Nisa 34

İYİ ADAMLAR / KİMSELER; kadınlarını koruyup kollamakla görevlidirler. Bu, Allah’ın her birine diğerinde olmayan farklı kabiliyet / özellik vermesi[1] ve erkeklerin mallarından (eşleri için) harcamaları[2] sebebiyledir. (Allah’a itaat edip korkan) kadınlar (ve erkekler), Allah’a içten itaat edip boyun eğen[*] ve Allah’ın korumasına karşılık[3] kimse görmezken (yalnızken) de[4] kendilerini (erkek ve kadın olarak her türlü fahşadan / fuhşiyattan) özenle koruyanlardır. Ayrılmasından[5] (sizden ayrılıp gitmesinden) korktuğunuz / endişe ettiğiniz kadınlarınıza gönül alıcı sözler söyleyin, yatakta onlarla aranıza mesafe koyun / onlara sokulmayın / yatakta onlardan uzaklaşın[6] ve onları rahat bırakın[7]. Sizi gönülden kabul ederlerse[8] onlara karşı başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah tek yüce olandır, tek büyük olandır.

______________________
[1] Bazı konularda erkekler, bazı konularda da kadınlar üstündür. Bu farktan dolayı biri diğerinin eksiğini tamamlar. Bu sebeple taraflardan biri diğerine özenmemelidir.

[2] Mehir sorumluluğu ve aileyi geçindirme sorumluluğu (Bakara 2/233Nisa 4/424Talak 65/6).

[*] Burada kadının erkeğine / kocasına itaat meselesi yoktur, kadın-erkek her ikisinin de Allah’a itaatleri söz konusudur. Her ikisi de gizlide namuslarını koruyanlardır, korumak durumundadırlar. Yalnızca kadına has bir mesele değildir. En doğrusunu Allah bilir. Aynı şeyi erkek te yapabilir, kadın kocasının kendisini terkedip gitmesinden (boşamak istemesinden) çekinip/korkup aynı önlemleri alabilir: Dolayısıyla o zaman da KADIN ayetteki SÜRECİ takip edecektir. Ayet erkek ve kadına hitabeder; “vadrıbûhunne” kelimesi ise dövme ile ilgili değil: Yatakları ayırma değil yatakta ayrılma, yani birbirlerine sokulmama ve hatta aralırnda bir düzelme olmazsa boşanmaya kadar varan bir süreçtir. Kelimelerin incelenmesi ve detay bilgiler aşağıdadır.

[3] Allah’ın kadını koruması, kadının zina ettiğini iddia eden kişinin 4 şahit getirme zorunluluğu (Nisa 4/15, Nur 24/4, 6, 13), evi geçindirme sorumluluğunun erkeğe ait olması, kadının evlilik ve boşanma hukukunun mehir ile maddi güvence altına alınmış olmasıdır (Bakara 2/229, Nisa 4/2021).

[4] “Kimse görmezken” anlamı verdiğimiz kelime (li’l-ğayb= للغيب)‘dır, (fî’l-ğayb = في الغيب) takdirindedir. Gayb, “beş duyuyla algılanamayan” şey için kullanılır. Görülmeyen, duyulmayan yani şahit olunmayan şey insanlar için gaybdır.  Kadınların zina suçunun sabit olması için dört şahit aranır (Nisa 4/15). Demek ki ayette “lil gayb” ifadesiyle, şahitlerin olmadığı durumdan bahsedilmektedir. Kötü kadınlar bunu fırsat bilip ahlaksızlık yapabilirler. Ama iyi kadınlar, Allah’a içten boyun eğdikleri için bunlardan uzak dururlar.

[5] “Ayrılma” anlamı verdiğimiz kelime (nüşûz =نُشُوزً)’dur. Kalkıp gideceği zaman kişinin oturduğu yerden hafifçe kalkması anlamındadır (el-Ayn). Bir ayet şöyledir: “Ey inanıp güvenenler! Size toplantılarda “Yer açın!” denince yer açın ki Allah da size yer açsın. “Nüşûz edin = Kalkın!” denince de kalkın ki Allah, içinizden inanıp güvenenler ile kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızın iç yüzünü bilir.” (Mücadele 58/11). Nüşuz kelimesi koca için kullanılınca “eşini terk etmesi yani boşaması” anlamına gelir. İlgili ayet şöyledir: “Bir kadın, kocasının nüşûzundan / ayrılmasından veya yüz çevirmesinden / terkedip gitmesinden korkarsa aralarında uzlaşmaları, ikisine de günah olmaz. Uzlaşmak iyidir. Nefisler doyumsuzluğa yatkın kılınmıştır. Eğer iyi davranır ve Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınırsanız bilin ki Allah, yaptığınız şeylerin iç yüzünü bilir.” (Nisa 4/128). Durum böyle olduğu için nüşuz kelimesi, bu ayette de zorunlu olarak “kadının eşini terk etmesi, boşanıp gitmesi” anlamında kullanılmış olacaktır.

[6] Erkeğin yatakta eşini yalnız bırakması, hem kadının kararını gözden geçirmesini sağlar hem de ayrılmak istediği kocadan hamile kalmasını engeller. Bu süre içinde erkek, eşini evden uzaklaştıramaz. Kadının evden ayrılmaması, sadece kadının değil, erkeğin boşamasında da uygulanan bir kuraldır (Talak 65/1).

[7] “Rahat bırakma” anlamı verdiğimiz (darb =ضرب) kelimesinin kök anlamı, bir şeyi bir şeyin üstüne vurma veya sabitlemedir (Müfredat). Hemen hemen her iş için kullanılan bu fiilin anlamı, vurulan veya sabitlenen şeye göre değişir (el-Ayn). Burada kelimeye, erkeğin yatağı terk etmesinden sonra eşini boşanma olmaksızın bırakması, daha güzel bir ifade ile eşi kesin kararını verene kadar onu, rahatsız etmemesi ve evden çıkarmaması anlamını vermek gerekir. Çünkü kadının ayrılma yetkisini kullanmaktan vazgeçmesi ancak kendi hür iradesiyle gerçekleşebilir. Bunu ayetin takip eden bölümü gösterir.

[8] “Gönülden kabul etme” itaatın Arap dilindeki sözlük anlamıdır. Zıddı ikrahtır (Müfredat). Bir işi dayak sonucu yapmak ikrâh altında yapmaktır. İkrahın dinimizde yeri yoktur (Bakara 2/256).“Onları darb edin” emrinden sonra gelen “size itaat ederlerse” ifadesi, darb kelimesine dayak anlamı vermeyi imkânsız hale getirir. Ona verilebilecek tek anlam, ayrılmak isteyen kadını evinde bırakmak, zorla çıkarmamak olur. Çünkü Allah Teâlâ, kadınlara da erkekler gibi eşinden ayrılma hakkı tanımıştır (Bakara 2/229).