Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği[1] şeyden sorumlu tutar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.
(ŞÖYLE diyerek dua ediniz):
“EY RABBİMİZ! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!
EY RABBİMİZ! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Ey RABBİMİZ! Bizi gücümüzün yetmediği şeylerden sorumlu tutma! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı!
SEN bizim Mevlâmızsın. Ayetlerini çarpıtan/örten insanlara karşı bize yardım et.”
______________________
[1] Allah ki; emâneti / yeryüzünü imâr etme sorumluluğunu ‘göklere, yere ve dağlara teklif ettik’ bu sorumluluğu ancak çok zalim ve çok cahil olan insan yüklendi / üstlendi diye bizi bilgilendirir. Bkz. Ahzab 39/72.
Bir insan, Allah’ın yarattığı herhangi bir kul: Ben anlamıyorum, buna gücüm yetmiyor; Arapça bilmiyorum, Türkçem yok, Türkçem olsa da Mealleri anlayamıyorum gibi bir iddia ile bu sorumluluktan kaçamaz. Yani Kur’an’ı okuyup ya da okuma yazma bilmiyorsa dinleyerek Allah’ın emirlerini, nehiylerini (yasaklarını), tavsiyeleri veya verdiği bilgileri alıp hayatına GÜCÜ NİSPETİNDE (sorumluluğu gereği ve neyle yükümlü ise) mümkün mertebe yaşamak zorunda. Bu iman edip Allah’a teslim olanlardan ise bu asli görevidir. Bugün sesli mealler var, bulup dinleyecek. Ya da yakınlardan birine rica edecek evdeki herhangi bir Meali okumasını rica edecek, kendisi de dinleyecek. Yani kurtuluş / kaçış yolu aramak için mazeretleri biz kabul edebiliriz, ancak YARATICISI ALLAH tarafından bu mazeretler kabul edilmeyecek, çünkü Allah Kitabında ne gibi mazeretleri kabul göreceğini yine apaçık şekilde beyan etmiştir. Kur’an’da o kadar çok ayet vardır ki: Aklınızı kullanın, aklınızı kullanmıyor musunuz, düşünün, akledin diye gelen! Aklı başından gitmiş olanların dışında bu Kur’an herkes tarafından okunup yaşanılması bir kulluk görevidir, diye düşünüyor ve aklı baştan gitmiş olanların sorumlu tutulamayacağını düşünüyorum, bunun dışında herkes sorumludur, yani Bu Kur’an’dan hesaba çekilecektir. Delilik bir mazerettir, lakin onun dışında bir mazeretin kabul görmesini ben düşünemiyorum. Hani bir ayet vardır: “Allah’ın kendilerini helâk edeceği ya da şiddetli bir azapla kendilerine azap edeceği bir kavme niçin öğüt veriyorsunuz ki?” diye soranlara bu insanların verdiği cevabı okumak için linki tıklayınız Bkz. Araf 164.
Dolayısıyla o emâneti yani yeryüzünü nasıl imâr edeceğini, insanların arasında çıkan çeşitli sorunları nasıl çözeceğini, bununla birlikte insanların ortak işlerinin yapılması konusu da her toplumun içerisinden seçtiği Nebileri / Rasûlleri (veyahutta o toplumun içerisinde YÖNETİME talip olan ehil insanlar) aracılığı ile insanlara yol göstermeleri için Vahiy yoluyla gönderdiği KİTAPLARLA bunu yapmıştır. Dolayısıyla gönderdiği bu Kitap ve içerisindeki Emir, Nehiy, Tavsiye ve Bilgilerle donatılan başta Nebi ve Rasûller, daha sonra Allah’ın tüm kullarının haberdar edilmesiyle BU ASIL EMÂNETİ YANİ KUR’AN’I (ki Kur’an gerçekten ağır bir yüktür Müzzemmil Suresi’nde bu kayıt geçer) kaldırabileceklerini beyân etmiştir. Bkz. Müzzemmil 73/1. Allah ki, yarattığı kullarını böyle bir güçte; bu ağır sorumluluğu / yükü kaldırabilecek durumda meydana getirmiştir.