Biz o (yakıp kavurucu) ateşe sahip olanları / ateşin sahiplerini / cehennem muhafızlarını melekler yaptık.[1] Onların sayısını[2] da inkâr edenler için bir fitne[3] / açığa çıkarma[aracın]dan başka bir şey kılmadık, ki böylece; kendilerine kitap verilenler yakinen bilsinler ve ona iman etmiş olanların imanları / kavrayışları / anlayışları daha da güçlensin, kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlar[4] ve inkârcılar ise: “Bu misâlle Allah’ın kastettiği nedir acaba?”[5] diyorlar. İşte böylece Allah; sapıklığı dileyenlerin / tercih edenlerin sapıklığını açığa / ortaya çıkarır ve doğruluğu dileyenleri / tercih edenleri de doğru yola kavuşturur / muradına erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez.[6] Bu, insanlar için yalnızca bir zikirdir / hatırlatmadır / öğüttür.[7]
_____________________
[1] Bu ayette geçen “ashabun nar” tamlaması, Kur’an’ı bir bütünlük içinde okumayan ya da bir bütünlük içinde okumayı yeni öğrenen zihinlerde bir karışıklık yaratabilmektedir. Kur’an’ın genelinde kısaca “cehennemlik” olarak çevirebileceğimiz şekilde geçen bu tamlama, bu ayette “ashab” kelimesinin anlamlarını değerlendirmemizi gerektirmektedir. Zira bir dilden diğer bir dile çeviri yaparken çevrilen kelimenin bağlamı çok önemlidir. Sadece meleklerin “Ashabun nar” yapıldığı söylendiğinden ve sayıları da 19 olarak verildiğinden buradaki “ashabun nar” tamlamasını “cehennemlik” olarak çeviremeyiz. Eğer böyle çevirirsek başka kimse cehenneme girmeyecek demek olur ve bu Kur’an’a ters düşer. Bunun yerine “cehennemi sahiplenmiş, orada görevlendirilmiş melekler” olarak anlamamız gerekir. Kaldı ki Tahrim 66/6’da Allah’ın sözünden çıkmayan, gayet katı bir takım meleklerin cehennemde görevlendirildiğinin anlatıldığını göz önünde tutmalıyız.
Bu ayette dikkatinizi “nar” “aleyha” ve “melaiketun” kelimelerine çekmek gerekir. Diğer tamlamaları bir kenara konursa “nar üstündeki melekler”den bahsedildiği anlaşılır. Tıpkı bir önceki ve bu ayette olduğu gibi. “(Sekar’ın) Üzerinde 19, biz meleklerden başkasını ashabun nar yapmadık…”
Zaten Allah kimseyi cehennemlik “yapmaz”. Kullarından, görmezlikte direnenlerin kafirliğini onaylar sadece. Oysa burada Allah’ın kendi yaptığı bir durumdan bahsedilmekte.Cehennemde görevli melekler, oranın bekçileridir. Bunu bildiren ayetler şunlardır: Zümer 39/71–72, Mümin 40/49–50, Zuhruf 43/77, Mülk 67/8.
[2] Bu ayette bildirilen melek sayısı tıpkı ayette belirtildiği gibi kafirler için imtihan (kişilerin gerçeklerinin ortaya çıkarılış) sebebi olmuştur. Bu gibi insanlar, Kitab’ın ayetler arası ilişkisini örtmek için, sözde matematiksel ilişkiler ağı kurarak, Kitab’ın iç bağlantılarını kafalarına göre kurmak ve fitne çıkarma isteğiyle çeşitli yorumlar yapar, kendilerine veya önderlerine kutsallık devşirmeye çalışırlar. Oysa Kitabın ayetler arası ilişkisinin kuralı Al-i İmran 3/7’de açık olarak bildirilmiştir. Kuranın ayetleri arasında rakamsal bir ilişki olduğunu gösteren hiçbir ayet ve nebimizden bu konuda hiçbir rivayet bulunmamaktadır.
[3] “Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır (Müfredat). Kur’an’da bu kelime imtihan (A’râf 7/155), aldatma (A’râf 7/27), cehennem azabı (Zariyât 51/10-14) ve savaş (Bakara 2/216) anlamlarında kullanılmıştır.
[4] Bunlar münafıklardır (Bakara 2/8-10).
[5] Bakara 2/26.
[6] Fetih 48/4, 7.
[7] Kalem 68/52. Bu ayet, ilahi kitaplar arasındaki sıkı bağı, insanlığın evrensel hafızasındaki doğru bilgiyi (zikir) ve özelde de Kuran ile önceki ilahi kitaplar arasındaki tasdik ilişkisini göstermesi açısından çok önemlidir. Cehennemde görevli meleklerin sayısına dair sayısal bir ifade kullanılmasının iki yönlü işlevi olduğu ayette açıkça ifade edilmektedir. İlki, bu sayısal ifadenin kafirler için imtihan (fitne) vesilesi yapılmasıdır. Gerçek tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasına rağmen vasıfları gereği, görmezlikten gelmeleri sebebiyle tasdik ilişkisini dikkate almayan bu kesim on dokuz sayısını zikre dönüştürmüyor dahası kalplerinde hastalık bulunanlarla birlikte “Allah bu sayıyla neyi amaçlamış olabilir ki!” diyerek alaya alıyorlardı. Görevli meleklerin sayısına dair sayısal bir ifadenin ikinci işlevi ise kendilerine kitap verilenlerden mümince tavır sergileyenlerin kitabın Allah’tan geldiği hususunda kati bilgiye ulaşmaları ve imanlarının artması şeklinde olmaktadır. Kimileri için anlamsız olan on dokuz sayısı bu kişiler için, içeriğini bildikleri ellerindeki kitapla Kuran arasındaki örtüşmeyi ortaya çıkarmaktaydı. Böylelikle bu sayısal ifade insanların bir kısmı için sapkınlıklarının bir kısmı için de hidayetlerinin tescili olmaktaydı. Cehennemde görevli meleklerin sayısına dair ayette geçen on dokuz sayısının Kur’an’ın indiği dönemde, kendilerine kitap verilenler için büyük önem taşıdığı söylenmesine rağmen, elimizdeki Tevrat ve İncil’de böylesi ifadelerin bulunmayışı, Kuran’ın da zaman zaman dikkat çektiği, ilahi kitaplara yönelik insan eliyle gerçekleşen bazı karartma ve gizlemelerin somut örneği olarak görülebilir (Maide 5/15). Kurdukları düzenin bozulmaması ve nemalandıkları menfaatlerin kesilmemesi için ellerindeki kitap ile Kuran arasındaki tasdik ilişkisini kesmek kötü niyetlilerin yapacakları öncelikli işler olmalıdır. Buna rağmen; insanlığın evrensel hafızasından silinmeyen dolayısıyla Kuran’da bahsedilen on dokuz rakamıyla örtüşen bir literatür mevcuttur. Mesela Sâbiîlerde iyinin karşısında kötülüğü temsil eden varlıklar olarak yedi gezegen ile oniki burçtan bahsedilir.