BİR ZAMANLAR Allah, Nebilerden[1] kesin söz aldığında şöyle dedi: “Size kitap ve hikmet (problem çözme ilmi / bilimi) veririm de daha sonra yanınızda olanı tasdik eden / onaylayan bir Rasûl / bir Kitap[2] gelirse kesinlikle ona inanacaksınız ve destek olacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ısr’ı / ağır yükü[3] yüklendiniz mi?”.[4] Onlar: “Kabul ettik!” dediler. Allah: “Öyleyse siz buna şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım”[5] dedi.
_____________________
[1] Allah’ın nebilerden söz alması, nebilere indirdiği kitaplar vasıtası ile ümmetlerden söz alması anlamına gelir. Alınan bu söz gereği tüm ümmetler Kur’an’a iman etmekle yükümlüdürler.
[2] Allah Teâlâ bu ayette nebilere, resule inanma ve ona destek olma emri vermiştir. Nebi ve Rasûl kavramlarının iyi anlaşılması bakımından bu çok önemlidir. Resul (رسول), “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi o sözü iletmek için gönderilen elçi anlamına da gelir (Müfredat). Allah’ın elçilerinin ana görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Bu sebeple Kur’an’da geçen Allah’ın rasûlü sözleri ile asıl vurgulanan şey onların tebliğ ettikleri ayetlerdir. Bu ayetteki “yanınızda olanı tasdik eden bir rasûl” ifadesinin bir benzeri Bakara 2/101’de “yanlarında olanı tasdik eden bir rasûl” şekilde geçer. Bakara 2/101’in iç bütünlüğü, oradaki rasûl kelimesinin kitap anlamında olduğunu açıkça gösterdiğinden o ayet, buradaki rasûlün de kitap anlamında olduğunun delilidir.
[3] Isr, gelecek nebiye inanma görevidir. Nebimizle birlikte ısr yükü kalkmıştır (A’raf 7/157).
[4] Tevrat’taki ifade şöyledir: “Onlara kardeşleri (İsmailoğulları) arasından senin gibi bir Rasûl çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Adımla konuşan bu Rasûl’ün ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım.” (Tesniye 18:18,19). İncil’de de şu ifadeler geçer: “Şimdiyse beni gönderenin yanına gidiyorum. Ne var ki içinizden hiçbiri bana, `Nereye gidiyorsun?’ diye sormuyor. Ama size bunları söylediğim için yüreğiniz kederle doldu. Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. O gelince dünyanın günah, doğruluk ve gelecek yargı konusundaki suçluluğunu dünyaya gösterecektir. Günah konusunda – çünkü bana iman etmezler; doğruluk konusunda – çünkü Baba’ya gidiyorum, artık beni görmeyeceksiniz; yargı konusunda – çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor. Size daha çok söyleyeceklerim var ama şimdi bunlara dayanamazsınız. Ne var ki O yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek. O beni yüceltecek.” (İncil Yuhanna 16/5-14).
[5] Allah’ın nebilerden söz alması, onlara indirdiği kitaplar vasıtası ile ümmetlerinden söz almasıdır. Verdikleri bu söz gereğince bugün bütün ümmetler Kur’an’a iman etmekle yükümlüdürler. Çünkü Kur’an, önceki kitapları tasdik eder yani onların Allah’ın kitabı olduklarını onaylar (Bakara 2/40–41, 91, 97, 101, Al-i İmran 3/3–4, 50, Nisa 4/47, Maide 5/48–39, En’am 6/92, Fatır 35/31, Ahkaf 46/12, 30 Saf 61/6–9). Bizim görevimiz ise tasdik yönünü öne çıkararak, insanları Kur’an’a çağırmaktır.