Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.

Casiye 1

Ha, Mim.[*]

_____________________
[*] Bu harflere huruf-u mukattaa /birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir. Yoksa müşrikler bunu dillerine dolar, Nebîmizi sürekli rahatsız ederlerdi. Bununla ilgili sorular, İslam’ın Arap yarımadası dışına yayılmasından sonra başlamıştır.

Bu harflerle başlayan yirmi dokuz sureden yirmi beşinde Kur’an’a, dördünde de önemli konulara vurgu yapılıyor olmasından, onların dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılır. Türkçede böyle bir kullanım yoktur.

Casiye 2

KİTABIN indirilmesi / aktarılması / anlatılması güçlü ve hikmet (doğru karar / isâbetli hüküm) sahibi Allah’tandır.

Casiye 3

Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için elbette ayetler[1] (çeşitli bilim konuları) vardır.

______________________
[1] Kâinattaki varlıklara ‘ayetler’ denildiği anlaşılıyor. Kur’an’daki yazılı ayetler ile kâinattaki yaratılan ayetleri birlikte incelemek ve istifade etmek lazım. Bilim yapmanın farz (emir) olduğu anlaşılıyor. (Bilim: Kâinattaki varlıkların ve olayların özelliklerini öğrenme ve istifade edebilme çalışmaları. Bkz. GİRİŞ Bölümünde detay verildi).

https://www.sadikturkmenmeali.com/giris/

Casiye 4

Sizin yaratılışınızda ve yaydığı canlılarda da, kesin inanan bir kavim için (düşünüp araştırılması gereken) ayetler/ibretler/dersler/bilim konuları vardır.

Casiye 5

Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirdiği rızıkta/yağmurda, ölümünün ardından onunla (yağmur ile) yeri diriltmesinde ve rüzgârları (değişik yönlerden) çevirip estirmesinde, aklını kullanan bir kavim için göstergeler/işâretler vardır.

Casiye 6

İşte bunlar Allah’ın ayetleri!.. Onları sana gerçekle okuyoruz / bildiriyoruz. Öyleyse Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

Casiye 7

İFTİRACI, günahkâr her kişinin vay haline!

Casiye 8

O, kendisine Allah’ın ayetleri okunurken işitir sonra da onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta ısrar eder! Artık onu can yakıcı bir azap ile müjdele.

Casiye 9

Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır! İşte onlar var ya onlara alçaltıcı bir azap vardır.

Casiye 10

Arkalarından da cehennem! Onlara kazandıkları şeyler hiçbir şekilde fayda vermez. Allah’tan başka edindikleri dostlar da fayda vermez. Onlara büyük bir azap vardır.

Casiye 11

İŞTE BU, bir hidayettir/yol göstermedir. Rablerinin ayetlerini inkâr edenlere gelince; onlara can yakıcı, çok acıklı bir azap vardır.

Casiye 12

EMRİ (tabiat kanunları) gereğince gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan aramanız için denizi size boyun eğdiren Allah’tır. Umulur ki, şükredersiniz!

Casiye 13

Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsini, kendisinden bir lütuf olarak istifadenize sundu. Şüphesiz bunda düşünen bir kavim için işâretler vardır.

Casiye 14

İnananlara de ki: “Allah’ın günlerini ummayanları[1] özgür bıraksınlar! Her kavmin yaptıkları şeylerin karşılığını verir.”

______________________
[1] Artık tamamen yoldan çıkmış, kendilerine hiçbir şekilde çeki düzen vermeyen, öğütten yüz çeviren, kalpleri katılaşmış, adeta Allah’ın (inkârlarından dolayı) kalplerini mühürlediği (ancak tövbe ederlerse başka); zâhiren; basiret sahibi müminler / inanan kişiler bu durumlarını, onların tavır ve davranışlarından ve söylemlerinden anlarlar. Allah’ın vadettiği azaba; kıyâmet ve hesap gününün geleceğine inanmayanları bıraksınlar, affetsinler derken; aslında, Allah’a havale etsinler manâsı hakimdir. Siz uğraşmayın, kulluğunuza bakın, onları bana bırakın, demektir. İş O’na bırakıldı mı, artık tercih hakları yoktur azaptan başka! Vay o nankörlerin haline! Allah en doğrusunu bilendir!

Casiye 15

Kim yararlı bir iş yaparsa kendi lehinedir, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinizin huzuruna döndürülürsünüz.

Casiye 16

DOĞRUSU; İsrailoğulları’na kitap, hüküm / bilgelik ve nübüvvet / nebilik verdik. Onları temiz şeylerden rızıklandırdık. Onları (yaşadıkları çağda Musa’dan istedikleri şeyleri, nimetleri sözümüz üzere fazlasıyla vererek) diğer toplumlardan / çağdaşlarından farklı / ayrıcalıklı kıldık.[1]

______________________
[1] Ya da şöyle de denilebilir: Onlar kendi dönemlerinde tek Allah’a inanan ve kitaba sahip topluluk idiler.

Bu ve benzeri ayetlerde ALLAH, İsrailoğulları’na vahiy ve başka nimetler de vererek, onları Firavun zulmünden kurtardığını ifade etmekte, dolayısıyla onlara bu nimetleri hatırlatmaktadır. İsrailoğulları’nın farklı kılınması (üstün değil) onlara verilen bu nimetler sayesindedir.

BU NİMETLERİN VERİLMESİ BİR AYRICALIK, BİR KAYIRMA DEĞİLDİR !

Bir yerde bir ayrıcalık varsa bir kayırma ve özel muamele söz konusu olur. Bu ayetlere sadece Musa ve kavmine ait olacak, bu nimetlerden başka topluluklar yararlanamayacak ; BU OLACAK ŞEY DEĞİLDİR.

Nitekim Musa peygamber, aynı ayetleri/vahyi Firavun ve toplumuna da götürmüştür.

Onlar ta işin başında bu ayetleri yalanlamışlar ve kabul etmemiştiler. Ayrıca ALLAH’ın nimet/vahiy göndermediği toplum mu var ki, biri diğerine üstün olsun. BU BİR ÜSLUP MESELESİ VE BİR İFADE BİÇİMİDİR. Aynen, Fil ve Kureyş Suresinde olduğu gibi.

Yani verilen nimetlerin hatırlatılmasıdır. Bu anlamda ALLAH, her topluma kendisini hatırlatacak nimetler sunmuştur. Bu nimetler onlara yapılan ayrıcalığı değil, ALLAH’ın tüm insanlar için geçerli olan GENEL SÜNNETİNİ ifade etmektedir. Bu anlamda bir üstünlükten değil ancak bir farklılıktan, farklı donanımdan söz edilebilir.

Bir de ALLAH’ın bazınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri (ma FADDALE Allahu bihi ba’dukum ala ba’din) istemeyin. Erkeklere çalışmalarından bir pay, kadınlara da çalışmalarından bir pay vardır.

Casiye 17

Ve onlara dinlerinde / işlerinde açık deliller verdik. Ancak onlara ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras / çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin kıyâmet günü aralarında ihtilâf ettikleri şeyler hakkında hüküm / isâbetli karar verecektir.

Casiye 18

Sonra seni de içinde emrimiz bulunan bir şeriat/din/yol üzere kıldık. Öyleyse sen ona (Kur’an’a) uy! Bilmeyenlerin hevâlarına/tutkularına uyma!

Casiye 19

Çünkü onlar, Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyi senden savamazlar. Gerçekten zalimler birbirlerinin evliyâsı/dostlarıdırlar. Allah da korunup sakınanların velisi/dostudur.

Casiye 20

Bu (Kur’an ayetleri) insanlar için basîretlerdir.[1] Kesin inananlar için bir yol gösterici ve rahmettir.

______________________
[1] Basiret: İleri görüşlülük. Allah ayetlerinin muhteşemliği, en büyük özelliği/formatı; insanı ileri görüşlü ve isabetli karar verme gücüne sahip kılmasıdır. Bir başka ifadeyle; söylediği sözün, yapacağı davranışın ileride kendisine neye mâlolacağını; sözü söylemeden, davranışı yapmadan önce düşündürendir.

Casiye 21

Yoksa kötülükleri işleyip duranlar kendilerini iman edenler ve salih amel / hayata katkı sağlayanlar / faydalı işleri en iyi şekilde yapanlar ile hayatlarında ve ölümlerinde eşit tutacağımızı mı sandılar? Ne kötü hüküm / isâbetsiz karar veriyorlar!

Casiye 22

ALLAH gökleri ve yeri bir hesap ile yarattı. Ta ki, herkes kazandığıyla karşılık görsün! Onlara zulmedilmez.

Casiye 23

ŞİMDİ SEN arzusunu ilâh edinen ve Allah’ın (bizzat kendisinin) bilgisi dahilinde kişiyi (hak ettiği için) kendi sapıklığında bıraktığı; işitmek istemeyen, düşünmekten kaçan, görmek istemeyen kimseyi gördün mü?[1] Artık Allah’ı dinlemedikten sonra onu kim doğru yola iletebilir? halâ düşünmüyor musunuz?

______________________
[1] Veya şu şekilde de manâ verilebilirdi: “Söyleyin bana; o kimse hevâsını ilâh edinmişse / hevâsının peşine düşmüşse, Allah da bir bilgi (hakettiği) üzere kendini şaşkınlığı içinde bırakmış, kulağını ve kalbini (hakettiği için) mühürlemişse ve gözlerine de bir perde çekmişse…” Ancak biz, metinde geçen manâyı tercih ettik ve artı olarak bu manâyı da dipnotta belirtmiş olduk. “Allah hiçkimseyi saptırmaz!” Kişiler kendi tercihleri sonucu; sapıklığa veya hidâyete yönelirler. Burada: “Biz insana iki yol gösterdik, o; ya şükredici (iman eder) veya nankör (kâfirlerden) olur!” muhtevalı ayet ile: “Allah kimseyi saptırmaz ayeti örtüşmektedir… Allah azze ve celle; iki yoldan birinin seçimini insanın tercihine bırakmıştır.

Casiye 24

Dediler ki: “Hayat sadece bu dünya hayatımızdır! Ölürüz ve yaşarız.[1] Bizi zamandan başkası yok etmiyor!” Oysa bu konuda onların hiçbir ilimleri / bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar / tahmin yürütüyorlar.

______________________
[1] Tesadüfen veya doğadaki güçlerin bir ürünü olarak ölürüz ve yaşarız?! Burada ateist materyalizm reddeliliyor.

Casiye 25

Açık açık ayetlerimiz onlara okunduğu zaman onların delilleri; “Eğer doğru sözlüler iseniz atalarımızı getirin”, demekten başkası değildir.

Casiye 26

De ki: “Allah size hayat veriyor, sonra sizi öldürüyor. Sonra da, hakkında şüphe olmayan kıyamet gününde sizi toplar. Ama insanların birçoğu bilmiyor.”

Casiye 27

GÖKLERİN ve yerin mülkü / imparatorluğu / yönetimi Allah’ındır. O Saat’in gelip çattığı gün; işte o gün, bâtıla / yanlışa sapanlar hüsrâna uğrarlar.

Casiye 28

Her toplumu dizleri üzerine çökmüş hâlde görürsün! Her toplum kendi kitabına[1] (kayıtları tutulan kütüğüne) çağırılır (ve denilir ki:) “Bugün yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.”

______________________
[1] Kendi sicil dosyasına / kişisel bilgisine, verilerine.

Casiye 29

“İşte (içinde tüm bilgilerinizi, verilerinizi tuttuğumuz kütüğümüz) kitabımız! Sizin aleyhinizde gerçeği konuşuyor. Çünkü Biz yaptıklarınızı kaydediyorduk / kayda alıyorduk.”

Casiye 30

İNANIP salih amel / hayata katkı sağlayanlara / faydalı bir işi en iyi şekilde yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine girdirir / kavuşturur! İşte apaçık kurtuluş / başarı budur!

Casiye 31

İnkârcılara gelince: “Ayetlerim size okunmuştu da siz büyüklük taslamış ve böylece suçlu bir toplum olmuştunuz, değil mi?”

Casiye 32

Şüphesiz; “Allah’ın sözü gerçektir ve o Saat’te şüphe yoktur” denildiği zaman siz demiştiniz ki: “Saat’in ne olduğunu bilmiyoruz. Biz onun ancak bir varsayım / içi boş bir önermeden ibaret olduğunu sanıyoruz! Kesin bilgi edinmiş değiliz” demiştiniz.

Casiye 33

Yaptıkları işlerin kötülükleri onlara belli oldu ve kendisiyle alay ettikleri şey, onları kuşatıverdi.

Casiye 34

DENİLDİ Kİ: “Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de bugün sizi unuturuz. Barınağınız ateştir! Ve size hiçbir yardımcı da yoktur.”

Casiye 35

İşte böylece siz Allah’ın ayetlerini alaya aldınız. Dünya hayatında aldandınız / dünya hayatı sizi aldattı! Artık bugün ondan çıkarılmazlar, özürleri de dinlenmeyecektir.

Casiye 36

BU durumda bütün övgü; göklerin Rabbi, yeryüzünün Rabbi, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Casiye 37

Göklerde ve yeryüzünde büyüklük O’nundur! Üstün ve güçlü olandır. Doğru hüküm/karar verendir.