ANT OLSUN / düşün savurarak kaldıranları,[1]
______________________
[1] Rüzgârları.
Kur’an’ın Kur’anca Anlam Okuyuşu
İniş Sırası: 67 • Mushaf Sırası: 51 • Mekki Sure • 60 Ayettir
ANT OLSUN / düşün savurarak kaldıranları,[1]
______________________
[1] Rüzgârları.
yükle yüklenmişleri,[1]
______________________
[1] Bulutları.
sonra kolayca akıp gidenleri,[1]
______________________
[1] Yağmur yüklü bulutlar, gemiler veya yıldızlar olabilir.
sonra emri taksim edenleri![1]
______________________
[1] Belli bir sistem içinde yağmur indiren (Melek veya) bulutlar. Allah daha iyi bilir.
Size vadedilen mutlaka doğrudur.
Ve şüphesiz ki, din (hesap) günü muhakkak olacaktır / gelecektir.
ANT OLSUN / yörüngelere sahip gökyüzünü düşün!
Şüphesiz siz, binbir çeşit söz içindesiniz.
Çevrilen kimse ondan (sözlere aldanarak) çevriliyor.
O (çeşitli/çelişkili sözleri ortaya atan) yalancılar kahrolsun!
Onlar bir aptallık içinde yanılıyorlar.
“Hesap ve ceza/din günü ne zaman” diye soruyorlar?
O gün onlar ateş üzerindedirler, yaptıklarına karşılık olarak!
“Fitnenizi/yapmış olduğunuzun karşılığını tadın! Acele isteyip durduğunuz şey işte budur!”
ŞÜPHESİZ, korunup sakınanlar cennetlerde, pınarların başlarındadır.
Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce (dünyada) iyi davrananlar idiler.
Geceleyin pek az uyuyorlardı.
Seherlerde bağışlanma diliyorlardı.
Onların mallarında çaresiz ve yoksul için bir hak vardı.
YERYÜZÜNDE, kesin inananlar için ayetler vardır.
Kendi nefislerinizde / canlarınızda da öyle (ayetler var!) Halâ gerçeği görmüyor musunuz?
Gökyüzünde rızkınız ve tehdit edildiğiniz şey de (azap ta) var.
Gökyüzünün ve yeryüzünün Rabbine ant olsun ki, kuşkusuz o sizin konuşmanız gibi gerçektir.
İBRAHİM’İN şerefli konuklarının haberi sana geldi mi?
Hani bir zaman, onun yanına girdiler; “Selâm” dediler. O da: “Selâm, tanınmamış topluluk!” dedi.
Hemen bir bahâne ile ailesine gitti[1] besili bir buzağı getirdi.
______________________
[1] Gelenlerin hâllerini beğenmeyip Azap Melekleri olduklarından kuşkulandı ve onları denemek için önlerine besili bir Buzağı’yı kesip yemek olarak getirdi. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce şüphesizde haklı çıktı. Bkz. Kitab-ı Mukaddes. Ahd-i Atik, Tekvin bölümü Bap 18 ile karşılaştırınız.
Derken onu önlerine yaklaştırdı; “Yemez misiniz?” dedi.
(Yemekle ilgilenmediklerini görünce) onlardan dolayı içine bir korku düştü. “Korkma” dediler. Ve ona bilgin bir oğul müjdelediler.
Karısı hayretler içinde geldi ve ellerini yüzüne vurarak: “Kısır bir kocakarı!..” dedi.
Dediler ki: “Böyledir! Bunu Rabbin buyurdu. Şüphesiz O, hikmet sahibidir, bilendir.”
(İBRAHİM): “Ey elçiler, asıl göreviniz nedir?” dedi.
Dediler ki: “Biz, suçlu bir kavim üzerine gönderildik:
Üzerlerine çamurdan taşlar gönderelim diye.
(Her biri) sınırı / haddi aşanlar için Rabbinin katında (kişiye özel, her bir kişiyi vurmak için ayrı ayrı) işaretlenmiş!”
Derken, orada müminlerden kim varsa çıkardık.[1]
______________________
[1] Hud 11/81, Hicr 15/65, Şuara 26/170-171, Ankebut 29/32-33, Saffat 37/134-135. Su ve Ayetlerin inkleri aşağıda bağlantılı ayetler olarak verilmiştir.
Zaten orada bir ev (halkı) dışında teslim olmuş kişiler de bulamadık.
Orada acıklı azaptan korkan kişiler için bir ibret bıraktık.
MUSA’da da… (alınacak çok ibret-ders vardır). Hani onu apaçık bir kanıtla Firavun’a göndermiştik;
ancak o, bütün kuvvetiyle yanı üzere döndü/sırtını çevirdi. Ve: “Bu bir büyücü veya mecnun/cinlenmiş/cinlerle bağlantı kuran biridir” dedi.
Biz de derhal onu ve ordusunu yakaladık onları denize fırlatıverdik; o (Firavun boğulurken) kendi kendini kınıyordu!..
ÂD KAVMİNDE DE!.. Hani, onların üzerlerine de köklerini kesen bir rüzgâr gönderdik.
Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, ancak onu kül gibi yapıp dağıtıyordu.
SEMUD KAVMİNDE DE!.. Hani onlara: “Bir süreye kadar faydalanın” denilmişti.
Rablerinin emrine baş kaldırdılar. Bakınıp dururlarken onları yıldırım yakaladı.
O zaman kalkmaya güçleri yetmedi, yardım edenleri de olmadı.
DAHA ÖNCE DE Nuh Kavmini… (bir süre faydalandırmıştık). Şüphesiz onlar(ın tümü) fasık bir kavim idiler.
EVRENİ/göğü/uzayı kuvvetle, sapasağlam bina ettik/kurduk. Ve şüphesiz Biz onu genişletiyoruz.
Yeryüzünü de döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz Biz!
Herşeyden çift çift yarattık. Düşünüp öğüt alasınız diye.
Öyleyse; “(Edindiğiniz sahte ilahlardan) Allah’a kaçın/sığının! Şüphesiz ben size, O’ndan gelen apaçık uyarıcıyım.