Kendisine o bilgi körü/gerçekleri görmeyen adam geldi diye.[1]
______________________
[1] Tarihi kaynaklara göre; Rasûlullah bir gün Mekke’nin ileri gelen kabile reislerine getirdiği mesajın doğruluğunu anlatırken, ilk müslümanlardan âmâ (biz bilgi körü diyoruz) Abdullah b. Ümmi Mektum gelerek Kur’an’ın ilk ayetlerinden bir kısmının tekrarlanmasını ve açıklamasını istedi. O anda araya girildiği için bu davranıştan rahatsız olan Rasûlullah as. biraz surat astı, ancak derhal uyarıldı, diye geçer. Bu kişi koşarak yani büyük bir heves ile isteyerek geliyor, olarak bu ayet okunurca bikişinin âmâ olmadığı anlaşılır, öyle de olsa farketme. Bugün doğruyu araştıran /Kur’an’a koşan herkesi anlarsak ona göre kişilere yöneliriz, diye düşünüyoruz.
Peki burada biraz tefekkür etmekte yarar var?!
Eğer bu tarihsel vesikalarda geçtiği üzere gerçekten bildiğimiz anlamda kör biri olmuş olsaydı, Allah; “kör bir adam geldi” demezdi, getirildi diyebilirdi. Yani o kör adamı getiren birinin olduğuna illa vurgu yapardı, diye düşünüyoruz. Onun için biz gerçekleri görmeyen olarak verdik. Çünkü bugün bizler bu şekilde kullanırız: Görmüyor musun, gözün kör mü?! deriz gerçekleri bir türlü anlamayan/görmeyen insanlara, öyle değil mi?!