ŞÜPHESİZ hidâyet vermek / etmek / doğru yola iletmek Bize aittir / Bizim üzerimizedir[*]
______________________
[*] Bu vb. ayetler maalesef yine doğru bilinen yanlışlardandır. Şöyle ki; her zaman dile getirdiğimiz gibi pek çok Meal Sahibi bazı ayetleri: “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete ulaştırır” şeklinde meallendirmişlerdir. Bu Kur’an’a ve Allah’ın adaletine ters düşer. Allah yarattığı kullarının arasında asla ayırdım yapmaz.
Yani bir kulunu hidayete erdirip, bir diğer kulunu saptırma gibi anlayış Kur’an’a ve Allah’ın EL-ADL sıfatına zıt bir anlayıştır.
Biz bu vb. ayetleri şöyle anlıyoruz ve Allahu alem doğruya yakın bir anlayış ta budur görüşündeyiz;
~ «Onlara bir ayet geldiği zaman, dediler ki: “Kesinlikle inanmayacağız; Allah’ın elçilerine verilen şeyin benzeri, bize de verilmedikçe!” Allah risâletini / elçiliğini kime vereceğini daha iyi bilir! Allah katında, suç işleyen kişilere bir alçalma ve hile yapmış olmaları yüzünden, şiddetli bir azap isabet edecektir.» (Enam 124)
Enam 124’te Allah, risâletini / elçiliğini kime vereceğini daha iyi bilir, buyurulur. Aynı şekilde Nübüvveti yani Peygamberliği de kime vereceğini bilir. Bunun asıl ve gerçek anlamı (Allahu alem) şudur: Allah, bir toplumun içinden kimi Nebi ve Rasûl olarak seçecekse ONA ÖZEL HİDÂYET VERİYOR / LÛTFEDİYOR. Ta Adem as. ‘dan Son Nebi (hateme’n-Nebi) Muhammed sav.’e kadar Allah’ın Sünnetullah’ı bu şekilde işlemiş / çalışmıştır. İşte onun için biz şimdiye kadar gerek kalem ile, gerek kelâm ile hep bu konuya değinmişizdir. ÖZEL HİDÂYET ve GENEL HİDÂYET diye ayırdım yaparak?!
Peki şimdi de genel hidâyet dediğimizde neyi kasdediyoruz onu açıklayalım?! Önce şu ayeti burada aktaralım:
~ «Veya şöyle demesinden: “Eğer Allah bana hidayet etseydi elbette, ben de korunup sakınanlardan olurdum.”» (Zümer 57)
Hidâyet kelimesi aşağıda çok detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Ancak biz şu iki ayırdımı yapmak zorundayız. a) Özel hidayet, b) Genel hidayet. Özel hidayet, kişinin hiçbir gayret göstermesine gerek kalmayandır. Çünkü bu özel hidayet direkt Nebi ve Rasûllerle ilgilidir. Allah NEBİ ve RASÛL olarak seçtiklerine HİDAYET eder, onları doğru yola iletir, onları bizatihi Allah seçer.
~ VE (GERÇEK ŞUDUR): Rabbin dilediğini yaratır ve (insanlara nebi ve elçi olarak) dilediğini seçer. Seçim (nebi ve elçileri belirleme hakkı) onlara ait değildir. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir / yücedir! (Kasas 68)
Bireysel, yani Nebi ve Rasûl olarak Allah tarafından seçilmeyen diğer kullarının hidayetini de kendilerinin talebine / isteğine / tercihine / hidayet yoluna girme anlamında kişinin kendi çalışmasına bırakmıştır. İnsan bu anlamda doğru yolu / hidayeti dilemedikçe, bu uğurda bir çaba göstermedikçe Allah ta o kişiye hidayet etmez.
Dolayısıyla bu ayette (Zümer 57) kişinin o gün yapacağı iddia boş bir iddiadan ibarettir. Çünkü Allah hemen iki ayet sonra onların iddialarının boş bir çaba olduğuna vurgu yapar:
~ Kesinlikle öyle değil (bu sözlerin boş bir temenniden ibaret!) Ayetlerim / delillerim sana geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve kâfirlerden / gerçeğin üstünü örtenlerden oldun. (Zümer 59)~ «Allah kime (Nebi/Elçi seçerek) yol gösterirse (nasıl ki; Muhammed’i özel hidâyet ile Nebi/Elçi olarak seçti) işte hidâyete eren odur! Ve kimi (ayetleri tanımayıp, Kur’an ile düzelmek istemeyerek yanlış hayat tarzını seçenleri) de sapıklığında (yoldan çıkmış bir hâlde) bırakırsa, işte hüsrâna uğrayanların kendileri onlardır.» (Araf 178)
~ «KENDİLERİNE hidâyet (yol gösterici, rehber olarak Kur’an ve Elçi) geldiğinde, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların (kibir ile) ancak: “Elçi olarak Allah bir beşer mi / insan mı gönderdi?” demeleridir.» (İsra 94)