Araf 157

Onlar ki; Ümmî[1] Nebi olan bu Elçi’ye ittiba ederler/tâbi olurlar/Elçi’nin ayak izini takip ederler, (onun özellikleri) yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı olan![2] O Rasûl onlara iyiliği emreder/iyilikle söyler, onları kötülüklerin oluşmasından önce engellemeye çalışır. Temiz şeyleri onlara helâl sayar ve pislik[olan şey]leri onlara haram kılar.[3] Üzerlerindeki ısr’ı/ağırlıkları[4] kaldırıp atar ve sırtlarındaki prangaları/zincirleri kırar.[5] Ona inananlar (onu) destekleyerek ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen ışığa/nûra tâbi olanlar var ya; işte onlar kazançlı çıkanlardır.

______________________
[1] Kitap nedir, İman nedir bilmeyen; annesinden doğduğu gibi olan anlamına gelir. Kur’an’da ümmînin üç anlamı vardır: Biri, kendisine kitap verilmemiş olan (Al-i İmran 3/20), ikincisi inandığı kitabın içeriğini bilmeyen (Bakara 2/78), üçüncüsü de Mekkeli (Cum’a 62/2) anlamındadır. Nebimiz de daha önce ilahî kitap bilgisine sahip değildi (Şûrâ 42/5253Ankebut 29/4748). Son nebinin İsmail aleyhisselamın soyundan geleceği ve Mekke’den çıkacağı Tevrat ve İncil’de yazılı olduğundan (A’raf 7/157158), (Tevrat/Tesniye 18:18,19, Mezmurlar 84:6, 118:22-26), (İncil/Matta 21:42-44) Kur’an’da onunla ilgili olarak kullanılan ümmî kavramı, Mekkeli anlamındadır.

[2] Tevrat’taki ifade şöyledir: “‘Onlara kardeşleri (İsmailoğulları) arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek.  Adımla konuşan bu peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım.” (Tesniye 18:18,19). Yuhanna İncil’inde de şu ifadeler yer alır: “Şimdiyse beni gönderenin yanına gidiyorum. Ne var ki, içinizden hiçbiri bana, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sormuyor. Ama bunları söylediğim için yüreğiniz kederle doldu.  Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Paraklit size gelmez.” (Yuhanna 16:5-7). “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız. Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu (Paraklit) gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek.  O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan alıp size bildirecek. Baba’nın nesi varsa benimdir. ‘Benim olandan alıp size bildirecek’ dememin nedeni budur.” (Yuhanna 16:12-15).

[3] Geleneksel anlayışta/fıkıh geleneğinde bu ayete dayanılarak Muhammed as.’a haram koyma yetkisinin verildiği ve onun bu yetkiyle Kur’an’da bulunmayan bazı haramlar koyduğu kabul edilir. Esasında Kur’an’da var olanı bildirmesidir. Bu fiillerin Rasûlullâh’a izafe edilmesi, onun Rasûl/Elçi olması sebebiyledir. Allah’ın elçileri, Allah’ın kitabındaki emir ve yasakları, hiçbir ilâve veya eksiltme yapmaksızın olduğu gibi tebliğ ederler. Pek çok ayette Allah’ın, tayyibâtı helâl, habâisi haram kıldığı bildirildiğine göre (Bakara 2/168; Mâide 5/88; Nahl 16/114115) aynı fiillerin Resûlullâh’a nispet edilmiş olması onun yalnızca kitapta yani Kur’an’da bulunan hükümleri tebliğ etmesi anlamına gelir, ona kendiliğinden hüküm koyma yetkisi vermez. Bu sebeple Nebîmiz, Allah’ın helâl kıldığı bir şeyi kendisine haram kıldığı için uyarılmıştı (Tahrîm 66/1). Bu, onun “Nebî” vasfıyla yaptığı kişisel bir tercihi idi. Eğer bir şeyi haram kılma yetkisi olsaydı böyle bir uyarı yapılmazdı.

[4] Bu, önceki ümmetlere yüklenen, gelecek nebiye inanma ve ona destek olma sorumluluğudur. (Bkz. Bakara 2/286 ve dipnotu).

[5] Yaptıkları hatalar yüzünden İsrailoğullarına ağır sorumluluklar yüklenmişti. Tevrat’ta da bu durum benzer bir şekilde “zincir” kavramıyla mecazileştirilmiştir. “Alay etmeyin artık, yoksa zincirleriniz daha da kalınlaşır. Çünkü bütün ülkenin kesin bir yıkıma uğrayacağını Rab’den, Herşeye egemen Rab’den duydum.” (Yeşaya 28:22)


Bağlantılı Ayetler: 2/168 5/88 16/114 16/115 66/1 2/286 4/162 5/65 5/66 33/56



« | Araf 157 | »


Ayetin Kelime Karşılıkları

#KelimeAnlamKök
1ellezineonlar kiالَّذِينَ
2yettebiuneuyarlarيَتَّبِعُونَ
3r-rasuleo Elçi'yeالرَّسُولَ
4n-nebiyyeo nebiyeالنَّبِيَّ
5l-ummiyyeümmiالْأُمِّيَّ
6lleziالَّذِي
7yecidunehubulduklarıيَجِدُونَهُ
8mektubenyazılıمَكْتُوبًا
9indehumyanlarındaعِنْدَهُمْ
10fiفِي
11t-tevratiTevratالتَّوْرَاةِ
12vel'incilive İncil'deوَالْإِنْجِيلِ
13ye'muruhumkendilerine emredenيَأْمُرُهُمْ
14bil-mea'rufiiyiliğiبِالْمَعْرُوفِ
15ve yenhahumve kendilerini menedenوَيَنْهَاهُمْ
16ani-tenعَنِ
17l-munkerikötülük-الْمُنْكَرِ
18ve yuhilluve helal kılanوَيُحِلُّ
19lehumuonlaraلَهُمُ
20t-tayyibatigüzel şeyleriالطَّيِّبَاتِ
21ve yuharrimuve haram kılanوَيُحَرِّمُ
22aleyhimuonlaraعَلَيْهِمُ
23l-habaiseçirkin şeyleriالْخَبَائِثَ
24ve yedeuve kaldırıp atanوَيَضَعُ
25anhumonlardanعَنْهُمْ
26israhumağırlıklarıإِصْرَهُمْ
27vel'eglaleve prangalarıوَالْأَغْلَالَ
28lletiöyle kiالَّتِي
29kanetidilerكَانَتْ
30aleyhimonların üzerindeعَلَيْهِمْ
31fellezineartık onlarفَالَّذِينَ
32amenuinananlarامَنُوا
33bihiO'naبِهِ
34ve azzeruhuve O'na saygı gösterenlerوَعَزَّرُوهُ
35ve nesaruhuve O'na yardım edenlerوَنَصَرُوهُ
36vettebeuve uyanlarوَاتَّبَعُوا
37n-nuranuraالنُّورَ
38lleziالَّذِي
39unzileindirilenأُنْزِلَ
40meahuO'nunla beraberمَعَهُ
41ulaikeişteأُولَٰئِكَ
42humuonlarهُمُ
43l-muflihunefelaha erenlerdirالْمُفْلِحُونَ