BİR ZAMANLAR Rabbin meleklere demişti ki: “Şüphesiz Ben yeryüzünde bir halife[*] / muhalif (birbirine muhalefet eden bir varlık, her yüzyılda bir önceki neslin vefatıyla birbirlerinin yerine geçen) bir varlık[1] atayacağım / oluşturacağım.” Melekler (de cevaben) dedi ki: “Orada süregelen / doğal düzeni bozan ve kanlar döken akıllı[2] bir varlık mı oluşturuyorsun? Sen ki yaptığını mükemmel yaparsın ve Biz ki Sana içtenlikle boyun eğip itaat edenleriz. Senden dolayı / Senin hatırına onu temiz ve kıymetli sayarız”[3] dediler. Allah: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim!” dedi[4].
______________________
[*] Halife / Halifeler: Birbirlerinin yerine bir şekilde geçenler olarak ilk etapta anlamakta fayda var. Yönetici olarak ta karşımıza çıkar. Davud as.’ı yeryüzünde halife / yönetici yaptık, der örneğin. Fakat bir başka anlam olarak ta (insan) muhalif bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. En başta kendisini yaratana muhalif oluyor. Allah’ın emri olan: Şu ağaca yaklaşma, dediği hâlde bu emrini çiğniyor. Daha sonra insanın bir başka insanlarla ihtilâf etmesi, birbirlerine muhalif olmaları, birbirlerinin yerine / koltuğuna göz dikmeleri, birbirinin ayağını kaydırması vs. pek şekilde örneklendirebiliriz.
Halife: Önceki nesillerin yerine geçen ve yeryüzünü kullanan ölümlü bir insan veya insan nesli demek, olabilir. Bilindiği üzere birinin kullandığı toprakları, o ölünce başka birisi kullanır. Nitekim her yüzyılda bir nesil mezarlığa taşınır. Ve şehri, yeni gelen insanlar (halefleri) kullanır. Halife; Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi değil, sadece bir kuludur. (Halife kavramı için aşağıdaki 1. nolu dipnota da bakınız lütfen). Bir başka açıdan Halife kavramına bakıldığında: Kur’an’da Nebi ve Rasûller için kullanıldığında yaşadığı ortamda/yeryüzünde insanlar üzerinde YÖNETİCİ olarak kıldığını görürüz. Bizler (insanlar / kullar) için kullanıldığında ise bizden sonra yerimize geçen nesiller olarak anlarız. Ya da: “Ben yeryüzünde birbirine muhalefet eden akıllı bir halife / varlık oluşturacağım” şeklinde bir okuma da yapabiliriz.
Melekler: Allah’a itaatkâr varlıklar olmakla birlikte yer yer muhalif varlıklar olduğunu da görmekteyiz.
İblis: “İblis hariç / bundan kaçındı!” şeklinde Bakara 34’te ortaya çıkar. İblis’in cinden yaratılmış bir varlıktır, asla melekten bir varlık değildir!
Şeytan: Bakara 36’da: “Şeytan/İblis ikisini(n de ayağını) oradan kaydırdı” ifadesiyle karşımıza çıkar. Adı ‘İblis’ iken birden ‘Şeytan’ sıfatını da alır/Allah, ona/İblis’e bu şekilde bir sıfat yükleyerek daha da belirgin hâle getirir/bize tanıtır. (En doğrusunu yine de Allah bilir).
[1] Muhalif varlık, halife’nin sözlük anlamlarındandır. Halife (خَلِيفَةً), “arkada olma ve muhalefet etme” anlamlarına gelen half (خلف) kökündendir; mübalağa (abartı) için sonuna tâ (ة) eklenmiştir (Lisan’ul-Arab). Burada muhalif varlık anlamı vermemiz, Allah’ın insanları bu yapıda yarattığını bildirmesinden dolayıdır (Hûd 11/118-119). Halîf (خَلِيف) kelimesi feîl (فعيل) kalıbındadır. Bu kalıp hem ism-i fâil/eylemi yapan hem de ism-i mef’ûl/eylemden etkilenen için kullanılır. İsm-i fâil olarak hâlif (الخالف), “arkada kalan”, “birinin yerine geçen” ve “muhalif olan”, ism-i mef’ûl olarak (المخلوف) da “yerine başkası geçen”, “muhalefet edilen” ve “arkasında birini bırakan” demektir. İlk insan olan Âdem as.’ın yerine geçeceği bir kimse olmadığı için o, “başkasının yerine geçen” anlamında halife değil, “muhalefet eden/edilen ve yerine bir başkası geçecek olan” anlamında halifedir.
Hulefa/Halifeler: Birbirlerinin yerine bir şekilde geçenler olarak ilk etapta anlamakta fayda var. Yönetici olarak ta karşımıza çıkar. Davud as.’ı yeryüzünde halife/yönetici yaptık, der örneğin. Fakat bir başka anlam olarak ta muhalif bir varlık karşımıza çıkıyor. En başta kendisini yaratana muhalif oluyor. Allah’ın emri olan: Şu ağaca yaklaşma, dediği hâlde bu emrini çiğniyor. Daha sonra insanın bir başka insanlarla ihtilâf etmesi, birbirlerine muhalif olmaları, birbirlerinin yerine/koltuğuna göz dikmeleri, birbirinin ayağını kaydırması vs. pek şekilde örneklendirebiliriz.
[2] “Akıllı” ifadesi, ayetteki men (مَن) kelimesinden dolayıdır. O kelime Arapçada akıllı varlıklar için kullanılır.
[3] Takdîs (تقديس), “arındırma” demektir (Mekâyîs). “Nukaddisu lek” sözü, nukaddisuhu lek (نُقَدِّسُه لَكَ) anlamındadır.
[4] Allah bu haberi verdiği sırada Mele-i a’lâ’da yani meleklerin en üst seviyedeki topluluğu arasında çekişme çıktı (Sad 38/69-78). Allah’a olan bu itirazları, o çekişmenin bir yansımasıdır. Demek ki melekler de muhalif yapıda imişler. Bu ayetler ve ilgili diğer ayetler (A’raf 7/11-13) o zaman İblis’in de Mele-i a’lâ’da görevli olduğunun açık delilidir. Yahudilerin sözlü geleneğine ait Tevrat dışı eserlerde de Âdem’in yaratılışı ve meleklerin ona secde etmeleriyle ilgili anlatılar yer almaktadır. (Biz bu görüşü benimsemiyoruz ~Sadık TÜRKMEN) Meleklerin Âdem yaratılmadan önceki tartışmalarından ve bazı itirazlarından bahsedilir. İblis’in diğer bütün meleklerden daha üstün bir konumda olduğu anlatılır. Ancak Âdem’e secdeyi kabul etmediği için makamından kovulur ve yeryüzüne sürgün edilir [TB Sanhedrin 38a-38b; Midrash, Bereshit Rabbeti]. Adem’e secde etmeyi biz uygun bulmadığımız için: Âdem’i tanıyıp saygıyla selâmlamayın, olarak meallendirdik.