Cuma 1

GÖKLERDEKİ ve yerdeki her şey; mülkün sahibi (kâinatın imparatoru), mukaddes (kendisine asla zarar verilemeyen), mutlak güç sahibi, hüküm (emir, yasak ve serbestlik bildiren) ve hikmet sahibi olan (kullarına faydalı olanı emreden, zararlı olanı yasak eden) Allah’a boyun eğer.

Cuma 2

O, ümmîlere (kitap nedir, iman nedir bilmeyenlere); içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitabı ve Hikmet’i (problem çözme bilimini) öğreten, bir Rasûl gönderendir. Halbuki onlar bundan önce, (kitap nedir, iman nedir bilmeyen) apaçık bir sapıklık içinde idiler.

Cuma 3

(Allah o Rasûl’ü) onlardan, henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.

Cuma 4

İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu (Risâleti / Elçiliği) dilediğine (kendi seçtiğine) verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

Cuma 5

TEVRAT’la yükümlü tutulup da onunla uygulama yapmayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah zalimler topluluğunu doğru yola (zorla) iletmez.

Cuma 6

De ki: “Ey Yahudiyim diyenler! Bütün insanlar değil de yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!”

______________________
YAHUDİLİK ~ Musa’nın (as) arkasından gidenlerin dini değil, gitmeyenlerin dinidir.

HRİSTİYANLIK ~ İsa’nın (as) arkasından gidenlerin dini değil, gitmeyenlerin dinidir.

SÜNNİLİK-ŞİİLİK ~ Muhammed’in (as) arkasından gidenlerin inancı değil, İslam adına sonraları oluşturulan bir inançtır. Allah’a ve Rasûlüne rağmen oluşturulmuş ve gerçek onların DİNİ / YAŞAM BİÇİMİ olmuştur.

Cuma 7

Ama onlar (kötü işleri yapanlar), yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah zalimleri hakkıyla bilir.

Cuma 8

De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacak, sonra gaybı da görünen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz de, O size yaptıklarınızı haber verecektir.”

Cuma 9

EY İMAN EDENLER! Cuma günü[*] ezan okunduğunda / toplantı için çağrı yapıldığında hemen Allah’ı anmaya / hutbeyi / haftalık bilgilendirmeyi dinlemeye koşun, (hutbeyi / haftalık bilgilendirmeyi bırakıp ta) alışverişe yönelmeyin. Eğer bilirseniz bu (haftalık bilgilendirmeyi / hutbeyi dinlemek ve toplantı bitiminde Öğle Namazını edâ etmek / kılmak) sizin için daha hayırlıdır.

______________________
[*] Cum’a Günü ~ Yevm’ül-Cum’a: Cem olma / Toplanma Günü olan Cuma Günü olarak algılamakta fayda vardır.

Cuma Namazı diye bir algı oluşturulmuş ve maalesef Ümmet uyutulmuştur. Nebi / Rasûl Muhammed as. Döneminde haftanın son günü yapılan halkı Mescid’te bilgilendirme günüdür. Cem olma / bir araya gelme gününde / haftanın son gününde Mescid’te Haftalık Meclis Toplantısında Müslümanları bir haftada yapılan işler konusunda Bilgilendirmek için toplanılmış olarak bilinmelidir. Toplantının bitiminde ise o günün Öğle Namazı edâ edilip herkes işine gücüne dağılır, yani tatil diye bir şey yoktur! Tarihi vesikalarda; Allah Rasûlü Muhammed as. bir Hafta Sonu (Cuma Günü) yine Haftalık Bilgilendirme yaparken (Hutbe va’z ederken) bir ticaret kervanı gelir ve Müslümanlar oraya yönelir, işte bu ayet ondan sonra iner ve Müslümanlar uyarılarak kınanırlar. Şöyle bir örnek te verilebilir: Bugün Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi’nde partilerin haftalık yaptığı bilgilendirme toplantıları gibi. Hani 3 Cumaya gelmeyen, kaçıran bizden değildir diye de Peygamber sav’e atfedilen söz vardır ya; bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisine 3 kez katılmayana ceza verilir.

TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLÂM ANSİKLOPEDİSİNDE DE BİZİ DOĞRULAYICI ŞU BİLGİLER GEÇMEKTEDİR:

Cum‘a (cumuacumaa) “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem‘ kökünden isimdir. Cem‘ masdarı ve birçok türevi muhtelif âyetlerde (bk. , “cmʿa” md.), cum‘a ise kendi adıyla anılan sûrede geçmektedir (el-Cum‘a 62/9). Cum‘a çeşitli hükümleri bakımından birçok hadiste de yer almaktadır (bk. , “cumʿa” md.). İslâm’dan önceki dönemde haftanın altıncı gününe arûbe denirdi. Sözlükler bu kelimenin Arapça olmadığını belirtmiş, araştırmacılar da Ârâmî kökenli olduğunu tesbit etmişlerdir (Goitein, , XLIX/1-4, s. 188). Ârâmî dilinde “arefe günü” anlamına gelen arûbe, yahudilerin cumartesine hazırlık yaptıkları ve bunun için Medine’de sabahtan öğleye kadar pazar kurdukları bir gündü. Bu güne cuma adının verilmesini, Kureyş’in atalarından olup bu günde kavmini toplayan, kendilerine öğüt veren ve Harem’e saygı göstermelerini emreden Kâ‘b b. Lüeyy’e kadar götürenler olduğu gibi, hicretten önce Medine’de ensar tarafından toplantı ve ibadet günü olarak seçilmesine bağlayanlar ve ismi bu tarihten itibaren başlatanlar da vardır (İbnü’l-Cevzî, VIII, 264; İbn Hacer, V, 3-4). Bu günün cuma adını alması bilhassa toplantı günü olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı adı taşıyan sûrede, “Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen namaza gidin ve alışverişi bırakın” (el-Cum‘a 62/9) meâlindeki âyet, cuma namazının farz kılınmasından önce de günün bu adla anıldığına ve bir toplantı günü olduğuna işaret etmektedir.

Bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/cuma

Cuma 10

Namaz edâ edilince / vaktinde gereği gibi kılınınca, artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan çalışarak / ticaret yaparak arayın. Allah’ı çok zikredin (düşünün) ki kurtuluşa eresiniz.

Cuma 11

ONLAR bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman, hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah rızık dağıtanların en hayırlısıdır.”