Allah sizi[n ilk/sıfır yaratılışınızı] topraktan/balçıktan,[1] sonra[ki yani bugünkü yaratılışı da zigottan] nutfeden/embriyodan yarattı. Sonra da; çiftler (çok sayıda oluşturduğu aile/sülâle) hâline getirdi. Bir dişinin hamile kalması ve doğurması ancak O’nun ilmiyle/izniyle olur.[2] Bir canlının uzun hayatındaki yaşadıkları ve bir canlının kısa hayatı mutlaka bir kitaba yazılmaktadır. Gerçekten bu Allah’a göre kolaydır.
______________________
[1] Bkz. İnternet Ansiklopedisi;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Embriyo
https://tr.wikipedia.org/wiki/Zigot
Kur’an, insan hayatının orijini meselesinde, insanın süreç olarak “varoluşuna dikkat çeker. Farklı aşamalarda gerçekleşen bu varoluş yolculuğu, Hz. Adem için üç temel durakta incelenebilir. Bunlardan ilki, turâb (toprak) aşamasıdır ki bu, yaratılışın temel malzemesidir. Sırada ise insan organizmasının mayasını oluşturacak çamurdan süzülen öz vardır. Canlı hücrenin, ondan da doku ve organların yaratıldığı tesviye ise ayrı bir yaratılış mucizesidir ve bu mucize ilahî nefhâ ile taçlandırılır. Benzeri bir yaratılış öyküsü diğer insanlar için de gerçekleşmektedir. Biyolojik varlığın ilk aşaması olan nutfe, çoğu yerde yetersiz ve kimi zaman da yanlış karşılıklarla çevrilmektedir. Dölleyici sperm, zigot ve embriyo gibi geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğunu tespit ettiğimiz bu safha, -çamurdan süzülen özde olduğu gibi- biyolojik varlığın esasını oluşturur. ‘Alaka’nın “rahim duvarına yapışmış embriyo” olarak açıklanması da bu tashihi tamamlayıcı kılmaktadır. Mudğa aşaması ise henüz bir insan şeklini andırmayan ve fakat doku ve organları teşekkül etmeye başlamış embriyo olarak anlaşılabilir.
I) Hz. Adem’in Yaratılış Evreleri: (İnorganik) Topraktan Eşref-i Mahlûk İnsana
Adem’in topraktan gelerek ilahî nefhâ ile tamamlanan yaratılış süreci Kur’ân’da zengin bir kavram çeşitliliğine sahiptir. Genel olarak, yaratılış malzemesi olan toprağın farklı devrelerdeki durumunu ifade eden bu kavramların anlam alanlarını doğru tesbit edebilmek, güç olduğu kadar bu hususta son sözü söylemekten de uzaktır. Konunun bir diğer problematik yönü ise nutfe ile başlayan ve anne rahminde devam eden gelişim aşamalarının aksine, Hz. Adem’in biyolojik yaratılışının Kur’ân’da belli bir sıra dahilinde sunulmamasıdır. Ancak, gerek konuyla ilgili kavram ağının Kur’ân bütünlüğünde incelenmesinden gerekse de tefsir kitaplarında ana hatlarıyla oluşturulan sıralama esas alınarak, herbir aşama arasında anlamsalmantıksal uyum yakalanmaya çalışılmıştır. Mâturîdî’nin “Hz. Adem’in yaratılışındaki farklı haller” olarak nitelediği bu evreler, topraktan yaratılma ile başlar.
1- Turâb (Toprak)
2- Tîn-i Lâzib (Yapışkan çamur)
3- Sülâle min Tîn (Çamurdan süzülen öz)
4- Hame-i Mesnûn (Değişime uğramış kara çamur)
5- Salsâl (Kuru çamur = DNA)
6- Tesviye (Düzenleme)
Salsâl[*] (Kuru çamur = DNA)
[*] Min salsalin deniyor. Yani salsaldan , DNA dan yarattık deniyor. Min den, dan anlamındadır. Sadece İnsan DNA dan yaratılmamıştır. Mikroorganizmalar , bitkiler ve bütün hayvanlar da (min) DNA dan yaratılmıştır. Min turabi gibi, turab topraktır. bütün bitkiler ve hayvanlar topraktan yaratılmıştır. min main gibi , ma su demektir. sudan anlamına gelir. Bütün canlılar sudan yaratılmıştır. Bunun gibi mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar, ve bir hayvan olan insan nefsi DNA dan yaratılmıştır.
II) İnsanın Yaratılış Evreleri
1- Nutfe (Dölleyici sperm)
2- ‘Alaka (Rahme asılmış embriyo)
3- Mudğa (Bir çiğnem et).
BİRAZ DAHA DETAY BİLGİ VERECEK OLURSAK;
Bundan yaklaşık 1433 yıl önce indirilen Kur’an, bir çok ayetinde doğa bilimlerine ve insanın yaratılışına dikkat çeker. Özellikle ilk inen ayetlerde insanın bir alaktan yaratıldığı konusu ön plana çıkmaktadır. Alak ismi, ‘alaka’ fiilinden türemiştir. Bu fiil ‘yapışıp asılı kalmak, yapışmak’ anlamlarına gelir. Arapçada halâ aynı fiilden türeyen ‘milak’ kelimesi askı anlamında kullanılmaktadır. Biyoloji ve daha detaylısı embriyolojiden öğrendiğimize göre, alak kesin olarak ‘zigot’ anlamına gelir. Çünkü eril ve dişil üreme hücrelerinin birleşmesi sonucu oluşan zigot, dişil canlı vücudunun üreme sistemindeki endometrium adı verilen yapıya, zigotun dışındaki mikrovillüsler ile tutunarak asılı kalıp gelişimine devam eder.
Mikroskop ile incelediğimde bu gerçek karşıma çıkmaktaydı. Nutfe ise; ntf fiil kökünden gelen bir isimdir. Ntf fiili, damlamak, salgılamak, kalıcı iz bırakmak anlamlarındadır. Biyolojik olarak; sperm ve yumurta, erkek ve dişi canlı vücudunda meydana gelen bir özdür. Örneğin eril canlı vücudunda oluşan sperm, o varlığın özü niteliğinde olup, kalıcı bilgiler taşıyan tek hücreli canlıdır. Ve bu üreme hücreleri (sperm ve yumurta) aynı zamanda salgı anlamını da içinde barındırır. Bununla beraber sperm ve yumurta özelleşmiş hücrelerdir. Hücreler genel itibari ile damla şeklindedirler. Nihayetinde üreme hücreleri damlama ve salgılama biçimde vücuttan dışarı atılırlar.
Sonuç olarak, nutfe kelimesinin sperm ve yumurtaya (salgı veya damla) karşılık geldiği tartışmasız bir gerçektir. Ayetlerde nutfe kelimesi ile beraber geçen bir meni kelimesi vardır. Meni, ‘mny’ fiilinden türemiştir. Temenni de yine bu kökten türemiştir. Bu fiil, arzulamak, dilemek anlamlarını taşır. Özel isim olarak ise, sperm topluluğuna izafe edilir. Çünkü spermler arzulayan, yumurtalar ise arzulanandır. Bu spermin doğasında vardır. Sperm, yumurtayı arzulama güdüsü taşıdığı için, salgılandığı andan itibaren yumurtayı arar. Yumurta ise yaydığı kokusu ile spermi kendisine çeker. (Bkz. Hormonal Embriyoloji) Meni, sperm nutfesinin topluluğuna denilir.
Kıyamet Suresi 36-40. Ayetlerde, insanın oluşumundaki bu çok gizli bilgi bildirilmiştir.
36) İnsan başı boş bırakılacağını mı hesaplıyor?
37) (İnsan) atılan meniden bir nutfe (sperm) değil miydi?
38) Sonra alak (zigot) oldu, böylece yarattı ve düzenledi.
39) Ondan (zigottan) erkek ve dişi çiftler yaptı.
40) İlerde ölüleri diriltmeye kadir değil mi?
Müminun 12-14 teki sıralama; topraktan süzme-nutfe-alak-mudga-izam-lehm-inşa.
Sülaletin min tin: Topraktan bir süzülüm, topraktan yaratılmış bir şey.
Nutfe: eşey üreme hücresi, sperm, yumurta.
Alak: Zigot, tohum, aşılanmış (döllenmiş eşey hücresi)
Mudga: Embriyo, bir çiğnem et parçası.
İzam: Kemikler, cüzleri olan bir bütün nesne.
Lehm: Et
İnşa: Bir şeyin meydana gelmesi, bir şeyin oluşup yavaş yavaş büyümesi.
Bu ayet insanın embriyonik gelişimi ile bire bir örtüşmektedir.
İşte tüm bunlar mikroskopların adının bile anılmadığı dönemde, bu ayetlerde görüldüğü gibi, Kur’an’ın diğer ayetlerinde de bildirilmiştir. Tek hücreli zigottan insanı yaratan Mutlak Güç Sahibi Allah; elbette, ne dilerse, onu yapmaya güçü yetendir. Ve hüküm sahibi O’dur.
Kur’an tefsiri yapılırken kullanılan Lisan’ül-Arap veya daha eskisi olan Kitab’ul-Ayn kusursuz, kutsal kitaplar değildir. Allah yazanlardan razı olsun. Bunu bu kitapların içeriğinden de anlayabilirsiniz. Bir kelimenin ne anlamda olabileceği hakkında değişik fikir ve bilgileri içeren kitaplardır. Bazen bir kelime için hiç bir bilgi veremez. Bazen çok farklı anlamlar içeren bilgiler verir.
Arapçanın çölde oluşmuş bir dil olduğunu iddia edenler gerçekçi ve tutarlı bir açıklama yapmamışlardır. Arap dili aslında Akadça ve sonrasında Asurca’nın devamıdır. Bu nedenle Ugaritik, İbranice ve Aramca ile hemen hemen aynı gramer ve kelimeleri kullanırlar yani diller aşağı yukarı aynıdır.
Araplar bu dili çölde geliştirmiş olsalardı ki bu mümkün değildir.
İbranice, Aramca ve Ugaritik diller arasında bu kadar yoğun benzerlik olamazdı. Demek ki bu dillerin geçmişi Akadça’da birleşmektedir.
İbrahim as. bir Akadlı’dır. Ve gelip Mekke’yi kurmuştur. Mekke’de Kureyş Arapçası yani gelişmiş, medeniyet dili olan Akadça’yı yerleştirmiştir. Bu nedenle Kur’an dilinde Kureyş yani aslında Akkad dili kökenli ve ağırlıklı Arapça makbûldür.
Bizim arkadaşlarımızdan pek çokları araştırmalarında Lisan’ül-Arap, Kitab’ul-Ayn gibi kaynakları kullandığı gibi Akadça, Asurca, İbranice, Aramca gibi kaynakları da kullanıyorlar.
Şunu da unutmamak gerekir Kur’an kendinden önce gelip geçen kitapları doğrulamıştır, bunu yaparken Tevrat ve İncil ve diğer kitaplarda geçen kelimeleri de düzeltir. Tevrat’ın orijinal dili İbranice, İncilin orijinal dili Aramca’dır. Eğer bu kitapları ve hangi kelimeleri düzelttiğini bilemezseniz, bazı ayetleri anlayamazsınız. Çünkü Kur’an İbranilere, Aramlar’a ve diğerlerine de gelmiş son kitaptır.
SALSAL KELİMESİNİN GEÇTİĞİ AYETLERE GELİNCE;
“Salsal” kelimesi, bu kelime için eski kaynaklarda ikna edici bir bilgi maalesef yoktur, diye düşünüyorum. Salsal kelimesi zincir anlamına gelen silsile kelimesi ile akrabadır.
Salsal kelimesi Kur’an’da 4 ayette geçmektedir: 9/Hicr 26; Hicr 28; Hicr 33; 55/Rahman 14.
Hicr 26. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun örneklenen (duplike olan) demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş demektir. Yani kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Bu ayette çamur, kuru, şekillenme, balçık kelimeleri geçmemmektedir. Oysa Kuranda çamur “tin” … demektir.
Hicr 28. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun ikil sıralanmış demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş, himaye edilen demektir. Yani kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Ayette çamur kelimesi geçmiyor.
Hicr 33. Ayette mesnun hamein’den olan salsaldan yarattık deniyor. Mesnun sıralanan örneklenen (kopyalanan) demektir. Hamain ise kalıplaşmış, korunmuş demektir. Yani kendini örnekleyen kopyasını üreten kalıp şeklinde korunmuş salsaldan yarattık deniyor. Ayette çamur kelimesi geçmiyor.
Rahman 14: Burada ise fehhar gibi salsal dan yarattık deniyor. Akadça fehhar çömlekçi veya çömlekçi çarkı (tornası) demektir.
Bu durumda yukarıdaki ayetlerden şu anlaşılmaktadır: “Biz insanı kopyalanan kalıp şeklinde korunmuş iplik gibi veya çömlekçi çarkı gibi kendi etrafında dönenden, parke taşı gibi döşenmişten yarattık”
Bu bilgide bize DNA’yı hatırlatmaktadır. Kopyalanan adenin, timin, sitozin, guanin pürin bazları ve onların sırasıdır. Kalıp olan ise gen’lerdir.
[2] Allah’ın koyduğu biyolojik yasalara göre olur.
ADEM AS.’IN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER LİNKİ;
Yukarıdaki ayette şöyle bir parantez koymuştuk: (Allah ilk/sıfır yaratılışın devamı olarak bugün) diye. Biz parantezleri konuyla ilgili Kur’an Bütünlüğünde geçen ayetlerden alıp koyduk ki; İlköğretim, Ortaöğrenim ve Lise Seviyesindeki kardeşlerimiz konuyla ilgili bağlantıyı daha rahat kurabilsinsinler. Aynı zamanda Kur’an Kültürüyle henüz yeni tanışan bütün insanları düşünerek koyduk. Zaten Mealimiz: KELİME KELİME, MOTOMOT yani bir Çeviri/Meal değil biliyorsunuz, nedir peki: KUR’AN’IN KUR’ANCA ANLAM OKUYUŞU diye sunduk bu yüzden.
Bkz. Bakara 2/30; İsa’nın Yaratılışta durumu Adem’n durumu gibidir olarak gelen Ayeti Al-i İmran 59; Araf 7/189; Müminûn 23/12; 25/Furkân 54; 32/Secde 7; 35/Fâtır 11; 37/Saffât 11; 38/Sâd 71; 38/Sâd 72; 40/Mü’min 67; 53/Necm 32.