ŞİMDİ SEN arzusunu ilâh edinen ve Allah’ın (bizzat kendisinin) bilgisi dahilinde kişiyi (hak ettiği için) kendi sapıklığında bıraktığı; işitmek istemeyen, düşünmekten kaçan, görmek istemeyen kimseyi gördün mü?[1] Artık Allah’ı dinlemedikten sonra onu kim doğru yola iletebilir? halâ düşünmüyor musunuz?
______________________
[1] Veya şu şekilde de manâ verilebilirdi: “Söyleyin bana; o kimse hevâsını ilâh edinmişse / hevâsının peşine düşmüşse, Allah da bir bilgi (hakettiği) üzere kendini şaşkınlığı içinde bırakmış, kulağını ve kalbini (hakettiği için) mühürlemişse ve gözlerine de bir perde çekmişse…” Ancak biz, metinde geçen manâyı tercih ettik ve artı olarak bu manâyı da dipnotta belirtmiş olduk. “Allah hiçkimseyi saptırmaz!” Kişiler kendi tercihleri sonucu; sapıklığa veya hidâyete yönelirler. Burada: “Biz insana iki yol gösterdik, o; ya şükredici (iman eder) veya nankör (kâfirlerden) olur!” muhtevalı ayet ile: “Allah kimseyi saptırmaz ayeti örtüşmektedir… Allah azze ve celle; iki yoldan birinin seçimini insanın tercihine bırakmıştır.