EY İMAN EDENLER! Namaza kalkacağınız zaman (üzerinizdeki sekâratı / sarhoşluğu / uyuşukluğu / zihin kapalılığını üzerinizden atıp kendinize gelmek için) yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. (Islak) ellerinizle başlarınıza meshedin ve her iki bileklere kadar ayaklarınızı da mesh edin / (veya) yıkayın. Eğer eşlerinize vararak cinsi münasebette bulunmuşsanız iyice / tamamen yıkanarak temizlenin (ki tamamen yıkanmak boy abdesti almak demektir). Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veyahutta biriniz abdest bozmaktan / ayak yolundan / tuvaletten gelir veyahutta eşlerinizle cima eder / birleşip te yeteri miktarda su bulamazsanız o zaman; (bir avuç kadar -bir küçük pet şişe suyla- bile olsa) size öğrettiğimiz / söylediğimiz organları (aynı başınıza sürer / başınızı mesheder gibi) az miktarda suyla da olsa meshedin / sıvazlayın / (hiç bir şekilde bulunduğunuz ortamda su bulamazsanız) toprağı ya da topraktan mamûl herhangi bir şeye dokunarak organlarınızı sıvazlayın / meshedin / teyemmüm edin![*] Onunla / o az miktar (bir avuç kadar ya da bugün küçük bir pet şişede bulunan) suyla (da olsa) yüzlerinize ve ellerinize sürün / meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz.
_____________________
[*] Bu ve benzerliği / bağlantısı olan Nisa 43‘ncü hem Dipnot ile daha geniş açıklamaya ve hem de PARANTEZLERLE açmaya ihtiyaç duyduğumuz ayetlerden olduğu için biraz da burada üzerinde durmamız gerekiyor.
Ayeti okuduğumuzda öncelikle ilk aklımıza gelen ABDEST meselesidir daha sonra da “su bulamadığınızda” diye anlamlandırılan ve TOPRAĞA TEYEMMÜM diye verilen manâdır. Toprağa her iki elimizi sürerek ilgili yerleri sıvazlamak / ilgili yerlere sürmek / ilgili yerleri meshetmek olarak tanımlanır teyemmüm. Ancak bize göre orada tamamen susuzluğa işaret yoktur; istediğiniz miktarda, yeteri miktarda su bulamadığınızda diye çevirmek daha uygundur. Ancak az miktarda bir avuç kadar da su olsa teyemmüm yapılır.
Aslında teyemmümün asıl anlamı bu ayette verilen az miktarda suyla ilgili organları meshetmek / sıvazlamaktır. Tabi bugün insanların aklına: SU OLMAYAN BİR YER OLUR MU?! gibi böyle bir soru gelebilir.
Evet arkadaşlar, su bulamadığımız yerler de olabilir?!
Ben başıma gelen bir olaya değineyim: 70’li yılların sonunda ve 80 ihtilâlinden sonra o dönem işte 20’li yaşlardayız ve Kur’an Tebliği yapıyoruz yaşadığımız şehirde ve o zaman 68 vilâyet olan Ülkemizin çeşitli vilâyetlerine hafta sonları (işimizden arta kalan zamanlarda) TEBLİĞE (halkı Kur’an ile uyarmaya) çıkıyordum. Tabi bu tebliğimizden rahatsız olan insanlar güvenlik güçlerini arayarak bizi kapıp götürmelerine vesile oluyorlardı. O dönem İKTİDAR malûm Kenan Paşa. Ondan önceki dönemi anlatmama hiç gerek bile yok, biz emsâl insanlar bilir: 80 öncesi (halk diliyle) ANARŞİK bir ortamda. Hergün onlarca kişi Sağcısı, Solcusu ve İslâmcısı katlediliyordu?! Deniz olmayan Vilâyetlerde otobüslerde, dolmuşlarda; Deniz olan vilâyetlerimizde de otobüs ve dolmuşlarda olmakla birlikte Vapurlarda da TEBLİĞ ediyorduk.
Bir gün Otobüsteyim ve yanımda oturan kişiyle hoş sohbet edip tanıştıktan sonra (genelde girişi böyle yapardım, önce bir BAĞ kurardım kişiyle sonra konuyu illa: YARATILIŞ GAYEMİZE, ÖLÜP HESAP VERECEĞİMİZE getirip mesaj verirdim kısa yolculuğumuzda ve ANLADIĞI DİLDE BİR KUR’AN MEALİ alıp okumalarını önererek ayrılırdım (eğer yanımda benim okuduğum Meal dışında fazladan bir iki Meal bulundururdum Süleyman ATEŞ Hocamızın illa onu hediye ederek, yoksa KENDİ OKUDĞUM MEALİ hediye ederek o kişiyle vedâlaşırdım, o zamanlar bizim Mealimiz yoktu tabi; Biz 2006’da ilk Baskısını yaptık).
Otobüste TEBLİĞ yapıyorken yine yanımda bulunan bir kişiye ama ben Tebliğe başlar başlamaz yakınımızda oturan veya ayakta duran onlarca kişi BANA KULAK VERİRDİ ve ben bunu görür SESİMİ biraz daha yükseltirdim ki, onları da içine alan KUŞATICI bir sunum yapardım. Her zaman bu sistem çalışmıştı yani işe yaramıştı. O kitabın adını biz de alabilir miyiz, diyerek talepte bulunmuşlardır.
Yine günlerden bir gün işte tebliğ sırasında onların içinde biri dedi ki: Kardeşim, utanmıyor musun böyle yüksek sesle Ayet okumaya diye çıkıştı. Ben de neden utanayım dedim. O: Belki buradaki insanların içinden CÜNÜP olanlar vardır, her sen ve hem de bu insanları günaha sokuyorsun, diye yüksek sesle çıkıştı. Ben de: İYİ YA, İŞTE ALLAH’IN KİTABI KUR’AN GELDİ Kİ, İNSANLAR CÜNÜPLERSE ARINIP TEMİZLENSİNLER BİLGİSİNİ VERİYOR, gidip temizlenirler öyle değil mi?! dedimse de o vatandaş bir türlü susmadı. Ancak pek çok kişinin yüz hatlarına baktığımda benim söylemimden de çok mutluydular. Bu vatandaş Kaptana / Otobüs şoförüne seslenerek: KAPTAN EN YAKIN KARAKOLA ÇEK, TÜM KAPILARI KAPAT KİMSE İNMESİN dedi. Meğer beyfendi Polismiş?! O dönem 70’li ve 80’li yıllar çok sıkıntılı dönemlerdi.
Allah’a, Kitaba, Peygamberimize düşmanlık yapan memurlar çoğunluktaydı maalesef.
Tabi bu benzeri olaylarla her an karşı karşıya kalıyordum. Tebliğ çalışmasını da bu vb. olaylar bırakın terketmeyi daha bir sıkı sıkıya sarılmama vesile oluyordu. Şükürler olsun o gün bugündür çalışmalarımızı hiç bırakmadık ve artık bugün: TEBLİĞ FAALİYETİNİ GERÇEK SAHİBİNE BIRAKTIK, KUR’AN’A VE KUR’AN MEALİMİZE… Çünkü Kur’an’dan daha güzel TEBLİĞ yapanı görmedim…
Bugün Yüce Rabbime sonsuz şükürler olsun ki: YÜZBİNLER SAYFAMIZI İNCELİYOR VE KUR’AN MEALİ SİTEMİZİ TAKİP EDİYOR VE HATTA CEP TELEFON UYGULAMALARINI HEM ANDROİD VE HEM DE İPHONE’LARINA İNDİRİYOR!
Bu olayı anlatmadan geçemedim… Peki ne diye anlattım: Pek çok kereler Karakola götürülüp oradan da o Vilayetin Emniyet Müdürlüğüne SORGULANMAK üzere gönderiliyorduk. İşte gerek Karakolda ve gerekse Emniyette HÜCREYE tıkıyorlardı. Namaz vakti geldiğinde: Abdest alabilir miyim, dediğimde inançsız biri varsa orada Nöbetçi asla izin vermiyordu. Ben de DUVARA dokunarak / duvardaki toprağı meshedeke iki elimle ABDEST alıp Namaza duruyordum, işte bunu anlatmak için dile getirdim. SU BULAMADIĞIMIZ BUNUN GİBİ PEK ÇOK DURUM OLMUŞTUR!
ŞİMDİ GELELİM ABDEST İLE İLGİLİ BİRAZ DAHA DETAY BİLGİ VERMEYE
İslâm’da temizliğin sembolü olan abdest, organizmayı olumsuz ve zararlı etkenlerden koruyan savunma silahıdır.
Nisa Suresi 43. ayetinde “sarhoş iken” denilirken kastedilen şey “aklınız başında değilken, derinlemesine düşünmüyorken, aklınızda başka şeyler varken” gibi anlamlara gelmekte ve salâta yaklaşma niyetinde olanların bu durumdan kendilerini arındırmaları, temizlemeleri istenmektedir. İşte tam da burada ABDEST (negatif düşünce ve enerjiden kurtulmak için) zorunlu hâle geliyor. Nasıl ki, gece uyuduktan sonra sabah kalktığımızda kendimize gelmemiz için ELİMİZİ-YÜZÜMÜZÜ yıkamamızla kendimizi toparlarız, aynen onun gibi. Gün içerisinde her birimizin bir sürü uğraşısı / meşgâlesi var, o stresli durumdan kurtulmak için bir abdest alma ile işi gücü bırakıp, negatif / olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtularak Salâta / Namaza kalktığımızda / durduğumuzda ODAĞIMIZI toparlamamıza vesile / yardımcı olur ya, işte öyle…
Burada şu tespiti yapıp öyle abdest ile ilgili izahıma geçmek istiyorum: Kur’an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın, emrini hepimiz hatırlarız. Evet bu söz ile beyan edileceği gibi aynı zamanda abdest silâhını da kuşanarak: İster elimize Kur’an ya da Bir Kur’an Meali alıp okumaya başlamadan önce de Abdest alarak okumaya başlarsak: Negatif / olumsuz enerjiden (düşünce ve duygulardan) arınarak kendimize KUR’AN’A VERMEMİZ (Kur’an’a Odakklanmamız) çok daha harika olacaktır, bunu yaşayanlar bilir. Bununla birlikte arkadaşlar: SALÂTI İKÂME EDERKEN / NAMAZ İBADETİMİZİ YERİNE GETİRİRKEN biliyorsunuz ki KUR’AN AYETLERİNİ OKURUZ, onun için Abdest; o serin suyla Allah’ın emri üzere belirtien yerleri yıkamamız uyanmamızı, kan dolaşımının hızlanmasını sağlar ve odağımızı arttırır, bu bilimsel olarak tespit edilmiştir. Bunun şunun için söyledim; Namaz kılarken, kıldığımız esnâda da Kur’an okuduğumuz için ya da isterseniz elinize Kur’an’ı ya da Kur’an Mealinizi alıp okumak istediğinizde UY EYLEMİ yapmanın faydasını uyguladığınızda görürsünüz, demek istiyorum.
Şunu da ekleyip abdest meselesine döneyim; Muhammed as. döneminde Salât denilince aynı zamanda KUR’AN TEDRİSATI akla geliyordu?! Yani bugünkü ritüel olarak yaptığımız Namaz, o gün bugünkü gibi yerine getirilmiyordu: ADETA NAMAZDA EĞİTİM / DERS YAPILIYORDU, Rasûlullah Namazda Ümmetinin eğitimini sürdürüyordu… Ne yazık ki, bugün sadece BİR RİTÜEL, ŞEKİL olarak algılanmış birkaç dakikada yatıp kalkıp tamamlanan bir ibadet olarak algılanmış (bu muhteşem EĞİTİM – ÖĞRETİM SİSTEMİNİ böye basitleştiren münafıklara yazıklar olsun). Salât / Namaz Sistemi aslında bir TEMEL EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİDİR, bugünkü İlköğretim, Ortaöğrenim ve Lise gibi; yani nasıl ki her aile çocuklarını bu TEMEL EĞİTİME yollamak zorunda, yollmamayanlar için yasal olarak takip edilip cezalandırılıyorlar, onun gibi?! Üniversite Eğitimi bir zorunluluk değil, dileyenler gidebiliyor biliyorsunuz…
Gelelim abdest konusunun açılımına: Temizlik temeline dayanan İslâmiyet’in, müminleri her zaman maddî-manevî beden, elbise ve mekânlarını temizliğin en hassas metoduyla örnek olmayı, iman prensibi sayarak özendirmiştir. Abdest nimeti, aynı zamanda sağlıklı, hijyenik yaşamın çok pratik ve huzur veren bir prensibidir. Batı medeniyetinin son 150 yılda uygulamaya başladığı yıkanarak temizlenmeyi, Kur’an esaslarına dayanan İslâm’ın su medeniyeti 15 asıdan beri abdest, gusül ve teyemmümle disiplin altına almıştır. Abdestin insan sağlığına olan faydalarını ve hijyen kurallarına uygun yaşam kaidelerindeki tıbbî hikmetlerin derinliğini anlamaya gayret edeceğiz.
Abdest, insan vücudunu maddî yönden arındırdığı gibi, abdest suyu günah kirlerinden temizleyerek, manevî ve psikolojik bir rahatlama sağlar; sağladığı huzur ve güvenden dolayı da, abdest müminin silahı olarak bilinmektedir. Vücudun savunma direncini arttıran abdestin, kalp-damar ve dolaşım sistemine sağladığı faydalar dikkatle incelendiğinde: “Damarların sağlıklı çalışması durumuyla ilgili olarak, damarlar kalpten uzaklaştıkça küçük dallara ayrılan elastiki borulara benzer. Özellikle incelmiş borular sertleşir, esnekliğini yitirirse, kalbe karşı bir zorlama olur. Hayatın çeşitli yönleri, bu damarların sertleşip daralmasına neden olur. İhtiyarlığa, yıpranmaya temel sayılan bu durumdan, acaba ince bir damarda böyle bir olayı izleyerek onun yıpranmasını pratik bir yoldan geciktirebilir miyiz? Günlük hayatımızda bir uygulama vardır ki, damarları genişletip büzerek, ona bir anlamda jimnastik yaptırır ve esnek kalmasını sağlar. Bu olay ısı farkı olan, sudur. Su sıcaksa damarı genişleterek, soğuksa daraltarak, özellikle kalpten uzak damarların esnekliğini, zindeliğini sağlar. Su, bu arada yine ısı farkı nedeniyle dokularda yavaşlamış dolaşımdan ortaya çıkan besin birikimlerini de, genel dolaşıma katmış olur. Küçük yaştan beri abdest alan insanın, hem damar sertliğine hem de bu olayın BEYİN DOLAŞIMINA yansıması demek olan BUNAMA’ya karşı ne denli koruduğunu görmezlikten gelmek mümkün mü?” (1)
(1) Dr. Halûk NURBAKİ, Kur’an-ı Kerim’den Ayetler ve İlmî Gerçekler, s.79, TDV Yayınları 1989.
Vücut bağışıklık sisteminin (OTOİMMUN SİSTEM) organize edildiği lenf (beyaz kan) dolaşımına abdestin sağladığı destek, İlâhî tarif sonucu gerçekleşmektedir. “Lenf dolaşımı, vücudun her noktasını eksiksiz bir koruma nizamı içinde tutar. Bu ince damarların sağlıklı görev yapması da, yine abdest almanın genel dolaşımda olduğu gibi, jimnastik etkisi ile yakından ilgilidir. Bizim tüm hastalıklarla mücadelemizi sağlayan bu ilâhî nimetin, koruma sisteminde abdest alma ile, düzeni güçlenmektedir. Abdest alma şekli özellikle, LENF SİSTEMİNİ de amaçlamaktadır. Lenf sisteminin düzenli çalışması için, vücudun bir tek noktasının dahi ihmal edilmemesi gerekir ki, bu abdest almada kesinlik kazanmıştır.
Lenf sisteminin uyarılmasında en önemli merkez, burun arkası (NAZOFARİNX) ve bademciklerdir ki, abdest almada bu iki noktanın yıkanması özellikle şart koşulmuştur. Boyun yanlarının uyarılması, lenf sistemine çok etkilidir. Bu da abdest almada mevcuttur. Kimse çıkıp, abdest alma lenf sistemine yönelmiş değildir diyemez.