Veya senin, altından yapılmış bir evin olmalı. Ya da gökyüzüne çıkmalısın![1] Ve ona çıkmana da asla inanmayacağız, ta ki bize; kendisini okuyacağımız (elle tutulur hâlde) bir kitap indirmedikçe!” De ki: “Rabbimi yüceltir, tenzih ederim! Ben sadece elçi olan bir beşer[2] / insan değil miyim?”
______________________
[1] Bu konu çok önemli ve yüzyıllardır Müslümanları meşgul etmiş ve etmekte, dolayısıyla biraz derine inerek detay bilgi verelim.
GÖĞE YÜKSELTİLME GİBİ BİR MUCİZE/MUCİZEVİ OLAY DA YOK?!
İsrâ 90-93. ayetlerdeki mucize taleplerine verilen cevaba dikkat etmek ve Muhammed as.’ın bir beşer/insan olduğu vurgusunu iyi anlamak gerekmektedir. Zira İsrâ 59’da da Kur’an dışında kendisine bir mucize verilmediği Yüce Allah tarafından ifade edilmektedir. Özellikle müşriklerin Muhammed as.’dan: “Göğe çıkma”sını istemeleri yani resmen BİR MUCİZE göstermesini istiyorlar?! Aynı İsa as.’da olduğu gibi, işte kuşları Allah’ın izniyle diriltmesi gibi. Musa as.’ın asasının canlanması gibi?!
Şimdi burada yanlış olan tek bir şey var: O da müslümanım diyenlerin İsra 1. Ayeti MUHAMMED AS.’IN MUCİZESİ gibi göstermeleri, başka değil?!
Oysa burada mucizevi bir olay yoktur! Allah bir daha mucize göndermeyeceğini (İsra 59) söyleyecek sonra da İsra 1’e Mucize diyeceksiniz, olmaz böyle bir şey?! Çünkü daha önceki insanlık alemi Nebilere verilen tüm mucizeleri yalanlamışlar, ondan dolayı Muhammed as.’a mucize verilmemiştir. Lâkin mucize şeklinde gelen o kadar hadis (tabi iftiradan ibarettir) ve efsane vardır ki, haddi hesabı yoktur.
Sözün özü: Allah burada BİR BİLGİ vermektedir. Muhammed as.’da bu rüya aleminde yaşadığı olayı BİR MUCİZE olarak kendisi asla anlatmamıştır?! Allah’ın Kur’an’ında Ayetiyle anlattığı/bilgi verdiği OLAYDAN ibarettir, o kadar?! Biz Müslümanlar da o günün Müslümanları gibi Allah’ın ayetini işittiğimizde: İşittik ve itaat ettik Ey Rabbimiz, demekle mükellefiz.
Buradan yola çıkarak, vay efendim işte İsra 93’te Müşrikler göğe çıksan da ve hatta oradan okuyacağımız bir Kitap getirsen de sana inanacak değiliz, demişler diye Allah’ın ayetiyle bildirdiği/verdiği bilgiyi inkâr edecek değiliz. Deriz ki: Gerçek mahiyetini ancak Allah bilir.
Aslında bu şu anlama geliyor; yani bizim bulunduğumuz yerden göğe hemen şimdi çık, diyorlar?! Nebi as.’da: Ben bir beşerim, benim öyle bir özelliğim yok ki, sizin istediğinizi hemen anında yerine getireyim. Sizden bir farkın yok, Allah’tan bilgi almak/vahiy almak dışında diyor.
Göğe çıktığında gökten okuyacağımız bir Kitap getirsen de demeleri de sadece Nebi as.’ı sıkıştırmak içindir. Elleriyle dokunacakları bir Kitap olarak bir istekte bulunduklarını algıladığımızı düşünün, getirsen yine de inanıcılar değiliz diyorlar peşi sıra. Oysa Allah’ın Nebisi/Rasûlü kendilerine Allah’tan gelen vahyi/ayetleri okuyor, ona inanmayan elleriyle dokunacakları KİTAP getirse ne olacak, yine de inanmayız dedikten sonra?!
[2] Kur’an’da yer alan “Beşer” ve “İnsan” kavramları her ne kadar eş anlamlı gibi görünseler de ilgili ayetler incelendiğinde farklı bağlamlarda kullanıldıkları göze çarpar. Kavramlar arasındaki ortak nokta ise ikisinin de aynı varlığı ifade etmeleridir.
Rabbimiz, “kurumuş, yıllanıp kokuşmuş kara balçıktan” yarattığını ifade ettiği Adem için birbirini takip eden ayetlerde hem “insan” hem de “beşer” kavramlarını kullanıyor. Bu da Adem’in ve onun türünün yaratılış itibariyle bu iki vasfı taşıdığını gösterir. Bu vasıflar arasındaki farkın ne olduğunu da ilgili diğer ayetlerden öğreniyoruz.
a) Beşer
Kur’an, insan türüyle ilgili fizyolojik yapısı bağlamında bir şey söyleyeceği zaman “beşer” kavramını kullanmaktadır. Örneğin Yusuf’un (a.s) güzelliği karşısında ellerini kesen kadınlar onun bir “beşer” olamayacağını söylüyorlardı. (12/31) İnsanüstü bir varlık olduğuna gönderme yapıyorlardı da diyebiliriz.
Allah’ın elçileri de gönderildikleri toplumlarda “yeme-içme” gibi fizyolojik bazı özelliklerinden dolayı dışlanmışlardır. Zira toplumlar kendileri gibi etten kemikten bir beşer değil, bir melek talep ediyorlardı. İlgili bazı ayetler (23/33-34), (17/95-96).
Ölümlü bir varlık olarak yaratılmış olmamız da biyolojik yapımızla ilişkilidir. Rabbimiz bu gerçeği ifade ederken “beşer” kavramını kullanmaktadır (21/34).
b) İnsan
“İnsan” kavramının geçtiği ayetlerde insan türünün sosyal bir varlık olması özelliğinden bahsedilmektedir. Mesela, Rabbimiz insana öğrettiği şeylerden bahsederken bu kavramı kullanmaktadır (96/5), (55/3-4).
İnsanın özgür iradesiyle ortaya koyduğu davranışlarla ilgili de bu kavram kullanılır (103/2-3), (96/6-7).
Ayetlerde “sorumluluk ve imtihan” söz konusu olduğunda yine “insan” kavramı devreye girmektedir (33/72), (76/2).
İnsanın ahiretteki durumuyla ilgili ayetlerde de bu kavram kullanılır (79/34-35), (75/10), (89/23).
Sonuç olarak, ayetlerde “beşer” kavramı, insanın etten kemikten bir varlık olması bağlamında kullanılırken; “insan” kavramı irade ve sorumluluk sahibi sosyal bir varlık olması bağlamında karşımıza çıkmaktadır. Fakat başta ifade ettiğimiz gibi beşer de insan da farklı iki varlığın değil; aynı varlığın iki ayrı vasfıdır / özelliğidir.