_____________________ [*] Bu harflere huruf-u mukattaa /birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir. Yoksa müşrikler bunu dillerine dolar, Nebîmizi sürekli rahatsız ederlerdi. Bununla ilgili sorular, İslam’ın Arap yarımadası dışına yayılmasından sonra başlamıştır.
Bu harflerle başlayan yirmi dokuz sureden yirmi beşinde Kur’an’a, dördünde de önemli konulara vurgu yapılıyor olmasından, onların dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılır. Türkçede böyle bir kullanım yoktur.
HANİ bir zaman Musa, ailesine dedi ki: “Ben bir ateş / ısı üreten enerji gördüm, gidip ondan size bir haber (yol gösteren rehber bulurum) veya (ısıtıcı, enerji verici) kor bir ateş getiririm, belki siz böylece ısınırsınız.”
Oraya geldiği zaman şöyle seslenildi: “Ateşin içinde ve çevresinde bulunan mübârek / çok bereketli / verimli kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi Allah, münezzehtir / yaratılmışlara benzemez.
Asanı at!” Onu sanki birden canlanan bir ejderha / yılan gibi kıvrılırken gördüğü zaman, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. “Korkma Ey Musa! Şüphesiz gönderilmiş rasûller / elçiler Benim huzurumda korkmaz!
Elini koynuna sok, kusurdan arınmış bir şekilde bembeyaz olarak çıksın. Firavun’a ve kavmine göstereceğin dokuz mucizeden biri olarak! Şüphesiz onlar fasık bir kavim oldular.”
Onları inkâr ettiler. Nefisleri onların doğruluğuna kanaat getirdikleri halde! Hainlik ve böbürlenme yüzünden inkâr ettiler! Bozguncuların sonu bak nasıl oldu?
Süleyman Davud’a mirasçı oldu. Dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden bol miktarda verildi. Şüphesiz bu apaçık bir bağıştır!”
Nihayet, karınca vadisine geldikleri zaman bir kraliçe karınca[1] dedi ki: “Ey karıncalar! Meskenlerinize girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi çiğnemesin.”
_____________________ [1] Ayette geçen “neml” (النمل) kelimesi karınca cinsinden tüm canlıları ifade için kullanılır. Ayette yer alan “nemle” (النملة) kelimesi ise dişil yapıda olsa da erkek ve dişi ayrımı yapılmaksızın tek bir karıncayı ifade eder. Bunun yanı sıra bu karıncanın Süleyman ve ordularını tanıması, onlar hakkında bir değerlendirme yapması ve diğer karıncalara emreder şekilde konuşması onun karıncaların lideri konumunda olduğunu da gösterir. Bu sebeple dişil yapıdaki nemle kelimesine mealde kraliçe karınca anlamı verilmiştir. Nitekim arılar gibi karıncalar da çoğunlukla tek bir kraliçe tarafından yönetilen koloniler halinde yaşayan canlılardır. Kraliçe, döllenme döneminde kanatlanan erkek karıncalar tarafından çiftleşme uçuşuna çıkarak döllenir ve tüm koloninin üremesini sağlar. Yani kolonideki her bireyin annesidir. Kolonideki diğer dişi karıncalar en büyük kalabalığı oluştururlar ve koloninin türüne göre tarım, avcılık, savaşçılık gibi işlerden sorumludurlar. Ayrıca her kolonide güvenlik, yavruların eğitimi ve yetiştirilmesi, kraliçenin yakın koruması ve özel hizmetleri de bu dişi işçi karıncalar tarafından yerine getirilir. Kraliçe karıncalar 90 yıl yaşayabilirler. Bazı türlerde yüzlerce kraliçe karınca da olabilmektedir.
(Süleyman) onun sözüne tebessüm etti. Dedi ki: “Rabbim, bana ve anneme-babama lütfettiğin nimetine şükretmeye ve beğeneceğin salih amel / hayata katkı / faydalı iş yapmaya beni muvaffak kıl. Ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”
Halkını ve onu, Allah’ın dışında Güneş’e secde ediyorlarken gördüm. Şeytan onlara amelini / işlerini süslemiş, onları doğru yoldan çevirmiş. Bu yüzden onlar doğru yolu bulamıyorlar!”
”Allah’a secde etmeleri gerekmez miydi? Göklerde ve yeryüzünde gizleneni ortaya çıkaran ve gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilen, O Allah’a!..
SÜLEYMAN’A geldiği zaman: “Bana mal ile yardımda mı bulunuyorsunuz?” dedi. “Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır. Aksine hediyenizle siz sevinirsiniz!”
“Onlara (zorlu savaşçılarız diyenlere) dön! Biz onlara kendisine karşı konulamaz bir orduyla geliriz. Onları oradan horlanmışlar ve alçalmışlar olarak sürüp çıkarırız!”
Cinden bir ifrit[1] dedi ki: “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm.[2] Gerçekten benim bunu yapacak güvenilir bir gücüm var.”
______________________ [1] Buradaki ifrit, cinlerin ifritlerinden yani önde gelenlerinden biridir. Çünkü cinlere de hükmeden Süleyman aleyhisselamın söylediği “Ey ileri gelenler!” (Neml 27/39) sözünün muhataplarındandır.
[2] Bu tür durumlar sadece Nebilere (Peygamberlere) verilen imkân ve mucizelerdir. Nebiler harici insanlara verilmez (bu gibi iddiada bulunanlar yalancıdır).
Yanındaki kitaptan ilim bulunan biri[1], dedi ki: “Göz kapağın sana dönmeden önce ben onu sana getiririm.” (Süleyman) onu yanında kurulmuş olarak gördüğü zaman, dedi ki: “Bu benim ne yapacağımı açığa çıkarmak için, Rabbimin bir bağışıdır. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim? Şükreden kimse kendisi için şükreder ancak. Gerçeği kabul etmeyen nankör kimseye gelince; Rabbim şüphesiz zengindir, bol bol ikramda bulunandır.”
______________________ [1] Kitap’tan ilim bulunan bu kişinin biz Allah’ın görevlendirdiği bir Melek olduğun düşünüyoruz, en doğrusunu Allah bilir. Çünkü o tahtı bir Melek dışında Allah’ın izniyle getirebilecek bir insan / beşer düşünülemez! O tahtı anında yanında görünce şöyle şu sözden bu çıkarımı yapıyoruz: “Bu benim ne yapacağımı açığa çıkarmak için, Rabbimin bir bağışıdır.”
GELDİĞİ zaman (orada biri tarafından): “Senin tahtın da böyle mi?” diye soruldu. “Tıpkı o/sanki bunun gibiydi!” dedi. (Yanındakiler, tahtın asıl yerinden kaybolduğunu haber almışlardı): “Bu bilgi daha önce bize bildirilmişti. Ve biz teslim olarak geldik.”
Ona: “Köşke gir!” denildi. Köşkü görünce onun zeminini derin su sandı ve eteğini çekti. (Süleyman) dedi ki: “Bu camdan yapılmış saydam bir zemindir.” (Kraliçe) dedi ki: “Rabbim, gerçekten ben nefsime zulmetmişim! Artık Süleyman’la birlikte, alemlerin Rabbi Allah’a teslim oldum.”
ANT OLSUN kardeşleri Salih’i de Semud (kavmine): “Allah’a kulluk edin” diye gönderdik. Bir de baktık ki onlar birbirleriyle çekişen iki grup oluvermişler!
Dediler ki: “Senin ve seninle beraber bulunan kimselerin yüzünden uğursuzluğa uğradık.” Dedi ki: “Sizin uğursuzluk sandığınız belâlar Allah’tan gelmektedir. Aksine siz yapageldiğiniz kötülüklerin karşılığı verilen bir topluluksunuz.”
Allah’a ant içerek dediler ki: “Ona ve ailesine gece baskını düzenleyelim sonra da velisine; ailesinin yok oluşuna şahit olmadığımızı söyleriz. Kesinlikle biz doğru söyleyenleriz deriz.”