rabbidir. Araplar, Bizans ve İran imparatorluklarının haşmeti karşısında eziliyorlardı. Bu ayet onlara moral takviyesi olmuştur. Burada Rabb sahip, yiyecekleri yaratan, hammaddeleri veren, insanları çeşitli sebeblerle büyüten, vb. manalarda kullanılır. İlgili imparatorlukların geldikleri nokta Allah’ın yarattıkları ile ilgilidir. O halde asıl olarak Doğu ve Batı’yı düşünürken Rablerine ne kadar itaat edip, etmedikleri ile ölçmek gereklidir. Yoksa bizi, başkaları ile kıyaslamak doğru değildir. Çünkü davet şahsımızı takdir etmeleri için değil, Rablerine itaat etmeleri için olmalıdır. O halde biz de, doğu da, batı da Rabbimize itaat etmeliyiz. İnsanlık yüzlerce, binlerce değişik istikametlerdeki yöneticilerin hangisinin dediğini yapacak? Bir işçi düşünelim karın tokluğuna birden fazla patronun dediklerini yapmak için habire koşturuyor. Bu mu iyi? Yoksa bir tek patronun dediklerini yapsa daha mı iyi? Patronların istekleri bitmiyor. Ve işçi ne yapsın? Zamanla değişik patronların işçileri ile, diğer patron safına geçen işçiler arasında savaş çıkıyor. Görüldüğü gibi Dünya barışının esas yolu budur. Bütün Dünyanın bir tek adil patrona işçi olmasıdır. Böyle bir patronu, diğer patronlar kabul etmez hiçbir zaman. Ne olacak? Savaş kaçınılmazdır. Barışı yürütmenin yolu patronluk kavgalarına son vererek bütün insanların Allah’ın işçileri olmasını sağlamaktır. Peki hangi Allah’ın? Muhyiddin İbn-i Arabi’nin, Rogar Graudy’nin, Buda’nın, Tevrat’ın, İncil’in tarif ettiği Allah’ın mı? Yoksa Kur’an-ı Kerim’in tarif ettiği Allah’ın mı? Mesele geliyor, Allah’ın gereği gibi bilinmesinde düğümleniyor.
Bir zihinde; Allah insana benzer şeklinde, bir şirk varsa; bakınız ne gibi davranışlara yol açıyor. Zamanla bir aşşağılık kişi, zulüm yaptığında deniliyor ki, o zaten Allah’ın benzeri dokunmayın. Böyle düşünceler ile git gide; ne Allah’ın emirleri, ne de Allah’ın nehiyleri kalıyor. Böylece bir tek şirk; zamanla İslami yaşayıştan eser bırakmıyor, hem de İslami yaşayış adına. Ne büyük trajedi.
Allah doğunun ve batının Rabbidir. Bizim görevimiz Allah’ı gereği gibi Kur’an’dan öğrenmek ve bütüncül bir İTİKADİ SİSTEM olarak insanlara sunmaktır. Cehaletin aşağı çekilmesinin en önemli aşaması budur.
İnsanlar Allah”a nasıl inanıyor. Nasıl inandığını sorunuz? Bırakınız konuşsun. Böylece 8. ayette Rabbinin ismini zikret emri gereğince, kişiye Allah’ı gereği gibi zikrediniz, anlatınız, öğretiniz!.. Umulur ki, Allah’a gereği gibi inansın. Bundan sonra o kişi Rabbinin yoluna (Kur’an’a) yürüyecektir. Rabbini gereği gibi bilen kendisinin ne olduğunu bilebilecektir. Dünya fabrikasında Allah’ın işçileri gibiyiz. Ya fabrikaya zarar verir, ihanet ederiz ya da dürüst çalışırız, ya da çelişkiler sergileriz. Allah Rabbimizdir. Ve Allah aklımıza gelen şey değildir. Muhalefet’un-li’l-Havadis’tir (yani hiçbir yaratılmışa benzememesidir).
4- İlah ne demektir. Kur’an bütünlüğüne bakınız. İlah nedir? Yüce yaratıcıya sorunuz? Ayrıca, Değerli Alim Mevdudi’nin Türkçemize kazandırılan “Kur’an’a Göre Dört Terim” adlı eserini temin ediniz, orada Kur’an ayetleri doğrultusunda bu kavram izah edilmiştir.
5- Cehennem nedir? Yakıcı ateşten, boyunduruktan bahsedilmiştir. Gırtlağı tıkayan yiyeceklerden, elim bir işkenceden bahsedilmiştir. [12. ve 13. ayetler]. Bundan sonra eğer küfrederseniz nasıl korunacaksınız buyurulmuştur. Küfretmek bu gerçeklerin üzerini örtmek, görmemezlikten gelmek, “olmaz böyle şeyler” demektir. Şirkin ve küfrün konuları değişiktir, neticesi aynıdır. Her ikisinin sonu da yakıcı ateş, boyunduruk, gırtlağı tıkayan yiyecekler, elim azablardır.
Yüce Allah’ın Müzzemmil 16’da Resule isyan ettiğini bildirdiği ve aynı zamanda mahvettik dediği, Firavnu Cennetlik yapar İbnü’l-Arabi. Böylece İbn’ül-Arabi nereye gitmektedir. Firavna Cennetliktir diye yazan adam imansızdır. Aynı şekilde bu kişiye “İbnü’l-Arabi’ye gayb bildirilmiştir” diyerek, Cin Suresi 26-27. ayetlerini inkar etmeye devam edenler de!.. Lakin İbn’ül-Arabi’nin dinle ilgili yazıları da var. İşte böyle insanlara BEL’AM (Tağut’un / İblis’in / Şeytanın din adamlarından) denilmektedir. Umulur ki, ölmezden evvel tövbe etmiş olsunlar. Tövbe etmiş olsa da yazdığı 500 civarındaki risale ne olacak? Bu kitapçıklardaki şirk ve küfürleri ne olacak, hiç olmazsa bir vasiyet yazıp “Yakın bütün yazdıklarımı” demesi gerekmez miydi?
Ağzımızdan çıkan sözler bizi ateşe sokar mı? FesübhanAllah! İnsanın başına ne gelirse dilinden gelir. Bunu unutmayınız. Yazılanlar ise dil üzeri dildir. Dil sürçer, özür diler-siniz, yazılarınızı ise ancak ikinci bir yazı ile tekzib etmeden sorumluluktan kurtulamazsınız.
Ey insanlar! Kur’an’ı inceleyiniz. İniş Sırasına göre inceleyiniz. Din adına da başkaca bir kitabı sakın esas kabul etmeyiniz. Böylece yakıcı ateş, boyunduruk, kan, irin yemekten, elim bir işkenceye sonsuz olarak atılmaktan kurtulma ihtimaliniz doğabilir. Ölmeden evvel uyanınız. Allah’a inanmak, gereği gibi inanmak, ancak Allah’ın kitabını incelemekle olur. Allah’ın kitabı Allah’a iman etmeyi sağlamaktan aciz mi ki? Allah’a inansın diye başka kitapları takdim edelim? Biz de insanız. Biz de yazdık. Lakin demedik ki, Kur’an’ı anla-yamazsınız. Sizler okuyun, karar verin. Yeter ki Kur’an’ı okuyun. Okumazsanız işte karşılaşacağınız manzara: Yakıcı ateş, boyunduruk, boğazı tıkayan ve tırmalayan yiyecekler, elim bir işkence!.. Hem de sonsuza dek!..
6- Bir gün bütün Dünya sarsılacak ve bütün insanlar ölecektir. [14. ayet]
7- Resul, Allah tarafından seçilir ve insanlara Allah’ın bildirdiklerini olduğu gibi aktaran demektir. Son Resul ölmüş, Risalet son bulmuştur. Artık kıyamete kadar Resul gelmeyecektir. Cin Suresi 26-27’de gaybın (geçmişin görünmeyen bilgisi, gelecekteki kesin olaylar) sadece Allah tarafından seçtiği, razı olduğu Resullere bildirildiği, bildirilmiştir. Risalet son bulduğu için, Hz. Muhammed sav.’den sonra kimse Resul olamayacağı için gayb kıyamete kadar kimseye bildirilmeyecektir. Allah sözünden dönmez. Resuller insanlara Allah’ın bildirdiklerini anlatmışlar ve insanlar üzerinde şahitlik görevini sürdürmüşlerdir. [15. ayet]
8- Firavun Resul’e (Hz. Musa’ya) isyan etmiştir. Hz. Musa’nın tebliğ ettiklerini reddederek kafir olmuştur. Çok zulüm yapmıştır. İsrail kavminin erkek çocuklarını katledip kız çocuklarını alıkoymuştur. Hz. Musa as. ve kavmini katletmek için peşlerine askerleriyle takılmış ve yolda Allah tarafından vahim bir olayla (boğulma ile) yokedilmiştir. [16. ayet] Ve sonsuza kadar cehennemliktir. 9- Kıyamet günü gelip çattığı zaman, öylesine korkutucu bir hal alır ki dünya ve içindekiler; çocuklar korkudan ak saçlı ihtiyarlara dönerler. [18. ayet]
10- Kur’an’da geçmiş zaman fiili ile kullanılan bilgilerde “O işi olmuş bilin, tamamdır” manası çıkar. Günlük hayatta birine ilerisi için söz verdiğimizde: “Tamam mı” diye sorarız. Cevaben: “Tamam, o iş oldu bil” deriz. Bu demektir ki o işi kesin yapacağım, endişe etme, Allah’tan bir ölüm vs. gelmez ise demektir. Sözü veren Allah olunca engel söz konusu olmadığı için o sözler tamamdır, yerine gelecektir, demektir.
Zaman mefhumu insanlar için vardır, Allah için bütün yıllar bir andır. Zamandan münezzehtir. Allah’ın evveli/öncesi ve sonu/ahiri yoktur. Allah insanı belli bir zaman önce yaratmıştır ve yaratık olarak ebediyete kadar yaşatacağına söz vermiştir. Yaşatacak olan kimdir? Allah! O halde insanın, Allah’ın parçası, benzeri, sureti, sıfatları ile benzerlik arzetmesi mümkün değildir. İnsan sadece Allah’ın yarattığı bir kuldur!
Allah’ın ebediliği kimseye muhtaç olmadandır. İnsanın ebedi yaşaması ise Allah’a muhtaç olarak Allah tarafından yaşatılmasıdır. Hiçbir benzerlik var mı? Ve Allah takdir ederek böyle (MAKRO PLAN) yazmıştır. Bazılarına mantıksız gelse de, bizlere mantıklı gelmektedir. Ve Rabbimize güveniyoruz. Rabbimiz sözünden dönmez. Küfredersen, şirk düşünürsen yandın! Sonsuz azap var. Bu tehdit insanın aklını başına getirmeye kafidir. Belamlar aradan çekilsin.
Sapanlar ve liderleri de aynı sonuca katlanacaklardır. Ne aldan, ne de aldat!
11- Kıyamet kopacak ve Allah’ın sözü yerine gelecektir. O iş tamam. [18. ayet]
12- Bir sevdiğiniz mektup gönderse ne yaparsınız. Mektup yabancı dil ile yazılmışsa ne yaparsınız? Anlamasam da olur, der misiniz? Çeviri yaptırarak anlamaya çalışırsınız. Allah’ın gönderdiği tezkireye bir mektup kadar değer vermeyenler, Allah’ı sevdiklerini iddia edebilirler mi? [19. ayetten] İhlas nedir? Gerçekten Allah’ı seviyorsak, gerçekten korkuyorsak bu tezkireye sahip çıkalım, okuyalım, anlayalım, yaşayalım. Kim içtenlikle isterse kesinlikle bu işi yapacak bir imkan önüne çıkacaktır. Bir yol edinecektir. Yol terimi METOD terimi ile bağıntılıdır. Bize düşen Peygamberimizin tezkireyi okuma, anlatma, öğretme, örnek olma yolunu izlemektir.
13- Yirminci ayet Medine’de gelmiştir. Lakin üçüncü inen surenin sonuna Hz. Cebrail’in talimatı ile eklenmiştir. Biz Mekke ve Medine Döneminden sorumluyuz demiyoruz. Halbuki biz Kur’an’ın tamamından sorumluyuz. Sadece Peygamberimizin ve Sahabesinin anlayışını yakalamak için ayetlerin değil, surelerin iniş sırasını takip ediyoruz. Bkz. Prof. İsmail Cerrahoğlu, TEFSİR USULÜ, Sh. 86-87. Nüzul sırasına göre tertip olunmuş: Hz. Osman, Hz. Ali ve İbn Abbas Mushaflarındaki Surelerin listesi yayınlanmıştır. Bunlar orijinal mushaftır.
Birbirlerinin aynı orijinal kelimelerini ihtiva ederler. Bir iki sıra farkı ile sureler dizilmiştir. Sure içindeki ayetlerin dizilişi ise Cebrail’in as. talimatı ile Peygamberimiz sav. Tarafından tertip edilmiştir. O halde hiç kimse Müzzemmil 20. ayet Medine’de inmiştir diye üçüncü inen sureden koparamaz. Nüzul sırası derken bu konu iyi anlaşılmalıdır. Ayetlerin değil, Surelerin sırasını kasdetmekteyiz. Böyle bir mushaf yazmak haram olsaydı, Hz. Osman’ın bu işi yapacağına inanmıyoruz. Ve diğerlerinin de.
Yine Muhterem Ashabın, Fatiha ve uzun surelerden kısa surelere doğru tertip ettikleri, şu an yaygın olan mushaf vardır. Bu mushaf ile söz konusu mushaflar arasında bir tek kelime fazlası veya eksiği yoktur.
Gece Namazı; Müzzemmil 2-6. ayetlerde EMİR iken, Müzzemmil 20. ayette TAVSİYE olarak kolaylaştırılmıştır. İşte Nasih Mensuh denilen olayın örneği budur! Bu emrin tavsiye olması emre aykırı değil, paraleldir. Kur’an’da aykırılık asla olmaz! Allah sözünden dönmez. Ak dediğine kara demez! Ve insanlara bir daha Resul gelmeyeceği için İslam’ı yaşamak kolaylaştırılmıştır. Ve kesin sınırlar belli olmuş, din tamamlanmıştır. Artma veya eksiltmeyi reddeder. Bazılarının erdim diyerek kendilerini emir ve nehiylerden muaf görmeleri ise, kendilerini aldatmaktan başka bir şey değildir.
14- 20. ayet, cümle 7’de Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyunuz, derken sureler arasında ayırım yapmak değildir. İnsanın okuma direncine kolay gelecek kadar demektir. Ve her gece okunması, anlaşılması tavsiye edilir.
15. (20. ayet, 8., 9., 10., 11. ve 12. cümle) mikro bir medeniyetin kurumlarına işaret edilmektedir. Sağlık, Ticaret, Güvenlik, Eğitim Kurumları. Ve ileride başka kurumlar gelecektir. Savaşı başlatan taraf Kur’an okuyanlar, anlatanlar olmadı! Savaşı başlatan taraflar küfredenler, müşrikler oldu. Ve insanlar nefs-i müdafaa, hattı müdafaa hakkına sahiptirler. İnsanlar kafir, müşrik olduğu için katledilmez! Genel Hukuk kapsamı içinde, fiili savaş söz konusu olduğunda; kimin ne olduğu önemini kaybeder. Bugün konuşulan topyekün savaş, psikolojik savaş, kültürel savaş terimlerinin bu ayetteki Kıtal terimi ile alakası yoktur. Kıtal fiili, silahların işlediği çarpışma demektir. Kıtal Genel Hukuka bağlıdır. Karşı tarafın hukukuna riayet etmeden katledenler, katil işlemine maruz kalırlar. Bu ise hukuki bir ihtisas konusudur. Ayetlerdeki Kıtal terimlerini görerek, kıtal etmeye çalışanlar iyi düşünmelidir. Kamuoyu önünde açıkça yargılanmadan, Mahkemesi olmadan, birtakım insanların İslam adına ölüm fetvaları vermeleri batıldır! Geçersizdir, İslam’ı bağlamaz! Medine’de öldürülen Şair üç defa mahkemede yargılanmıştır. Suçu, Devlet Başkanının hanımına (o….u) diyecek kadar iğrenç bir iftirayı yaymaktır. Üç defa özür dilemiş, yapmayacağına dair söz vermiş, lakin yine yaymaya devam ederek Devlet Başkanının şahsında devleti yıkmaya, parçalamaya teşebbüs etmiştir. Ve bu gün gazetede bunu birisi yapsa, Cumhurbaşkanının eşi için böyle iftiralar atarak kamuoyunu infiale sürüklese düşününüz ne olur!.. Olay böyle iken; Siyer bilmeyen, tahrifçi zihniyetler batıl kararlar alabilmektedir. Demek ki, bu ayetteki ‘KITAL’ terimini cımbızla çekip alıp, Allah yolunda savaş zannederek; cinayetlere alet olunmamalıdır. Mahkeme, Yargı, Suç, Suçu İsbat, Müdafaa, Hukuk Mahkemeleri Usulleri, Fıkıh Usulü doğrultusunda izah edilmiştir. (Medeni Sureler’e EK BÖLÜMLER olarak 6. Aşama’dan 20. Aşama kadar olan geniş açıklamalarda, özellikle; 14. Aşama’da HÜKÜMLER ile ilgili aşamada bunlar daha detaylı izah edilecektir.) İnşaallah ileriki programlarda YAŞAYAN SÜNNET Adlı Kitabımızdan BU BÖLÜMLERE değinilecektir.
16- Oturduğun yerde dua edip “Allahım bana rızk ver” demek Allah’ın emrine aykırıdır. Müzzemmil 20. ayet, 9. ve 10. cümle’de; yeryüzünde rızk aramak için dolaşmak terimi kullanılıyor. Bu bütün iktisadi çalışmalara işaret eder. İthalat, İhracat, Ticaret, Ziraat vs. Ekonominin kurallarına uyduktan sonra, dua etmek lazımdır. Planlama, Üretim, Dağıtım, Tüketim; Temel Ekonomik kurallardır.
17- 20. ayet, 13. cümle; Namazı nasıl kılacağız? Peygamberimiz nasıl kıldı ise öyle kılacağız. Namaz ibadeti Peygamberimizden önce de var olan ve bütün Nebilerin hayatlarında olan bir ibadetti. Atası İbrahim as.’ın İslâm Dini ile ilgili uygulamaları Peygamberimize kadar uygulanagelmiştir, en azından bir kısım insanlar tarafından diyebiliriz.
18- Allah’ın emirlerini yapmak, nehiylerini terketmek yine insan içindir. Allah’ın ihtiyacı hiçbir şeye yoktur. Müzzemmil 20. ayet, 16. cümle. Emirleri yapıp nehiyleri terk edenler bilmeliler ki, kendi menfaatlerine sonuçlara yol açacaktır. Bu dünyada da, ahirette de! Lakin bu emirlere katlanmak gerekir. Her zorluktan sonra işler insana kolay gelir.
19- 20. ayet, 17. cümle. Ecri daha büyük nasıl bulacağız. Yaşadığımız hayatta iş sahaları açarak yoksulluğu aşağı indirmeye çalışırsak, böylece bütün insanlık beden ihtiyaçlarını karşılar. Bunun faydalı sonuçlarını biz de görürüz. Ayrıca ölümden sonraki hayatta bize verilecek mallar, eşler, bahçelerin dünyada yaptıklarımız ile kıyası mümkün değil. Böylece daha büyük olarak karşılığını bulacağız. Yeter ki, şirksiz iman edelim, küfretmeyelim, okuyalım, anlayalım, yazalım. Emirleri tatbik edip, yasakları terkedelim. Şirke düşmemek; küfürden kurtulmak, Kur’an’ı okumak, anlamak, yazmak ve yaşamakla olur…
Verdiğimiz kaynaklar bizce güvenilir kaynaklardır. Lütfen Arapça bilmeseniz de okuyunuz, düşününüz, anlayınız, yazınız, yaşayınız!..
20- 20. ayet, 18. cümle. Allah’tan mağfiret dileyiniz. Mağfiret dilemek nedir? Allah ¦afurdur, Rahimdir. Affedendir, şirk, küfür vs. içinde olmayıp, kendisine itaat edenleri kurtarandır. Ve Rabbimiz bizlerin mağfiret dilemesini emretmiştir. Bu emri yerine getirmek lazımdır.
İşte değerli arkadaşlarım;
Kur’an Arapçasını bilmenize gerek yok. Ben bu şekilde dediğimde lütfen yanlış anlamayın, bilmiyorsanız sorun yok; ancak eğer öğrenmek isterseniz buna kimse mani/engel olamaz ve elbette öğrenmenizde büyük faydalar vardır. İlgisi ve zamanı olanlar için hiçbir problem yoktur. Biz Arapça bilmeyen insanlarımıza, milletimizin bu evlâtlarına daha çok hitap ediyor olduğumuz için bu şekilde cümleler kuruyoruz.
SİZE BU ÜÇ SUREDEN YOLA ÇIKARAK 4 ÖNEMLİ TESPİTİ DETAYLANDIRARAK SUNDUM.
Kur’an Surelerini bu şekilde okumaya devam ediniz…
Size 3 SUREYİ örnek olarak sundum… Yıllarca bu çalışmaları EVLERDE yaptık…
Toplantılarda, Seminerlerde dile getirdik: BİZİM MEAL İŞTE BÖYLE HAZIRLANDI / OLUŞTURULDU…
Sizler de bu çalışmaları örnek alarak hem kendinizi, hem ailenizi v ehem de içinde yaşadığınız toplumunuzu bu şekilde uyarınız, güzelleştirme çabası içerisine giriniz.
Ömrünüzü stres, bunalım ve huzurluk içinde geçirmeyin. Arapça öğrenemedim vs. diye… Allah sizi Arapça lisanını öğrenmediniz diye hesaba çekmeyecek. Kur’an’ı anladığınız dilde okuyup ve bu şekilde hayatınıza alıp almadığınızdan sorguya çekileceksiniz. 114 KATLI BU KİTABI (BİNAYI), yavaş yavaş acele etmeden TAM 23 YIL SABIRLA ÇIKINIZ. Peygamber as. ve beraberindekiler için 23 yıl sürdü, belki sizin/bizim için 33 yıl alabilir Kur’an’ı anlayıp hayatımızda tamamlamamız. Ancak ölüm gelip çatıncaya kadar bu iman/anlayış ile mücadeleye devam etmeliyiz.
Saygılarımla,
SADIK TÜRKMEN
(Kur’an Meali Editörü
Araştırmacı Fâkih)
Site Açılışı 29 Ekim 2023