Nisa 25

Sizden kimin; hür / mümin (vatandaşınız olan) kadınlarla evlenmeye (ekonomik sebeplerden dolayı) gücü yetmezse (savaşta esir düşüp) mâlik[*] / sahip olduğunuz (ya da ülkelerinden bir vesile ile ayrılmış veya kaçıp) ülkenize gelen / sığınan mümin kadınlardan (vatandaş olmayan yabancı kadınlardan nikâhına) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost[**] tutmamaları şartıyla; sorumluluklarını üstlenenlerden izin alarak onlarla evlenin, evlilik mehirlerini / hediyelerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş / zina yaparlarsa onlara hür (vatandaş / mümin) kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

______________________
[*] ma مَا
meleket مَلَكَتْ
eymanukum أَيْمَانُكُمْ

Sağ elinizin sahip olduğu ya da oldukları Kur’an’da ‘sağ’ genelde ‘güç kuvvet’ anlamında kullanılır: İslâm öncesi bir uygulama olan kölelik ve cariyeliğin İslâm’da/Kur’an’da yeri yoktur.

O gün yürürlükte olan bir uygulama olduğu için Kur’an’da bu konulara da; ‘ma meleket eymanuhum’ veya ‘eymanuhunne’ olarak gelen kelimeler sağ elinizin sahip oldukları olarak değinilmiştir.

Geçmişte ve bugün de bilindiği üzere kadın esirler Cariye olarak adlandırılmıştır.

Oysa Kur’an’da CARİYE kelimesi kullanılmaktadır, hem de CRY kökünden farklı gelişte tam 64 yerde geçmektedir ve esir köle kadınlarla (cariyelikle) hiçbir ilgisi yoktur.

TERİMLER başlığında CARİYE başlığı adı altında bu konuya değinilmiştir. Tekrar etmekte fayda var: Esir alınan erkek kişiye köle, kadın ise cariye diye adlandırılmıştır.

Muhammed as.’a gelen Kur’an/İslâm ile esir kadın ve erkeklerin bir vesile ile (bedelleri ödenerek veya Müslümanlarla evlendirilerek özgürleştirilmeleri ve serbest bırakılmaları sağlanmıştır.

Bugün ise savaş olmayan bölgelerde bu mesele şöyle yorumlanabilir: Mâlık/hak sahibi oldukları/hakimiyetleri altında olanlardan kasıt; ülkelerine bir vesile ile çalışmaya gelmiş, iş yerlerinde/fabrikalarında çalışan vatandaş olmayan kadın ya da kadınlar olabilir, diye düşünüyoruz. En doğrusunu Allah bilir.

Bu kişiler diğer çalışan vatandaş olan erkek ya da kadınlarla evlendirilebilirler. Bir başka deyimle; savaş ortamında Müslümanların tarafına bir şekilde geçmiş kadınlar da olabilir veya Ülkelerine çalışmaya gelmiş olanlar da olabilir.

Son söz olarak: Savaşta veya barışta fark etmez; özel veya resmi evlilik sözleşmeleri olmadıkça yani nikâh yapılmadıkça hiçbir kimse kadınlara dokunamaz yani cinsi münasebette bulunamaz, Allah bunu yasaklamıştır, haram kılmıştır; yapan zina etmiş olur.

[**]  Bu konu çok önemli ve suistimâle açık olduğu için DİPNOT ile detaylandırıp biraz uzun tutmak durumunda kaldım, bilginize.

Müslümanım diyen insanlar olarak ister dört evlilik var deyin, ister yok deyin. İster dört evliliğe inanın, ister inanmayın/karşı olun hiç önemli değil?! Çünkü bugün ortada bir realite/gerçek var: İnananı da, inanmayanı da birden fazla kadını bir şekilde adeta bir odalık gibi kapatıyor. Bir ev tutuyor; kimi imam/dini nikah kıyıyor, kimi nikah olayı önemsemeden metres hayatı yaşıyor. Önemli olan bugünkü yasalarda bu duruma bir çözüm bulunması gerekiyor. Kimi imam/dini nikâhı suistimal ederek kadınların (evlilik ile edinilen miras) hukukunu elinden alıyor. Hele bir de çocuk ya da çocuklar dünyaya geliyorsa kadın hepten ortada kalıyor.

Allah Rasûlü Muhammed as. dünyada yaşıyorken sadece iki eş aldı hayatına. Biri daha 25 yaşında ve bekâr iken, dul olup 40 yaşında olan Hatice validemizdi. Diğeri, Hatice ra. vefat edince 20’li yaşlarda nikahına aldığı Aişe validemizdi (her ikisine de selâm olsun).

Bu iki validemiz dışında; koruması/kanatları altına alıp nikâhladığı kadınların yetim çoluk çocuklarına sahip çıktı, geçimlerini ve eğitimlerini üstlendi ve o kadınlarla asla cinsi münasebette bulunmadı. Onların pek çoğu da yaşları çok ilerideydi. Kanatları altına aldığı her bir kadın, Nebi as.’a nikâh vesilesiyle en yakınlardan olduğu için, ellerinden ne iş geliyorsa Nebi’ye yardımcı oluyordu. Ki bu kadınlar arasında çok maharetli olanlar da vardı; bazıları eğitimli, bazıları birden fazla dil biliyordu ve bugün olduğu gibi bir Devlet Başkanı, diğer Ülke Devlet Başkanları ile görüşmeye gittiğinde nasıl ki bir Tercüman yanında götürüyor, Nebi as. ‘da nikâhlı olan kadınlardan birini yanına alıyordu, diye değerlendirin. Dolayısıyla pek çok nikâhlı/koruması altında olan kadınlar Devletin çeşitli kademelerinde yer almışlardı. Bir de böyle bakıp değerlendirin çok evlilik/eşlilik olayını?! Bu çok eşlilik meselesi sulh zamanında ortaya çıkmış bir zorunluluk değildi, biliyorsunuz. Savaş ortamlarında erkeklerin kaybı ile ortada kalan kadınlardı!

O dönemde geçmişten yani cahiliye döneminden kalma cariyelik ve kölelik te Kur’an/İslâm ile ortadan kaldırılmıştır. Savaş esirlerinden olan erkeklere KÖLE, kadınlara ise CARİYE deniliyordu. Esir kadınlara ve erkekler her türlü cinsel pislik uygulanıyordu, kişi onların sahibiyim diye onları insandan bile saymıyordu?! İşte İslâm onların özgürleşmesini sağlayarak onların hak ve hukuklarını tanıdı. O günün Müslümanları; hür kadınlarla evlenemeyenler daha daha doğrusu, savaşlarda esir alınan düşman kadınlardan İslâm’ı kabul edenlerle evlendirilerek onlara özgürlük tanıdı. Müslüman olmayan esir kadınlar da bu şekilde evlilikleri kabul ederek onlar da özgür kalıyorlardı. Olaya bir de bu yönden bakmakta fayda var.

Böyle bir giriş yaparak asıl söylemek istediğim konuya gelmek istiyorum. Allah’ın ‘gizli dost tutmama hükmü’ hem Müslüman kadın ve hem Müslüman erkek için geçerlidir. Kadınların, özellikle Mümin kadınların gizli dost tutmaları (en başta nesil emniyeti için gizlice buluşup birlikte yaşaması) söz konusu bile olamaz, apaçık zina hükmüne girer. Bugünkü yasalarda erkekler için bir boşluk var, özellikle erkekler gizli dost tutarak ve kendilerine ayrı bir ev açarak dilediği gibi yaşamaktadırlar.

İMAM NİKÂHI DİYE BİR ŞEY YOKTUR?!

İslâm Devletinde Evlilikler/Nikâh Kıymalar adı farklı olmakla birlikte bugünkü gibi Kurumsallaştırılmış Nikâh Daireleri, Evlendirme Memurluğu gibi kurumlar vardı. Bugünkü Medeni diye bilinen devletlerin kanunları/yasaları İslâm Medeniyetinden esinlenmişler. Bugün geçerli olan tek Nikâh; Resmi Nikâhtır, çünkü kadınları güvence altına alan ancak bu Nikâhtır?!

İyi güzel de İmam/Hoca Nikâhı nereden çıktı?! Şöyle düşünün: Bir kolaylık olsun diye ta Osmanlı Döneminde ve hatta ondan önceki bütün İslâm diye bilinen topraklarda uygulanagelen bir gelenekti, diyebiliriz. Çünkü devlet ve tabilerinin (halkın/milletin) çoğalması ile böyle bir uygulama/yöntem geliştirmişler. Ancak öyle adaylar gelip, yanlarında da şahit getirip: Bir cami imamının ya da bir alimin karşısına oturup, evlilik akitlerinin tamamlanması sonucu oradan ayrılıp gitmeleri ile sonlanan bir merasim değildi?! İllâ ki kayıt altına alınıyordu. Erkeğin eşi için söz verdiği mihri (evlilik hediyesi) kayıt altına alınıyordu ve Devletin ilgili Kurumuna iletiliyordu ki; kadının evlilik hukukundan kaynaklanan hakları (miras hukuku) vs. güvence altına alınıyordu. Öyle laf ile olan bir eylem değildi.

Bugün de aynı şekilde olmuyor mu?! Eskiden böyle olmuyordu; kim Mahallede evlenmeye kalksa ya da dediğimiz gibi bir kadını ya da genç bir kızı ikinci eşi olarak almaya kalksa gidip imama nikâh kıydırıyorlardı. İmamın o kişinin ilk mi, ikinci mi, üçüncü mü, dördüncü mü evliliği olduğu sormuyordu bile?!

Şimdi öyle mi; hayır?! Çünkü bir yasayla devlet bu olayların önüne geçti. İmamların nikâh kıymalarını yasakladı. Böyle bir olaya girişen imamlara ceza-i müeyyideler uygulamaya bile başladı.

Sonra neyi resmileştirdi?! Belediyelerin görevlerinden olan Evlendirme Memurlukları zaten bu işlevi görüyorlardı. Bugün Mahalle Muhtarlarına da Nikah Kıyma Görevleri verdi, aynı zamanda Müftülere de?! Ancak bunlar; kişiler Evlendirme Memurluklarına başvuruyorlar, haklarında araştırmalar yapılıyor, kişiler evli mi, bekâr mı vs. Evlenmelerinde bir engel teşkil olmadığı ortaya çıkınca; Muhtarlar ve Müftüler konuyla ilgili bilgilendiriliyor, sonra nikâhları kıyılıyor?!

Onun için yine maalesef diyorum, bugün yasadışı evlilikler/birliktelikler, Müslümanım diyen erkekler de işin kolayını imam nikâhı kıyarak bulmuşlardı?! Diyanet/Devlet bu olaya yasak getirdi. Ancak dini bilgisi olan birini bulup yine nikâh kıydırılıyor?! İster dindar, ister dindar olmayan erkeklerin bu durumlarına aşağıda bir çözüm önerisi sunuyorum Devlete?!

Yeni Anayasa hazırlıkları var biliyorsunuz. Kanun hükmünde bir kararname olarak ilgili mercie dosya halinde sundum, inşaallah kaale/dikkate alırlar?!

Bu konuda da kadınların güvence altına alınması zorunludur.

Nikâh kimdeyse o kadın mirastan yararlanıyor. İkinci, üçüncü, dördüncü vs. evlilik yapanlar Noter’den sözleşme yaparak kadınların bu Miras hakları güvence altına alınmalı. İllâ birden fazla evliliğe ihtiyaç duyanlar bugün asla serbest/bu anlamda özgür bırakılmamalı.

Durumu iyi olanlar, savaşlarda çocuklarıyla ortada kalmış, gerek kendi ülkesinde gerekse dünya ülkelerinde bir şekilde dul kalmış, ihtiyaç sahibi, eşinden ayrılmış, dul ve çocuklu kadınların geçimlerini üstlenmek üzere Noter’den nikâh kıyılabilmeli, yani; kadının hakları Noter’de şahitler huzurunda kayıt altına alınmalı, diye düşünüyorum.

Yani ilk eşi, kocasının böyle bir evlilik yaptığını bildiğinde muhtemelen bu duruma (böyle bir birlikteliğe) razı olabilir. Hani bugün bazı insanlar birden fazla çocuğa burs veriyor, okutuyor, bakımlarını, geçimlerini üstleniyor ya?! Bunun gibi; birden fazla çocuklu kadının ya da kadınların: Geçimlerini, o kadının çocuklarının eğitim de dahil birtakım ihtiyaçları karşılamak üzere kıyılan nikah ve yapılan evlilikler İLKK EŞİN bence destekleyeceği bir konu olabilir. Maalesef bugün ikinci, üçüncü kadın ile evlilik böylesine ulvi bir konu ile ilgili değil; cinsi münasebet konusu ağır basmakta. O kişiye (kadına) olan ilgisi zamanla zayıfladığında/bittiğinde hemen bir başkası aranmaktadır. Bu durumda kadınlar maalesef ortada kalmaktadır, zulme uğramaktadır.


Bağlantılı Ayetler: 2/236 5/5



« | Nisa 25 | »


Ayetin Kelime Karşılıkları

#KelimeAnlamKök
1ve menve kimseوَمَنْ
2lemلَمْ
3yestetia'gücü yetmeyenيَسْتَطِعْ
4minkumiçinizdenمِنْكُمْ
5tavlenmali güceطَوْلًا
6enأَنْ
7yenkihaevlenmek içinيَنْكِحَ
8l-muhsanatihür kadınlarlaالْمُحْصَنَاتِ
9l-mu'minatiinanmışالْمُؤْمِنَاتِ
10feminفَمِنْ
11maمَا
12meleketsahip olduğunuzمَلَكَتْ
13eymanukumellerinizdeأَيْمَانُكُمْ
14min-dan (alsın)مِنْ
15feteyatikumugenç kızlarınız-فَتَيَاتِكُمُ
16l-mu'minatiinanmışالْمُؤْمِنَاتِ
17vallahuAllahوَاللَّهُ
18ea'lemudaha iyi bilirأَعْلَمُ
19biimanikumsizin imanınızıبِإِيمَانِكُمْ
20bea'dukumhepinizبَعْضُكُمْ
21min-densinizمِنْ
22bea'dinbirbiriniz-بَعْضٍ
23fenkihuhunneöyle ise onlarla evleninفَانْكِحُوهُنَّ
24biizniizniyleبِإِذْنِ
25ehlihinneailelerininأَهْلِهِنَّ
26ve atuhunneve verinوَاتُوهُنَّ
27ucurahunneücretlerini (mehirlerini)أُجُورَهُنَّ
28bil-mea'rufigüzelceبِالْمَعْرُوفِ
29muhsanatiniffetli yaşamalarıمُحْصَنَاتٍ
30gayraغَيْرَ
31musafihatinzina etmemeleriمُسَافِحَاتٍ
32ve laوَلَا
33muttehizative (gizli) edinmemeleriمُتَّخِذَاتِ
34ehdanindostأَخْدَانٍ
35feizaikenفَإِذَا
36uhsinneevliأُحْصِنَّ
37fe ineğerفَإِنْ
38eteyneyaparlarsaأَتَيْنَ
39bifahişetinfuhuşبِفَاحِشَةٍ
40fealeyhinneonlaraفَعَلَيْهِنَّ
41nisfuyarısı (uygulanır)نِصْفُ
42maمَا
43alaüzerineعَلَى
44l-muhsanatihür kadınlarالْمُحْصَنَاتِ
45mineمِنَ
46l-azabiyapılan işkenceninالْعَذَابِ
47zalikebu (cariye ile evlenme)ذَٰلِكَ
48limeniçindirلِمَنْ
49haşiyekorkanlarخَشِيَ
50l-anetesıkıntıya düşmektenالْعَنَتَ
51minkumiçinizdenمِنْكُمْ
52ve enfakatوَأَنْ
53tesbirusabretmenizتَصْبِرُوا
54hayrundaha iyidirخَيْرٌ
55lekumsizin içinلَكُمْ
56vallahuAllahوَاللَّهُ
57gafurunbağışlayandırغَفُورٌ
58rahimunesirgeyendirرَحِيمٌ