Yahut altı üstüne gelmiş, (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O; “Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demişti. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O; “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü herşeye hakkıyla yeter.”
Bakara 259
Bağlantılı Ayetler: 18/19 - 22/5»22/6
« Bakara 258 | Bakara 259 | Bakara 260 »
Ayetin Kelime Karşılıkları
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 | ev | yahut | أَوْ |
2 | kallezi | şu kimse gibi ki | كَالَّذِي |
3 | merra | uğramıştı | مَرَّ |
4 | ala | عَلَىٰ | |
5 | karyetin | bir kasabaya | قَرْيَةٍ |
6 | ve hiye | o kimse | وَهِيَ |
7 | haviyetun | (duvarları) yığılmış | خَاوِيَةٌ |
8 | ala | üstüne | عَلَىٰ |
9 | uruşiha | çatıları | عُرُوشِهَا |
10 | kale | dedi ki | قَالَ |
11 | enna | nasıl | أَنَّىٰ |
12 | yuhyi | diriltecek | يُحْيِي |
13 | hazihi | bunu | هَٰذِهِ |
14 | llahu | Allah | اللَّهُ |
15 | bea'de | sonra | بَعْدَ |
16 | mevtiha | öldükten | مَوْتِهَا |
17 | feematehu | kendisini öldürüp | فَأَمَاتَهُ |
18 | llahu | Allah (da) | اللَّهُ |
19 | miaete | yüz | مِائَةَ |
20 | aamin | sene | عَامٍ |
21 | summe | sonra | ثُمَّ |
22 | beasehu | diriltti | بَعَثَهُ |
23 | kale | dedi | قَالَ |
24 | kem | ne kadar | كَمْ |
25 | lebiste | kaldın | لَبِثْتَ |
26 | kale | dedi | قَالَ |
27 | lebistu | kaldım | لَبِثْتُ |
28 | yevmen | bir gün | يَوْمًا |
29 | ev | ya da | أَوْ |
30 | bea'de | birazı (kadar) | بَعْضَ |
31 | yevmin | bir günün | يَوْمٍ |
32 | kale | (Allah) dedi | قَالَ |
33 | bel | bilakis | بَلْ |
34 | lebiste | kaldın | لَبِثْتَ |
35 | miaete | yüz | مِائَةَ |
36 | aamin | yıl | عَامٍ |
37 | fenzur | bak | فَانْظُرْ |
38 | ila | إِلَىٰ | |
39 | taaamike | yiyeceğine | طَعَامِكَ |
40 | ve şerabike | ve içeceğine | وَشَرَابِكَ |
41 | lem | لَمْ | |
42 | yetesenneh | bozulmamış | يَتَسَنَّهْ |
43 | venzur | ve bak | وَانْظُرْ |
44 | ila | إِلَىٰ | |
45 | himarike | eşeğine | حِمَارِكَ |
46 | velinec'aleke | seni kılalım diye | وَلِنَجْعَلَكَ |
47 | ayeten | bir ibret | ايَةً |
48 | linnasi | insanlar için | لِلنَّاسِ |
49 | venzur | ve bak | وَانْظُرْ |
50 | ila | إِلَى | |
51 | l-izami | kemiklere | الْعِظَامِ |
52 | keyfe | nasıl | كَيْفَ |
53 | nunşizuha | onları birbiri üstüne koyuyor | نُنْشِزُهَا |
54 | summe | sonra | ثُمَّ |
55 | neksuha | onlara giydiriyoruz | نَكْسُوهَا |
56 | lehmen | et | لَحْمًا |
57 | felemma | bu işler | فَلَمَّا |
58 | tebeyyene | açıkça belli olunca | تَبَيَّنَ |
59 | lehu | ona | لَهُ |
60 | kale | dedi ki | قَالَ |
61 | ea'lemu | biliyorum ki | أَعْلَمُ |
62 | enne | şüphesiz | أَنَّ |
63 | llahe | Allah | اللَّهَ |
64 | ala | عَلَىٰ | |
65 | kulli | her | كُلِّ |
66 | şey'in | şeye | شَيْءٍ |
67 | kadirun | kadirdir | قَدِيرٌ |